Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dijital dünyanın süratle değişen dinamiklerine inat, yeniden hayatlarımızın orta yerine yerleşen podcast'in dijital serüvenini keşfedin.
İllüstrasyon: Günseli Sepici
Podcast’in bu günleri göreceğine kim inanırdı? Evet, 2000’lerin ilk yıllarında sağlam bir şekilde hayatımıza girmişti ama video içeriğin her yeri teslim aldığı sonraki on yıl içerisinde kaybolup gidecek gibiydi. Oysa, dijital dünyanın süratle değişen dinamiklerine inat, yeniden hayatlarımızın orta yerine yerleşiverdi. Arkasında ise biraz orijinal içeriklere artan talep, biraz da çağımız insanının “az zamanda çok iş başarabilme” arzusu var.
Aslında herkesin aşina olduğu bir hikaye: 2005 yılında YouTube açıldı ve video, sonrasındaki on yılda, internette üretilen tüm içerikler üzerinde tıklamalarla artan bir egemenlik kurdu. Blogların Twitter ile 140 karaktere sıkıştırıldığını zaten gözlerimizle görmüş, bir ilerideki aşamada tüm yazılı içeriğin Instagram’da kusursuzca ayar çekilmiş fotoğra arın altında bir tür aksesuara dönüştüğüne bizzat uygulayarak şahit olmuştuk. Hatta tek seferde pek çok farklı hikayeyi anlatabilmeye muktedir, günümüz mucizesi emojiler sayesinde kimi zaman yazıya gerek bile kalmıyor.
Haliyle podcast’in, çıkışını on beş sene önce yapmış, hiçbir görselliği olmayan bir içerik türü olarak çoktan havaya karışması beklenirdi. Zaman içerisinde ulaştığı kitle, spesifik konular etrafında giderek sınırlanmıştı. Popüler kültürde yeri olmadığına kesin gözüyle bakılabilirdi artık. Hem podcast’in işlevini de yine YouTube öncülüğündeki video içerikleri devralacak gibiydi.
Derken, geçtiğimiz yıl bir dalganlanma oldu. Beklenmedikti ama hızlı ve kendinden emindi. Komedyen Ricky Gervais, rap yıldızı Snoop Dogg, drag queen RuPaul, oyuncu Anna Faris ve Gwenyth Paltrow gibi ünlüleri bile kendi yayınlarını yapmak için mikrofon başına geçmeye ikna edebilmişti en azından. Popüler kültürde yeri olmadığına kesin gözüyle bakılabilirdi, dediğimiz podcast, popüler kültürün tam ortasındaydı artık; üstelik en parlak olduğu yıllarda bile böylesine yükseklerde konumlanmamıştı. Streaming platformu Spotify, potansiyeli erken keşfedip bünyesinde müziğin yanında podcast’lere de yer vermeye başladı. Ve bu podcast’lerin yeni popülerliğini daha da pekiştiren bir hamle oldu.
Sesli içerik platformu Yodiviki’nin yayın ve içerik koordinatörü Deniz Koloğlu, zamanı efektif kullanma eğilimimizin, sesli içeriklere ilgiyi artırdığını söylüyor. Buna paralel olarak podcast’lerin, yeni medyadaki yerini tazelediğinden hatta onu yeniden şekillendirdiğinden bahsediyor. “Podcaster, söyleyecek sözü olan veya sadece konuşmak isteyen sıradan bir internet kullanıcısıyken bilinçli bir içerik üreticisine dönüştü. Bu bir girişimci, bir mali danışman veya bir sivil toplum örgütü de olabilir. Kişiler ve topluluklar, artık faaliyetlerine podcast’i de ekliyor.”
Müzik yazarı Pınar Üzeltüzenci ise podcast’lerin aslında kapsül medium’lar olduğu için çoğunlukla dikkat aralığı dar, kısa sürede konsantrasyonunu yitiren günümüz insanına hitap edebildiği görüşünde. “Politikadan müziğe, sinemadan popüler kültüre ve sanata kadar istediğiniz makro ya da mikro konuda podcast bulmak mümkün artık. Bu da hızlı ve meşgul hayatlarımızda, ilgilendiğimiz mevzularda güncel kalmamızı sağlıyor. Bilgi vermesi ve eğlendirmesi, herkesin kolayca ulaşabileceği bir format olması da podcast’lerin popüler olmasını sağlayan diğer özellikleri.”
Dijitalin geçiciliğinden ötürü giderek içi boşalan içerik dünyasında, kendi özgür ve bağımsız alanlarında dolu dolu konuşabiliyor podcast’ler. Bu da özgün materyale ulaşma konusunda onu, tekdüzeleşmeye doğru giden video içeriğinin önüne taşıyor çoğu zaman. İnternete bağlanabilen cihazlar üzerinden her an ve her yerde dinlenebiliyor oluşuyla da pratik. Kafanıza estiği anda play tuşuna basabilirsiniz.
“Aynı anda pek çok işi yapabilmeye izin veriyor, görüntüsüz olması onu ev işi yaparken, spor yaparken, araba kullanırken dinlenebilir hale getiriyor, şarkı olmadığı için konsantrasyonu bozmuyor. Yani aslında görsel odaklı içeriklerin popülerliğine ters gibi görünse de sanırım günümüz insanının ihtiyacı olan sıkıştırılmış içeriğe sahip olması ve aynı anda başka şeylerle meşgul olmaya imkan tanıması sebebiyle podcast’ler sürükleyici kalabiliyor” diyor Pınar Üzeltüzenci. Bu noktada Deniz Koloğlu da hemfikir. “Şehir insanının kendine ayıracak vakit bulamaması, dolayısıyla zamanını daha etkili kullanma eğilimi, sesli içeriğe talebi ve ilgiyi artırdı. Bildiğiniz gibi dinleme eylemiyle aynı anda bir sürü iş görebiliriz; trafikte ilerleyebiliriz, karnımızı doyurabiliriz, kıtalararası uçabiliriz, boş boş denize bakabiliriz... Kısacası artık sesli içeriğe ihtiyacımız var.”
Şarkıların telif hakları plak şirketlerine ait olduğu için çoğunlukla podcast’lerde müzik kullanımı mevcut değil. Ama artık radyolar da yayınlarını podcast formatında dinleyicilerine sunmaya başladı ve şarkılara erişimleri olduğu için programlarda çalınan şarkılar bu podcast’lerde yerlerini alıyor. “Rock & roll’un ekseni” mottosuyla 2000’den bu yana yayın yapan Radyo Eksen de bunlardan biri. Radyonun yayın yönetmeni Gülşah Güray’a göre podcast’ler radyo açısından ele alındığında işin özünde pek bir şey değişmiyor; önemli olan yine içeriğin niteliği. “Yalnız olmadığınızı ve hatta özel olduğunuzu hissettiren radyo programlarını kaçıran veya tekrar dinlemek isteyen kişilerin bizden talebi podcast’ler. Kayıtsız kalmak imkansız. Programların kalıcı olması –en azından bir süre– ve daha fazla kişiye ulaşması bizim için önemli” diyerek ekliyor: “Elbette canlı yayınlanan, o sırada yakalanan yayının etkisi bambaşka; hiçbir şey yerini tutamaz. Bu yüzden dijital ortamda depolanan kayıtların radyoya olumlu bir etkisi olabilir sadece. Birbirlerinden çok ayrılar.”
Çıktığı ilk yıllarda podcast’in, 90’ların ortasından itibaren giderek yaygınlaşan internet radyoculuğundan destek alan ve bir şekilde ona destek olan bir tarafı vardı. Şimdilerde ise kayıtlar, yepyeni içerik trendlerinin peşinden gidiyor. “Her yeni medium bir önceki üzerine kuruluyor ve önceki alışkanlıkları yok etmekten
ziyade özümseyerek dönüştürüyor” diye anlatıyor Pınar Üzeltüzenci. “Aslında eski alışkanlıklarımızı terk etmiyoruz; onların mirası, yeni teknolojilerle daha iyi ilişki kurmamızı sağlıyor. Bu yüzden yeni teknolojiler, hem eskilerin üzerine inşa ettikleri hem de eskileri yıkıp yeniden kurdukları araçlar üretmeye devam edecek. İnsanlar da eskiyle olan tanışıklıkları sayesinde yenilerin geleceğini etkileyecek kararlar verecek ve geleceği şekillendirecek.” Her ne kadar eski radyo dinleme alışkanlıklarını hatırlatan bir tarafı olsa da podcast’ler nostaljik hislerden çok uzakta. On beş senedir –dijital dünya için uzun bir süre– sapasağlam durmaya devam ettiklerine göre gelecekteki yerlerini de garantiledikleri kesin.
Radyo Eksen yayın yönetmeni
Aslında radyo programlarını canlı dinlemeyi seviyorum. İmkanım olmadığında podcast dinliyorum. Mesela John Peel’in eski kayıtlarını; Josh Homme (The Alligator Hour, Apple Music), Iggy Pop (Iggy Confidential, BBC Radio 6 Music) gibi sevdiğim müzisyenlerin yaptığı programları hafta sonları evde vakit geçirirken dinlemeyi çok seviyorum.
Deniz Koloğlu
Yodiviki içerik ve yayın koordinatörü
Tıpkı içerik üreticileri, yani podcaster’lar gibi dinleyiciler de kendi içinde türlere ayrılıyor. Ben mesela vakit geçirmek için değil bilgi edinmek için podcast dinliyorum. Sıkı bir podcast takipçisi değilim fakat yayıncı şapkamla, yukarıda bahsettiğim kriterlere uyan iki podcast paylaşabilirim; ikisi de Yodiviki’de yayımlanıyor. İlki, Havadan Sudan. Yapımcıları Hande Tek Turan ve Mehmet Turan. Konularını ciddiyetle, hassasiyetle ele alıyorlar. Bir çift olarak ilişki dinamiklerini bir sunum biçimine dönüştürebilmeleri de dikkatimi çekti. Bir diğeri de Muhabbet Teorisi. Tevfik Uyar ve Kaan Öztürk hazırlayıp sunuyor. Bilimle ilişkilerini seviyorum ve onlara güveniyorum (bu arada Açık Bilim’in bütün içerikleri kayda değer). Konularıyla kurdukları bağı da çok gerçek buluyorum ve muhabbetleri gerçekten keyifli. Bir şeye gülüyorlarsa bu bana da geçiyor. Süreklilikleri de cabası.”
Pınar Üzeltüzenci
Müzik yazarı
Kristen ve Elizabeth adlarındaki iki akademisyenin Your Fave is Problematic diye bir podcast’i var, popüler kültürü eleştiriyorlar. Televizyon, sinema, müzik ve sanat alanlarında gizlenen ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi sorunları tespit ve analiz ediyorlar; masummuş gibi görünen bazı popüler kültür ikonlarının aslında ne kadar sorunlu olduğunu açığa çıkarıyorlar. Ve bunu epey eğlenceli şekilde yapıyorlar. Şu sıralar heyecanla takip ettiğim bir diğer podcast ise Aras Yayıncılık’ın Spotify üzerinden başlattığı Son Okuma isimli podcast. Burada da yayınevinden çıkan kitaplar üzerine detaylı okumalar yapılıyor.