Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Açıldığı yıllarda dönemin modasına yön veren bir buluşma noktası olan Casa Botter, 123 yıl aradan sonra yeni çehresiyle kapılarını yeniden ziyarete açtı.
Beyoğlu’nun Pera, İstiklal Caddesi’nin ise Cadde-i Kebir adıyla anıldığı günlere ışınlanıyoruz. 123 yıllık, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir tanıklığın peşine düşüyoruz. II. Abdülhamid Dönemi’nde sarayın resmi terzisi ve modacısı olan Hollanda uyruklu Jean Botter için yaptırılan Botter Apartmanı’ndayız. 1900-1901 yılları arasında tamamlanan, İtalyan mimar Raimondo D’Aronco imzası taşıyan bina, İstanbul’un ilk modaevi.
Terzisi Jean Botter’in tasarımlarını çok beğendiği için, ona verdiği değerin bir ifadesi olarak bir modaevi yaptırma kararı alan II. Abdülhamid, bu kararla dönemin modasına yön verecek bir buluşma noktasına vesile olur. Botter Apartmanı’nın giriş katı modaevi, birinci katı atölye, devamındaki katlar ise ailenin konutu olarak kullanılır. “Botter Modaevi”nin caddeye bakan vitrini dönemin gözde haute couture örnekleriyle bezenir.
Göller Obruklar, Ece Gökalp
Orijinal adı Maison Botter (Casa Botter) olan apartmanın bir diğer önemi, şehirde Art Nouveau akımının izlerine rastlanan ilk yapı olmasıdır. Art Nouveau yansımaları giriş kapısını kuşatan dallar arasındaki güller, balkon korkuluklarına hareket katan çiçekli ferforjeler, pencere altlarını dolduran bitkisel motifler, kolonların üzerindeki madalyonlar, kadın başları ve vitrayları sarmalar.
Apartmanın masalsı hikayesiyle başladığımız yolculukta günümüze uzanıyor ve odağımızı Casa Botter Sanat ve Tasarım Merkezi adıyla ziyaretçileriyle buluşmasına çeviriyoruz. İBB Miras ekiplerinin restorasyonu sonrasında yeniden şehre kazandırılan yapı, tüm ihtişamıyla misafirlerini ağırlamaya başladı. 2021 yılından beri restorasyon çalışmaları süren yapı, Beyoğlu’nda alternatif bir kültür - sanat noktası sunuyor.
Karanlıktan Başla Görmeye, Larissa Araz
Nisan ayında tüm ihtişamıyla tekrar açılan binanın ilk sergisi ise masalsı hikayesine gönderme yapar nitelikte: Düşler, Hakikatler. Melike Bayık küratörlüğünde açılan sergi, farklı disiplinlerden sanatçıların eserleriyle bir uyanışı simgeliyor. Tıpkı binanın uyanışı, yeniden kazanımı gibi; rüya, hatırlama, canlanma gibi soyut kavramlarla gerçek bir uykudan dinlenmiş, kendisiyle ve sokakla bütünleşmiş olarak uyanmayı anımsatıyor.
İBB Kültür ve İBB Miras ekiplerinin ve restorasyonu yürüten Alba İnşaat’ın titiz çalışması sonucu Casa Botter’in serginin olduğu giriş katının ve ofislerin yer aldığı bir üst katının izleyiciye açıldığını söyleyen küratör Melike Bayık, sanat ve tasarım merkezi olarak kurgulanmasının, yapının geçirdiği tarihsel süreçle örtüştüğünün altını çiziyor. Binanın restorasyonu üst katlarda hassas bir biçimde gerçekleşmeye devam ediyor.
6,19 Mehtap Baydu
Düşler, Hakikatler’de toplam 13 sanatçı yer alıyor: Larissa Araz, Mehtap Baydu, Sena Başöz, Orhan Cem Çetin, Cevdet Erek, Ulaş Eryavuz, Ece Gökalp, Berat Işık, Ali Miharbi, Studio Pinprick, Güneş Terkol, Erdem Varol ve Emir Yağmurca. Serginin ana hatları değişim - dönüşüm, iyi niyet ve düşleme üzerine kurulan bir döngü üzerine konumlanıyor. “Kişisel olarak düşleyerek hakikatlerin üstesinden gelebileceğimizi, yeni gerçeklikler yaşayabileceğimizi, kendi dünyamızı yeniden şekillendirebileceğimizi düşündüğüm bir dönemde Düşler, Hakikatler; bütün dünyanın bir izdüşümü, insanlık anlatısı olarak oluştu” diyen küratör Bayık, binanın 123 yıllık tarihi içinde geçirdiği dönüşümün, ülkemizin geçirdiği
sosyo-politik birçok dönüşüm ve konu olarak da sergiye yansıdığından bahsediyor.
Bayık sergiyi şu sözleriyle anlatıyor: “Düşler, Hakikatler, sakinlik ve kaos arasında kaldığım bir dönemin izi. Dingin, sakin ve huzurlu bir evrene ulaşmaya çalışırken depremle bütün insanlık olarak yıkıldık, günlerce büyük bir karanlığı yaşadık. Kaos ve krizin üstümüze karabasan gibi çöktüğü bir dönem oldu. Düşlediğimiz iyilikler karşısında hakikatler çok keskin. Salt bununla da kalmıyor; elbette kimlik, aidiyet, tarih, iyilik, kötülük, feminizm, dayanışma ve birliktelik, alışkanlıklar, ilişkiler gibi birbiri içine geçmiş tuhaf ikilikler serginin söylemlerini oluşturuyor. Tüm bu kavramlar ekseninde düşler ulaşılması gereken bir gayeyi sunarken, hakikatler ise geçmişin ve şimdinin çarpık bir ağırlığını taşıyor. Düşlemekten, hayal etmekten, dönüştürmekten, iyi niyetten vazgeçmiyor bu sergi. Düş ve gerçek arasında tarihin tozlu sayfalarından bugüne toplumsal bir anlatıyı gündeme taşıyor, şimdiyi iyileştirmenin, geçmişin sarkazmını saygıyla anlamanın bir miti karşımıza çıkıyor.”
Sen Söylemezsen, Mehtap Baydu
Sergideki eser seçimine 123 yıllık tarihsel döngüdeki değişimler yansıyor. Kültürel yıkımlar, kimlik ve aidiyetsizlikler, etnik asimilasyon, ekoloji, feminizm, kent, doğa, nostalji, iyilik, kötülük, eşitlik, hak ve adalet gibi birçok çarpıcı konu eserlerle buluşarak ve toplumsal ölçekte tartışmayı sürdürüyor.
Metruk bir yapıyken dönüşebilen, iyileşebilen, halkla kucaklaşan binanın düş ve gerçek arasındaki iyileşme, şifalanma ve dayanışma ile kucaklaşmaya alan oluşturduğunu söyleyen Bayık devam ediyor: “Buluşma, bir aradalık ve birlikte olma ruhunun bütünü sergi mekanını sarıp sarmalıyor ve mimarisine, ruhuna saygıyla; kavramsal anlatıya yatak oluşturuyor. Yıllardır uykuda kalan Casa Botter rüyadan uyanıp canlanıyor ve onu uzun zamandır bekleyen izleyiciyle buluşuyor. İyicil niyetlerden, şifalı gerçeklerden söz ederek, yıkılma riski devam ederken kurtarılmasına istinaden sergi üzerinden de merhametli, iyileştirici bir anne gibi kucak açıyor.”