Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Metropolitan Museum of Art, İslami eserler kanadının 10. yılını kutlamak üzere Madeline Weinrib önderliğinde The Heirloom Project’i hayata geçiriyor. Zanaatkarlığı ve kültürel mirası kutlayan projenin katılımcılarından biri de Mehry Mu markasının kurucusu Güneş Mutlu.
2022, Metropolitan Museum of Art (Met) İslami eserler kanadının kuruluşunun 10. yılı. Bu önemli yıl dönümünü kutlamak üzere hayata geçirilen The Heirloom Project’in ardındaki isimse Madeline Weinrib. Küratör, kültürel zenginliği ve zanaatkarlığı kutlayan projeyi filizlendiren fikrin, zanaatkarların pandemi sırasında oluşan iş ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Birçok farklı ülkeden katılımcının yer aldığı projede Türkiye kültürünü temsil eden isimlerden biri olan Mehry Mu’nun kurucusu Güneş Mutlu; “Müzedeki güzellikleri çağdaş bir anlatımla dışarı taşımak” sözleriyle anlatıyor kapsül koleksiyonda yer alan tasarımların gayesini.
“İnsanları kültürel miras ve ufak çaplı zanaatkarlığı daha sürdürülebilir hâle getirmek üzerine düşündüren her şey çok değerli” diyen Weinrib için The Heirloom Project’i özel kılan, katılan tasarımcıların projenin parçası olmaya verdikleri değer. “Tasarımcıların her biri oldukça özel ve eşsiz tasarımlar getirerek harika bir sinerji yarattı. Çalıştığımız çoğu marka ve zanaatkarı halihazırda tanıyordum; her zaman işlerine hayran oldum, dolayısıyla onlarla işbirliği yapmak benim için büyük onur” diyor
Projede Türkiye kültürünü temsil eden Mutlu’nun, “hem gerçek hem de hayali seyahatlerimin dışa vurumu” olarak tanımladığı markası 2009’dan bu yana kültürel mirasın korunmasına katkı sağlıyor. “Artık Mehry Mu koleksiyonlarında bir zanaatkarın dokunmadığı model yok gibi” diyor tasarımcı. Tasarım yolculuğunun ilk günlerinde İstanbul’un ihtişamından ilham alan Mutlu, bugün bir yandan da karmaşadan, mükemmel olmayandan beslendiğini söylüyor: “Ara sokaklara mandalla asılmış çamaşırlar, silkelenen halılar, yıkanmamış kahve falları, gece hayatının sürprizleri… ” Mehry Mu’nun Met’e uzanan hikayesi de kendine has: “Birkaç yıl önce Madeline’e Instagram üzerinden bir mesaj yazmış, yaratmaya çalıştığım modelin moda endüstrisinde karşılaştığı engellerden bahsetmiş, bir proje olursa birlikte çalışmayı çok isteyeceğimi belirtmiştim” diye anlatmaya başlıyor Mutlu. Weinrib, “Güneş’in mektubu” olarak bahsettiği mesaja hemen dönüş yapmış, böylece ikili arasında bir dostluk başlamış.
Proje için oluşturulan kapsül koleksiyonda ev eşyalarından mücevherlere uzanan çeşit çeşit tasarım var. “The Heirloom Project’i ziyaret edenlerin koleksiyonluk bir parça satın alıyor gibi hissetmelerini hedefledik” diyor Weinrib. Mutlu ve Weinrib’in birer mücevher gibi tasarlanan Mehry Mu tasarımları için söyledikleri gibi; “Dolapta saklamalık değil, masada obje olarak tutmalık.” Sedef kakma sanatıyla şekillendirilmek üzere tasarlanan çantalar, Ürdün merkezli Turquoise Mountain aracılığıyla Suriyeli zanaatkarlar tarafından yapılmış. “Bu, Madeline’in arzusuydu” diyen Mutlu, Met Store’da yer alan çantaların yolculuklarını anlatmaya devam ediyor: “İki kutu sonrasında İstanbul’a geldi ve kilitleri Kapalıçarşı’daki mücevher ustaları tarafından hazırlanıp monte edildi. Son olarak kutular bizim atölyemizde turkuvaz rengi satenle kaplanıp çanta hâline getirildi. Çantaların kılıfına Met’te bulunan bir İznik motifi basıldı.”
“Zanaatkarları maddi ve manevi olarak destekliyor olmak oldukça kıymetli” diyor Mutlu sözlerini noktalarken: “Moda sektörü kültürel sürdürülebilirlik konusunda önemli adımlar atıyor ancak yeterli değil; sıra artık dev markalarda. Şu anda problemlerden en önemlisi stok fazlası. Biz de buna istinaden The Heirloom Project’te yer alan çantalarımızı ön sipariş sistemiyle satıyoruz.” Aslında kültürel sürdürülebilirliği sağlamanın yolu basit: Tüketim fikrine özgünlük ve kültür odaklı yaklaşabilmeyi başarmak; tıpkı The Heirloom Project’in amaçladığı ve başardığı gibi…