Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Fotoğrafçı, yazar ve model Laura Bailey, yaratıcı bir hayatın anahtarlarını ve ona ilham verenleri Vogue Türkiİye için paylaşıyor.
Laura Bailey kendine özgü, çok yönlü bir yaratıcı. Vogue İngiltere’ye katkıda bulunan bir editör. Chanel’in marka, İngiliz Moda Konseyi’nin kültür elçisi. 21 yaşında Londra, King’s Road’da yürürken keşfedilen Laura; Guess, Bella Freud ve Chanel için modellik yaptı, Alasdair McLellan ve Mario Testino gibi efsanevi isimler tarafından fotoğraflandı. Aynı zamanda, Southampton Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümünden en yüksek notlarla mezun oldu. Bir yazar olarak sözleri Financial Times, Vanity Fair ve The Sunday Times’ın yanı sıra, Vogue İngiltere’de uzun soluklu bir köşede yer aldı.
Laura’nın ilham perileri çevresindeki her şey. Filmler, kitaplar, doğa, seyahatler, klasikler ve gençler. Gerek fotoğrafladığı sanatçılar ve sporcular, gerek yönettiği kısa filmler veya giyim markası Budd için stylist Cathy Kasterine ile ortaklaşa tasarladığı bir gömlek koleksiyonu olsun, Laura’nın eşsiz tarzını ve yaratıcı kariyerini tanımlayan esans; işbirliği ruhu ve çevresine dair daima meraklı ve duyarlı bir göz. Belki de en önemli bağlantılarından biri ise partneri ve iki çocuğuyla birlikte yaşadığı Londra şehri. Aynı şekilde, Laura Bailey de bu şehrin ilham perisi.
İLHAM
Yıllar boyunca Vogue İngiltere’de Laura Loves (Laura’nın Sevdikleri) başlığı altında ona dokunan ve bir kreatif olarak onu besleyen şeyleri paylaşan Laura’nın okudukları, izledikleri, dinledikleri ve gözlemledikleri büyük bir merak konusu.
“Farklı dönemlerden geçiyorum, ama her zaman komodinimde ve el çantamda/arabamda/bavulumda çılgınca çeşitli bir karışım -şiir, senaryolar, seyahat ilhamı, el yazmaları, çocuklarımın ev ödevleri- ve genellikle arkadaşlarım tarafından paylaşılan veya önerilen kitaplar var” diyor Laura. Son zamanlarda okuyup etkilendiği romanlar arasında; Deborah Levy’den August Blue, Maggie O’Farrell’dan The MarriagePortrait, Curtis Sittenfield’dan Romantic Comedy ve Okechukwo Nzelu’nun kaleminden Here Again Now’ı sayıyor. Sanat ve sanat tarihine ilgili ve Katy Hessel’ın yazdığı The Story of Art Without Men ile Robert Diament ve Russell Tovey’den Talk Art’ın birinci ve ikinci ciltlerini herkese tavsiye ediyor. Ve her zaman klasiklere dönüyor; Thomas Hardy, Gabriel Garcia Marquez ve Jeanette Winterson vazgeçilmez favorileri.
“Çok fazla televizyon izlemem, bu yüzden her şeyi geriden takip ediyorum ama çocuklarım Ted Lasso’yu seviyorlar, o sebeple bu haftalık bir ritüel hâline geldi. Daisy Jones and The Six’te arkadaşlarım Camila Morrone ve Suki Waterhouse’a bayıldım! Ama David Attenborough benim ilk takıntımdı, bu yüzden doğa belgeselleri her zaman listemin başında gelir.” Artı, CNN gece bülteninde Christiane Amanpour’u takip ediyor; küresel sorunlar ve eğlenceyle ilgili ilham verici konuşmaların yanı sıra haberler de gündeminde. En sevdiği ritüel ise hâlâ yerel sinemada bir film gecesi. Özellikle çocuklarıyla beraberse, büyük ekran deneyiminin yerini hiçbir şeyin tutamayacağını belirtiyor. En son izledikleri The Swimmers ve Polite Society: “İtiraf etmeliyim ki ikisi de erkek arkadaşımın yapımcılığını üstlendiği filmler.”
En sevdiği şarkıcının her zaman en iyi arkadaşı Leona Naess olacağını ifade eden Laura, geçtiğimiz sene Naess’in son albüm kapağını çekmiş ve ilk videosunu da onun için yönetmişti. Grup olarak ise Wet Leg’i beğeniyor: “Rhiann ile Hester’ı dünyayı çıldırtmadan önce fotoğrafladığım ve şöhret, ödüller ve stadyumlar gelmeden önce küçük bir East End kulübünde çalarken gördüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum.” Yelpazenin diğer ucunda, yakın arkadaş ve sırdaş olmadan çok önce Courtney Love ve Hole’un hayranıydı. Hâlâ Courtney Love’dan sürekli ilham aldığını paylaşan Laura, onunla çekim yapmayı gerçek bir güven çemberi, sürreal ve büyülü bir deneyim olarak tarif ediyor. Rüyalarındaki çalma listesi her zaman Nick Cave, Nina Simone, Lucinda Williams ve Beyoncé’yi içeriyor.
STİL
Laura’nın oldukça konuşulan orijinal stili eforsuz, spontane ve ruh hâline bağlı. Modayı düşünerek çok fazla zaman harcamamaya çalışıyor. Yıllar boyunca klasikleri bir trençkot, Chanel küçük siyah bir elbise, zamansız denim ve vintage parçaları karıştırma eğiliminde olmuş. Sloganı “az çoktur”; en sevdiği parçalardan bazılarıyla yıllarca dünyayı dolaşmış. “Uzun zamandır vintage tutkum var; Portobello Road ve ünlü pazarın yakınında yaşamak ise bir bonus! Spor da benim için çok önemli; koşucuyum ve çoğu gün tenis oynarım.” Dolayısıyla beyazlardan, likralardan ve Nike’lardan oluşan bir koleksiyonu var. Ayrıca iş seyahatlerini de büyük bir heyecan ve ayrıcalık olarak görüyor. Giderek daha fazla bir tür üniformaya çekildiğini dile getiriyor Laura; dikim ön planda, tenis beyazları ve jean - hepsi bir Chanel dokunuşuyla bir tık yükseliyor (Londra’da bahar günlerinde küçük bir kaşmir mini etek ve kısa bir bluz içinde yaşıyor) ve tabii arada sırada inanılmaz bir parti elbisesi!
“En çok yolda, tek başıma veya arkadaşlarım, ailem ve kameramla birlikteyken ilham alıyorum. Ama aynı zamanda evim ve dünyadaki en sevdiğim şehir olan Londra’dan (bisikletimde, köpeklerimle veya sadece çocuklarımla keşif yaparak) sürekli enerji alıyorum ve etkileniyorum.”
YARATICILIK
Hem modellik hem fotoğrafçılık deneyimi bulunan Laura, bu günlerde kameranın her iki tarafında çalışmayı büyük bir ayrıcalık ve heyecan olarak görüyor. “İster yolda röportaj, ister stüdyo portresi çekiyor olayım, bir güven ve samimiyet atmosferi yaratmaya çalışıyorum. Her türden çeşitliliği ve farklılığı kucaklıyor ve kutluyorum; moda kültürünün çoğu platformda daha kapsayıcı ve sorumlu hale geldiğini hissediyorum. Vogue İngiltere’deki arkadaşım ve editörüm Edward Enninful, buradaki atmosferi değiştirdiği için çok övgüyü hak ediyor.”
En çok hangi beş kadını fotoğraflamayı dilerdi diye sorulduğunda, aklına gelen çok isim var. Seçim yapmanın neredeyse imkansız olduğunu söylese de, şu sıra aklındaki isimler arasında Emma Raducanu, Tracey Emin, Frances McDormand, Neneh Cherry ve Gloria Steinem’ı sayıyor. “Etrafı menajerlerle sarılmadan önce bilinmeyen bir yeteneği çekmek her zaman heyecan vericidir, ama aynı zamanda her yaştan ve her dünyadan kadından ilham alıyorum. Yerel toplum merkezinde ders verdiğim çocuklardan, gençliğimin dünyasından ve seksenli yaşlarındaki yaratıcı ruhlardan -ister sanatçı ister tenisçi olsunlar- ilham alıyorum. Ve ikonlardan.”
Konu uzun kariyerine ve deneyimlerine dayanan tavsiyelere geldiğinde ise, Laura oldukça mütevazı. Kesinlikle hâlâ öğrendiğini, sorguladığını ve hatalar yaptığını açık yüreklilikle paylaşıyor. “Araştırmanın -ister bir keşifte ister casting’de- bir çekim günü kadar önemli olduğunun bilincinde olarak, özel projeler arasında daha fazla boşluk bırakmaya çalışıyorum; dinlenmek, ilham almak, yeniden şarj olmak için. Basit bir tavsiye verecek olursam; bu her zaman, herkesi içeren bir yaratıcılık ve işbirliği atmosferi yaratmaya çalışmak olacaktır.” Takım ruhu onun için hem sakin bir zemin sağlıyor, hem de enerji verici; zaman zaman kendi başına kalmaya ihtiyaç duysa bile… “Bazen sadece hayır demek veya taahhütte bulunmadan önce fikirleri derinlemesine düşünmek için zaman ayırmak önemlidir. Tutkuyla yönlendirilmeye ve içgüdülerime güvenmeye; değerlerime ve temel ilişkilerime sadık kalmaya çalışıyorum.”
Gelecek nesil de ona ilham verenlerden. Teknoloji ve yapay zeka konusunda endişeleniyor, ancak bir yandan da ergenlik çağındaki çocuklarının bu konuya yaklaşımlarını daha sakin ve sofistike buluyor. Bu jenerasyonun çevresel sorunlara olan tutkularında ve bir fark yaratmaya yönelik kolektif arzularında umut buluyor.
İYİ YAŞAMAK
“Spor, akıl sağlığım ve genel olarak iyilik hissim için kesinlikle bir anahtar. Ve muhtemelen beni bir sürü beladan uzak tuttu. İdeal bir dünyada her gün tenis oynuyorum, tamamen bağımlıyım. Aynı zamanda koşuyor, pilates yapıyorum ve çocuklarımla top oynuyorum. Organize olmak zorundayım ama hep zaman buluyorum. Spor benim kurtuluşum, aklımı kaçırdığım zaman, güç kaynağım. Ve tenis sayesinde, bir topluluk içinde daha fazla sabır ve disiplin buldum. Ara sıra masaj veya fizyoterapi yaptırıyorum ve yılda bir veya iki kez Skin Design London’da sihirli yüz bakımları için Fatma’yı görüyorum. Doğa, şehrin göbeğinde bile bana enerji ve ilham veriyor. Çocuklarım uyanmadan önce şafakta köpeklerimle yaptığım yürüyüşler benim için huzurlu ve onarıcı. Ve çalışmak için nereye gidersem gideyim, yürüyüş yapacak bir yer ya da tırmanacak bir dağ buluyorum.”
İyi bir yaşamın Laura için anlamı: Denge. “Bir şekilde” diye ekliyor. Yaratıcı bir meydan okumanın heyecanı, takım ruhu duygusu veya tek başına macera. Tabii modern geniş ailesinin ve arkadaşlarının neşesi ve koşulsuz sevgisinin yanında. “Bu bir klişe ama gerçek ritminizde, akışınızda hissettiğiniz o günler... Mutlu, sağlıklı çocuklar, kahkaha ve doğa için yer olması, sihirli şükran duygusu ve gerçekten anda olmak.”
LAURA BAILEY İLE KISA KISA...
İki insanı birbirine âşık edebileceğini düşündüğünüz bir şarkı…
MarianneFaithfull’dan The Ballad of Lucy Jordan. Bu şarkı aynı zamanda bir kadını hayata ve maceraya da âşık edebilir… Ya da sadece Paris’e.
Dünyada en sevdiğiniz okuma yeri…
En sevdiğim otellerin veya saklanma yerlerinin adını vermek kulağa cazip geliyor ama dürüst olursam yerel parkımda bir bank. Çoğu bahar günlerinde şafak vakti The New York Times’ı okurum; bir kiraz çiçeği ağacının halesinde, iki köpeğim ayaklarımın dibinde…
İdeal hafta sonunuz…
Mayıs ayında Hotel Du Cap-Eden-Roc… Tenis, yürüyüş, çardak piknikleri, aile ve aile gibi olan dostlar…
Uzun bir tren yolculuğu için yanınıza alacağınız üç şey...
Leica Q kameram, bir roman, Chanel J12 saatim.
Ergenlik çağındaki hâlinize hediye edeceğiniz bir kitap...
Ocak ayında oğlum 18 yaşına girdi ve en büyük üvey oğlum, onu en çok etkilediğini ve ilham verdiğini düşündüğü 18 kitabı ona hediye etti. En iyi hediye… Liste Maya Angelou ve Toni Morrison’ı içeriyor.
Harika bir ilk buluşma kıyafeti…
Her buluşma ilk buluşma gibi hissettirmeli. Benim “iyi hisset” kostümüm Alex Eagle pantolon takımım. Klasik ama cool. Ben spor ayakkabılar, vintage bir tişört ve Chanel bir el çantasıyla eşleştiriyorum.
Hafta sonu kaçışı valizinizin olmazsa olmazları…
Lacoste tenis beyazları ve Ace Club hoodie, Nike spor ayakkabılar, Chanel küçük siyah elbise, Re/Done yırtık şortlar, vintage tişörtler, The Row oversize beyaz veya çizgili gömlek, kitaplar, kameralar, defterler. Jones Road stick allık, Creme de la Mer Soft Creme, Chanel Beauty No.1 serum ve mistler, Chanel No.19 parfüm, Charlotte Tilbury Feline Flick göz kalemi, Chanel Beauty Le Stretch Volume maskara, Glossier kapatıcı.
Çalma listenizin adı…
Let’s Get Physical!
90’lardan favori trendiniz…
Üst üste denim ya da slip bir elbise ve spor ayakkabılar.
Her zaman geri döndüğünüz şiir...
Audre Lorde - Now That I Am Forever With Child.