Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Beyoğlu'nda hayat bütün kalabalığı ve gürültüsüyle akıp giderken, bir kapıdan girip içsel dönüşüm yaşamak mümkün mü? Neden olmasın.!..!
Kapılarını 24 Mayıs'ta Borusan Müzik Evi'nde açan Revolution Revelation sergisi bizi böyle bir deneyime davet ediyor. Aslında müzisyen/DJ kimliğiyle tanıdığımız Arkın (Mercan Dede) ve ressam arkadaşı Carlito Dalceggio'nun Montreal'den İstanbul'a uzanan serüveni bu. Kendilerini "romantik asiler" olarak tanımlayan ikili, serginin hazırlıklarına Ocak ayında Carlito Dalceggio'nun Montreal'daki stüdyosunda başlamış ve Nisan'da atölyelerini İstanbul'a taşımış. Borusan Müzik Evi'nin atölyeye dönüştürdükleri birinci katında yaklaşık kırk gün boyunca (masalsı bir zaman dilimi değil mi?) çalışmışlar. Sonuç: Dört metrelik bir Buda heykeli, kolajlar, renkler, heykeller, videolar ve elbette müzik. Sergide “revolution” temasını Carlito Dalceggio, “revelation” temasını ise Arkın (Mercan Dede) temsil ediyor.
Kapıdan içeri girer girmez başka bir dünyaya atım attığını anlıyor insan. Zira duvarda yazan "Kendi aydınlanmanı kışkırt, at nefsini ateşe!" yazısı da bunu destekler nitelikte. Üstelik bu sergide dokunmak değil dokunmamak yasak! Dilediklerinizi etrafınızdaki fırçalar, tebeşirler ve daktilolarla yazabiliyor, fotoğraf çekebiliyorsunuz. Zaten onlar da bunu istiyor. İçerde üç boyutlu gözlüklerle bakıldığında farklı detaylar gösteren karton evler olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim. Buraya boşuna "Özgür Ruhlar Sarayı" demiyorlar ne de olsa.
Carlito'nun her sergisinde mutlaka bir atıfta bulunduğu Picasso'nun Guernica'sına yaptığı gönderme burada da var. İkinci ve üçüncü katları kaplayan dört metrelik Buda heykeli ise parçalar halinde İstanbul'a getirilmiş ve sadece dört gün içinde monte edilmiş. Buda'nın olduğu katta minderlere yatabiliyor, insanı alıp götüren müzik eşliğinde kendinize dönebiliyorsunuz. Tabii içinizden "burada ne güzel parti olurdu" diye geçerse kendinizi suçlu hissetmeyin. Kim bilir belki o da harika müzikler eşliğinde hayalleri kucaklamış olmanın bir parçasıdır...
Serginin ortaya çıkış süreciyle ilgilenenler de unutulmamış. Bütün katlar arasında dolaşıp biraz kendinize dönüp, biraz eğlendikten sonra en üst katta Jarret Gibbons'ın çektiği yaklaşık yirmi bin karelik arşivle karşılaşıyorsunuz.