Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Okuma alışkanlığını zora sokan dijital uyarıcıların başrolde olduğu teknoloji çağında, kitaplarla yeniden kaynaşmak için okuma alışkanlığını güncelleyen "binge-reading" ile sizi tanıştıralım!
Breakfast in Tiffany's filminden, Audrey Hepburn
Tek oturuşta Netflix'te bir sezon bitirmek çok tanıdık olduğumuz bir durum, peki en son ne zaman tek oturuşta bir kitap bitirdiniz?
Eğer sizin de Netflix’le düzenli bir ilişkiniz varsa tek oturuşta bir sezon dizi bitirme anlamına gelen binge-watching deyimine aşina olduğunuzu düşünüyoruz. Peki binge-watching’in sözlükteki kardeşi binge-reading tam olarak ne?
Okuma alışkanlığını zora sokan dijital uyarıcıların başrolde olduğu teknoloji çağında, neredeyse analog kategorisine sokabileceğimiz kitaplarla yeniden kaynaşmak için, okuma alışkanlığını güncelleyen binge-reading ile sizi tanıştıralım!
Yazar Ben Dolnick geçtiğimiz aylarda The New York Times’taki köşe yazısında okuyuculara “Neden şimdi binge-reading’e başlamalısınız?” sorusunu yöneltti. Yazar, Netflix’i yerine kitapları nasıl tercih edebileceğimizi kendi deneyimi üzerinden paylaştı. Peki, Dolnick’in bu önerisi neye dayanıyor görmek için Dolnick’in hikayesine göz atalım.
The Moonrise Kingdom filminden, Kara Hayward
Birkaç yaz önce, elektriğin gitmesiyle Netflix ve Internet dünyasından mahrum kalan yazar, eline Ruth Rendell’in polisiye romanını alıyor. Uzun süre sonra ilk kez akşam eğlencesi olarak kitabı tercih eden, aslında zorunda kalan Dolnick, Internet’siz keyifli vakit geçirmesine değil, kitap okuma deneyiminin yaşadığı hızlı dünyadan nasıl etkilediğine şaşırıyor.
Elektriklerin kesildiği sıkıcı geceyi kitapla geçirdiği gün, Dolnick sorunun kitabı yanlış okuma şekli olduğunu anlıyor. Dolnick'e göre, uyku öncesi yatakta yapılan 5-10 dakika okuma, gerçek kitap okuma deneyimi değildi. Yazar, romanları gelişigüzel tükettiğini ve bunun da romanın verdiği o asıl zevki kaçırmasına neden olduğunu keşfediyor. Kendini, "Okumak gittikçe keyifsiz oluyordu, bu da daha az okumama neden oluyordu" gibi bozuk bir döngüde sıkışmış bulan yazar, yanlışlıkla okuma dünyasının en büyük dezavantajını keşfetmiş oldu.
Binge-reading’in arkasında onu pazarlayan, okuyuculara sunan parlak ve şeytani bir mühendislik ekibi yoktu. Oysa otomatik oynat teknolojisiyle bir bölümden diğer bölüme geçmek ne kadar kolay olurdu... Dolnick'in de dediği gibi; "Odanın sessizliğinde teksiniz, bir yanınızda kitabın yeni bölümü diğer tarafta konsolda durmadan titreyen telefonunuz var, kimi seçersiniz?" ; yazar, edebiyatçı olmasına rağmen bu tuzağa kendisinin de düştüğünü itiraf ediyor.
Alphaville filminden, Anna Karina.
Peki hızlı yaşam teknolojisinin bu tuzağından nasıl çıkabiliriz? Dolnick’e göre, kitap okurken eğer kendinizi bir bölüm molasından sonra gelecek bölüme geçmek için zorlarsanız ve ardından aynısını gelecek bölümün sonunda da yaparsanız, şaşırtıcı bir şekilde kitabın sayfaları içinde kendinizi kaybedeceğinizi söylüyor.
Ben Dolnick’in son tavsiyesi de doğru kitabı seçmek üzerine. Keyif aldığınız kitabı bulunca, sayfalar kendi kendini çeviriyor; "Doğru kitabı bulunca ve doğru şekilde okuyunca, aslında okumak eğlenceli!"
Binge-reading, binge-watching'in aksine ardından bir vicdan azabı değil, uzun süredir görmediğiniz bir arkadaşınızla arayı kapattığınız keyifli bir randevunun ardından hissetiğiniz o mutluluğu bırakıyor. Dolnick'in son sözleriyle; "Kitap okumak, canlı, aralıksız bir rüya gibi ve bu rüyayı görmek için uyanık kalmam gerekiyor, Netflix bekleyebilir!"