Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Her an bir sonra varacağımız destinasyonu, iki dakika sonra söyleyeceğimiz cümleyi, akşamüzeri yudumlayacağımız kahveyi düşünürken; şimdiyi feda ediş hızımız sizce de akıllara durgunluk verici değil mi?
Ünlü filozof Lao Tzu’nun çok sevdiğim bir sözü var, “Önce ve sonra aynı yere birlikte varır” diyor. Okuyor ve bir an duraksıyorum…
"Yaşam, bildiğimiz en uzun şimdiki zamansa, o halde hızlanarak neyi yakalayabiliriz?" soruyorum kendime. Ve birden fark ediyorum ki; hayatta bir şeyleri acele ederek yakalayacağımızı sanmak yaşamdaki en büyük illüzyonlardan biri. Belki de modern insanın sıklıkla düştüğü tuzaklardan biri, geleceği şimdiye tercih etme hali… Her an bir sonra varacağımız destinasyonu, iki dakika sonra söyleyeceğimiz cümleyi, akşamüzeri yudumlayacağımız kahveyi düşünürken; şimdiyi feda ediş hızımız sizce de akıllara durgunluk verici değil mi?
Her saniye kendinden kaçmaya programlı yeni çağ insanları olarak her boşluğu bir aktiviteyle doldurma arzumuzun ardında hangi korku ve endişemizle saklambaç oynuyoruz diye düşünüyorum. Bu korku ve endişelerin izini sürerken bir anda telefon ekranını kaydırmak yerine kaleme kağıda dokunmayı, saniyeler içinde yazılmış bir e posta göndermek yerine sevdiklerimin masasına bir not bırakmayı, sabah arabaya atlamak yerine spor ayakkabılarımı giymeyi seçtiğim her an yavaşlayarak hayatıma, diğer bir deyişle şimdime sahip çıktığımı fark ediyorum. Ve görüyorum ki bu anlarda benden mutlusu yok!
Her birimiz yin ve yang enerjilerin bambaşka oranlarda bir araya gelmiş formlarıyız. İşte tam da bu yüzden o denli farklı ve renkliyiz. Yin, daha durağan ve akışla uyumlu bir kabul halini temsil ederken yang, enerji içinde daha çok aksiyon barındırıyor. Zamanda bu enerjiler arasında uyumlanırken, belki de tek yapmamız gereken bedenlerimize kulak vermek… Yavaşlayarak kendimize yaklaştıkça, zihnin kaosundan bir adım geri durabildiğimiz her an; bedenimiz konuşmaya başlıyor ve bize ne zaman harekete geçmek ne zaman yavaşlamak gerektiğini bilgece fısıldıyor sanki.
Peki yavaşlamak için günlük rutinimize katabileceğimiz pratikler neler?
Belki de tüm bu alternatiflerin ötesinde; yavaşlamak için yapılacak en iyi şey, zamanın serinkanlı akışına biraz daha teslim olmaktır. Ne dersiniz?