Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Work+vacation yani iş+tatil kelimelerinin flörtünden türeyen “worcation”, hem iş verimini hem yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan bir ofis dışı çalışma konsepti. Bu denklemde sıra önemli: Zira amaç tatildeyken çalışıp gerilmek yerine, çalışırken tatilde gibi rahatlamak.
Havuz başını, deniz kıyısını ofise dönüştürenlerin, tatil beldesinde “wifi yoksa yok olurum” diyenlerin oranı “vah vah” dedirtecek kadar yüksek. Türkiye’de çalışanların yüzde 43’ü tatil esnasında neredeyse her zamanki iş temposuna devam ediyor. Bir “oy aman” da tatilde ofis hayatı yaşayanların dünya ortalamasına gelsin: Yüzde 39. Esnek çalışma alanları sağlayıcısı Regus’un yaptırdığı bir araştırmada 96 ülkeden 26 bin iş insanına yaz tatillerinin ne kadarını işle ilgili faaliyetlere ayırdıkları sorulmuş. Tatilde kısmen çalışanların oranı Türkiye’de yüzde 40. Dünya ortalaması ise bizden bir puan yukarıda: Çalışanların yüzde 41'i tatil boyunca günde bir ila üç saat arasında değişen bir zaman diliminde, işinde gücünde.
Fotoğraf: Getty Images Turkey
İletişim teknolojisindeki inovasyon, dünyanın hemen hemen her yerinden çalışmayı mümkün kılıyor. Bazen de çalışmaktan alıkoyuyor. Örneğin genel yayın yönetmenimiz Seda Domaniç, en güzel editolarını uçakta yazıyor. “Uçakta uzun süre hiçbir şey yapmadan düşünebilme lüksüne sahibim” diyor, Domaniç. “Günlük hayatın temposunda bu mümkün değil. Sürekli bir uyarıcıya maruz kalıyoruz: Telefon, mail, sosyal medyaya bakma ihtiyacı… Bu açıdan, “çevrimdışı” olduğum uçak seyahatleri, dinlenip odaklanabildiğim, kendimi vererek yazabildiğim kıymetli zamanlardan biri.”
Her lokasyondan işe bağlanabiliyoruz, tatildeyken çalışmak birçoğumuzun uzmanlık alanı. Gelin senaryoyu tersinden yaşayalım: İşten tatile bağlanalım ya da bir başka deyişle, dinlenirken çalışıp gerilmek yerine; çalışırken rahatlayalım.
Kenneth OE Sundin, girişimciler için küresel bilgi sağlama ağı SME Academy’nin kurucusu. Bir gün Lübnanlı eşiyle tatil için gittiği Beyrut’tan çalışırken, kendini ve içinde bulunduğu durumu sorgulamaya başlamış ve şunu sormuş: “Yorulmaz bir girişimci olarak iş adına gereken her şeyi yapıp aileme nasıl daha fazla zaman ayırabilirim?” İsveçli girişimci, tatilde olduğu halde, eşi ve çocuklarına kendisini rahatsız etmemelerini tembihleyerek kapandığı odada, Skype üzerinden bir proje konferansı yaparken, aklında “worcation” konsepti canlanmış. “Worcation iş ve tatili kombine etmenin mükemmel bir yolu” diyor, Sundin. “Programı hayli yoğun bir girişimci ya da tam zamanlı çalışan biri de olsanız, worcation hem sevdiklerinizle biraz daha fazla zaman geçirme hem de görevlerinizi bu motivasyondan kaynaklanan yüksek verimle tamamlayabilme olasılığını artıran bir sistem.” Kenneth OE Sundin, telecommuting yani uzaktan çalışma sisteminin worcation’dan farklı olduğunu vurguluyor.
Devlet başkanı adadan çalışıyor
“Telecommuting bir iş merkezi yerine evden, uzaktan çalışmak demek. Oysa worcation, birçok çalışanın zaman zaman uzaktan çalışmayı tercih ettiğini, hatta buna ihtiyaç duyduğunu verimlilik adına onaylayan, buna alan tanıyan bir kavram. Büyük sorumlulukları olan bir profesyonelin bile ofisten uzak olduğu halde, proaktif olabileceğini kabul etmek demek.”
Hatta sorumluluk alanı yalnız bir ekibi değil, bir ülkeyi kapsasa da… Barack Obama, eşi ve kızlarıyla Martha’s Vineyard’a seyahatini “worcation” olarak tanımlamıştı. Obama, ailesiyle zaman geçirdi, golf oynadı ve konferanslar için her gerektiğinde Beyaz Saray’a bağlandı. Obama’nın Washington yerine bir adadan çalışması büyük eleştiri alınca, The Atlantic dergisinin kıdemli editörü Derek Thompson başkanı şöyle savundu: “Bu eleştiriler, kısa hatta uzun tatillerin üretkenlikte ölçülebilir ciddi artışlara sebep olduğu bilimsel gerçeğini yok sayıyor. Eğer daha iyi bir başkan istiyorsak Beyaz Saray tatillerini kınamamalı, aksine belki de yasallaştırmalıyız.”
Bir örnek de içimizden: Moda direktörümüz Konca Aykan, bir süredir Londra’dan çalışıyor. Londra bir moda başkenti. Ve uluslararası bir yayının moda yetkilisi olarak bu kentte olmak, Konca Aykan’ı tasarımcılara ve markaların iletişim ekiplerine daha da yaklaştırıyor. “Londra’da olmam global moda dünyasının nabzını tutan projeler tasarlamak, çok daha üretken çalışmak için büyük bir şans. Üstelik Londra’dan çalışmaya başladığımdan bu yana, Türkiye’deki ekibimle iletişimim daha da kuvvetlendi. Önceden ayın en az 10 günü seyahat halindeydim, şimdi her gün en az beş saat bilgisayar başındayım. Gün içinde ekibimle online toplantılar yapıyoruz ve direkt nokta atışlarıyla, planlı bir şekilde işler çok daha net ve seri ilerliyor.” Konca, günü planlarken ekibiyle iletişimi koparmamak için Türkiye saatine göre uyanıyor ve iş randevusu ya da çekimi yoksa, akşam saat 17:00’den sonra çalışmıyor. Gün içinde Arnold Circus’ta güneşlenmek için kendine zaman yaratıyor; öğle yemeklerini plazada değil Doğu Londra’daki Leila’s Café’de yiyor; bilgisayar başına geçmeden kısa bir yürüyüşe çıkıp Shoreditch’teki Allpress Espresso Bar’dan kahvesini alıyor. Çalışma sistemi disiplinli ama gerginlikten uzak.
Sorumlu çalışan hak ediyor
Worcation, çalışma modellerinin reforma uğradığı 21. yüzyılda, işin bir yer değil faaliyet olduğu gerçeğinden güç alıyor. Agile working’e kıyasla, worcation, kurumsal bir çalışma sistemi değil, bireysel işleyen bir konsept. Çalışan ve işveren arasında resmi olmayan, çalışanın sorumluluk bilincine göre sınırları esnetilebilen bir pakt. Eski moda çalışma etiğinin, bunun önünde bir mukavemet cephesi olduğu da kesin. Kimi sektör bu açıdan daha toleranslı, kimi daha muhafazakar. Fakat genel anlamda, “orada olmazsam işler yüremeyecek”, “burada olmazsan işten kaytarırsın” hissi, çoğu yöneticiyi worcation’a mesafeli bakmaya itiyor. Oysa iyi bir yönetici olmak, delege etmekten, ekibine güven duymaktan geçiyor. Çalışanına güven duyan işveren, önemli projelere konsantre olmak, sevdiklerine biraz daha yakın durmak için gerekirse kendisi ofisten uzaklaşmaktan kaygı duymadığı gibi, çalışanın worcation pratiğine de sıcak bakıyor. Kaldı ki, çalışanı işyeri çatısı altında daha fazla tutarak üretkenliğin artmayacağını öngören liderler, geçmişte de yanılmadılar.
Otomobil üreticisi Ford Motor Company’nin kurucusu Henry Ford, 1920’li yıllarda fabrikalarındaki haftalık çalışma günlerini altıdan beşe, haftalık çalışma saatini 48’den 40’a düşürmüş. “Deneyimlerimizden öğrendik ki” diyor Ford, “Altı günden beş güne inerek, altı günlük üretimi beş günde elde etmek mümkün. Tıpkı günde sekiz saatin bize refah yolu açtığı gibi, beş gün uygulaması bizi daha da büyük refaha taşıyacaktır.” Ford, yaşadığı zamana göre hayli radikal bir değişimle, üretkenliği artırarak üretimi de artırdı. 21. yüzyıla ayak uyduracak, hem verimi hem yaşam kalitesini artıracak yeni çalışma biçimleriyse bugünün vizyoner yöneticilerine emanet.
İçinizdeki Patronu Bulun
SME Academy’nin kurucusu Kenneth OE Sundin, worcation konseptini bir e-kitaba dönüştürmüş. Worcation’dan verim almak, ofisten uzakta hem iş veriminizi hem sosyal hayat ritminizi artırmak için Kenneth OE Sundin şunları öneriyor: