Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sevil Dolmacı Art Gallery, 17. İstanbul Bienali'ne paralel olarak, Amerikalı sanatçı Ross Bleckner’in Türkiye’de gerçekleşecek ilk kişisel sergisi “Angels in Your Head”e ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bleckner, 19 Eylül - 22 Ekim günleri arasında sanatseverlerle buluşacak sergi öncesinde Vogue Türkiye'nin sorularını yanıtladı.
Avrupa’dan, Amerika ve Uzakdoğu’ya kadar en önemli müzelerde dünya sanat tarihinin mihenk taşlarından biri olarak yerini alan Ross Bleckner, 1980’lerin başından itibaren oluşturduğu soyut resim tarzı ile, Neo Ekspresyonizm ve Minimalizm’e baş kaldıran öncü sanatçılardan biri. Sanatçı, 80’lerin ortalarında AIDS konusunda ürettiği cesur işlerle dönemin öne çıkan isimleri arasında yer alıyor. 90’lı yıllarda, 46 yaşında, Guggenheim Müzesi’ne retrospektif sergiye davet edilerek, 40’lı yaşlarda retrospektif açan tek sanatçı olarak literatüre giren sanatçının yolu bu kez İstanbul'a düşüyor.
Sevil Dolmacı Art Gallery, 17. İstanbul Bienali'ne paralel olarak, Amerikalı sanatçı Ross Bleckner’in Türkiye’de gerçekleşecek ilk kişisel sergisi Angels in Your Head'e ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bleckner, 19 Eylül - 22 Ekim günleri arasında sanatseverlerle buluşacak sergi öncesinde Vogue Türkiye'nin sorularını yanıtladı.
17. İstanbul Bienali paralelinde Türkiye'de gerçekleşecek olan Angels in Your Head adlı ilk kişisel serginiz için gün sayıyoruz. Sergiye geçmeden önce İstanbul ile yolunuz nasıl kesişti, merak ediyoruz.
İstanbul'la yolum, şehre, enerjiye, kültüre, mimariye (özellikle Ayasofya) hayran kaldığım bir turistlik macera ile yıllar önce kesişti. Burada birçok fotoğraf çektim. Kubbeler ve ışık, yaptığım resimlere ilham verdi. Yakın zamana gelecek olursak... Geçen kış Los Angeles'ta çalışıyordum. Sevil Dolmacı Art Gallery'nin sahibi ve 2 yöneticisi Instagram aracılığıyla benimle iletişime geçti. Çabalarından ve bilgilerinden etkilendim. Bir sergi için bir araya gelip gelemeyeceğimizi sordular ve ben de kabul ettim.
Angels in Your Head sergisinde son çalışmalarınızı göreceğiz. Bu sizin, İstanbul'daki ilk serginiz. Neler bekliyor ziyaretçileri?
Çoğu altın ve siyah ve koyu gri, kısmen silinmiş, yeniden boyanmış, resmin üzerine kaydırılmış, yarı saydam imgelerle neredeyse kendilerinin hayaletine dönüşen büyük resimler... Tüm bu resimler bir oda, bir resim çerçevesi, bir sahne gibi alanlarda, hareket ediyor hatta yüzüyor gibi görünecekler.
Sizi üretmeye motive eden sorular neler?
Tüm bu sorular ve süreç, bir işe sahip olmak gibi. İçinizdeki kişiye, gerçekte kim olduğunuzla ilgili kutuya veya topa sımsıkı sarılmanız gerekir. Bu asla terk edilmeyecek ancak çoğunlukla bastırılan bir durum. Sanatçı olmak sizin o parçanızdır. Hırsınız, korkunuz, kırılganlığınız, sevginiz ve üzüntünüzle ilgilidir. Yaptığımız şey bunun ifadeleri, çalışmamın farklı yinelemelerindeki ortak bağlantı da bu.
80'li yılların ortalarında AIDS konusunda yaptığınız cesur çalışmalarla dönemin öne çıkan isimlerinden birisiniz. Kariyeriniz boyunca da sosyal konulara değindiniz. Sizce bir sanatçının bu konudaki duruşu nasıl olmalı, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Philip Guston'un dediği gibi "Sanatçı olmak biraz daha beyaz veya mavi seçmekle ilgili değildir. Anlam, dünyada olup bitendir ve onu hissettiğiniz anda onu işinize dahil edersiniz.” Hayatım iki pandemi arasında geçti. Yirmili yaşlarımdayken AIDS ve son birkaç yıldır da COVID. Bir sanatçı olarak bizler de merkezi olmadığımız bir dünyanın vatandaşıyız. Belki öznelliğimiz daha az önemli ama bir sanatçı/vatandaş olarak tüm bunları diyaloğa sokmak benim için çok önemli.
Tamamen size ait olduğu bilinen ve anlaşılabilen bir resim dili geliştirmeyi başardınız. Sanıyorum ki bu bir sanatçı için en önemli şeylerden biri. Sizce bir sırrı var mı?
Aslında ortada bir sır yok, sadece çok çalışmak var. Sadece aşina olduğum şeyleri bir araya getiriyorum. Bulanıklaştırdığımda, karıştırdığımda, ittiğimde, bazen yaktığımda mutasyona uğramasını umuyorum. Bu pigment, boya, reçine vb. simyasından bir Oz büyücüsü veya içimde dönen derviş gibi bir şeyin doğabileceğini umuyorum. Umarım tüm bu süreçler, fikri, görüntüyü veya sadece ışığı bulur.
Günlük rutininiz ve çalışma temponuz nasıl?
Oldukça sabit saatler tutuyorum ve her gün çalışıyorum. Momentum anahtardır. Aklıma fikirler geldiğinde bunlar üzerine çalışmaya, yeni fikirlere yoğunlaşmaya devam ederim. Durmak zorunda kalmak beni mutsuz eder.
Çalışmalarınızın her insan üzerindeki etkisinin benzersiz ve özel olacağını tahmin ediyorum ancak siz ziyaretçilerinizin ne düşünmesini ve hissetmesini istiyorsunuz?
Hepimizin kendi içinde sahip olduğu ışığın bir tezahürü olduğunu ve sanatçı olma düşüncesi ve hissi arasında bir izleyici için döngü yaratabilecek bir bağlantı kurabilmelerini isterim. Çalışmaları yapan ve ona bakanlar arasında kurulan bir iletişim...