Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Aslında sözcüklerin çok daha ötesinde bir yerde iletişim kurduğumuzu düşündünüz mü hiç?
Fotoğraf: Tuğberk Acar, Moda editörü: Ece Öğütoğulları
Aslında sözcüklerin çok daha ötesinde bir yerde iletişim kurduğumuzu düşündünüz mü hiç?
Hepimizin başına gelmiştir, akşamüzeri çok sevdiğiniz o müziği dinlerken, millerce ötede olan bir dostunuz geçer aklınızdan ve o anda telefonunuz çalar, evet arayan O’dur…
Dünyanın akıl almaz bir dönüşüm sürecinden geçtiğine tanıklık ettiğimiz bir zamanı yaşıyoruz. Sözü geçen bu dönüşümün, fiziksel olanın çok ilerisinde bilinç düzeyinde bir gelişim olduğunu idrak ediyoruz yavaş yavaş.
Kuantum fizik alanında var olan her şeyin bir titreşim yaydığını biliyoruz. Belki de diğer bir deyişle; benliğimizin, fiziksel bedenimizin çok ötesinde var olduğunu hissediyoruz.
Ünlü biyolog ve kitap yazarı Bruce Lipton’un bloğunda yer verdiği gibi; kuantum fiziğin ışığında bedensel illüzyonun ötesinde atomlardan oluşan bir enerji alanı olduğumuzun farkına varıyoruz. Diğer bir deyişle kuantum fizikçilerin de dediği gibi; birbiri ile etkileşimde olan enerji dalgalarıyız.
Üzerinde oturduğumuz iskemleden, tenimize değen rüzgara, dinlediğimiz müziğe kadar hepsi bu sonsuz enerjinin titreşimleri…
Ve tıpkı doğadaki tüm canlılar gibi bu manyetik alandan iletişim yaptığımız su götürmez bir gerçek. “Dil, duyguları saklamak için tasarlanmıştır” ifadesi bize sözcüklerin ötesine geçerek titreşimleri okumamızı tavsiye etmiyor mu sizce de?
Fotoğraf: Tuğberk Acar, Moda editörü: Ece Öğütoğulları
Bu beceriye sahip olarak doğan bizler, zaman içerisinde mantığımızı fazlasıyla devreye sokarak hislerimizi duymayı unutmuş olsak bile büyük bir inançla hiçbir şey için geç olmadığını söylüyorum. Çünkü bu enerji alanında her şeyle bağlantıda olduğumuz kadar her şeye bağlıyız ve belki de her şeyle biriz…
Özetle; tıpkı bir radyo gibi gün boyu kim olduğumuzun ve neler hissettiğimizin yayınını yapıyoruz, o halde sıkı durun ve hislerin sözcüklere olan üstünlüğünü kabul ederek, duyumsadıklarınıza kulak verin. Eğer enerji okumaya niyet ediyorsak; kolları sıvayıp işe kendi hislerimizi fark ederek; olumlu veya olumsuz diye etiketlemeden duygularımıza yer açmayı deneyebiliriz. Çünkü insan en çok kendine yaklaşarak, bir başkasına bir adım atabiliyor.
Aslında karşımızdakini derinden anlamak demek; dinlemek ama daha çok hissedebilmektir…
Hislerin devleştiği bu enerji alanı üzerinde iletişim kurarken; sözcüklerin ötesine geçebilmek için güne kısa bir meditasyon ile başlamak ve belki de her gün bitişinde o güne dair ne kaldıysa kağıda dökmek hem kendimizi hem de diğerini okuyabilmek için yolumuza ışık tutacak. Konunun derinine uzanmak isteyenler için, Dr. Joe Dispenza imzalı Kendin Olma Alışkanlığını Kırmak isimli kitap ise sınırsız bir kaynak.
Ünlü Amerikalı yazar Joseph Chilton Pearce’in çok sevdiğim bir kitabında yer verdiği gibi; belki de evrenin uyum ve ahengini koruyan zeka; sadece kalbin zekasıdır…