Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kız Kardeşler’in Reyhan’ı, Kara Komik Filmler: 2 Arada’nın Songül’ü, Kronoloji’nin Nihal’i… Kısacık bir zaman diliminde birbirinden farklı üç karaktere hayat veren Cemre Ebüzziya'nın evine konuk olduk.
Şimdilerde ülkenin en iyi yönetmenleriyle çalışıyor, uluslararası festivallerde ülkemizi temsil ediyor. Kız Kardeşler’in Reyhan’ı, Kara Komik Filmler: 2 Arada’nın Songül’ü, Kronoloji’nin Nihal’i… Kısacık bir zaman diliminde birbirinden farklı üç karaktere hayat veren Cemre Ebüzziya, oyunculuğuyla ülke sınırlarını aşarken, kendine has duruşu, doğal görünümü ve özgün stiliyle de merak uyandırıyor. Yoğun festival ve gala trafiğinde, Ebüzziya’nın evine konuk olduk.
Sanata düşkünlüğü, İstanbul’daki evine girer girmez fark ediliyor. “Benim için çok değerli” dediği Erol Akyavaş tablosu ve Alev Ebüzziya seramikleri, yaşam alanında baş köşede. O çok sevdiği 90’lardan kalma siyah deri koltuğunun üzerinde, ansızın bir 90’lar kadınına dönüşünü izliyorum poz verirken… Dakikalar sonra bembeyaz terasında, üzerine attığı dev şalıyla bir Marakeşliye dönüşüyor. Moda ve sanatın baş başa ilerlediği bir hikayede, kurgusu tamamen ona ait bir oyun oynuyor Cemre.
Seramik sanatçısı halası Alev Ebüzziya’nın eserleri evinin baş köşesinde.
Doğallığından ödün vermeyen beline kadar inen simsiyah dalgalı saçları, geniş kalıplı ceket pantolon takımlar içindeki şık ve maskülen duruşuyla hem günlük hayatta hem özel etkinliklerde dikkatleri üzerine çeken, sade ama güçlü bir tavra sahip. “Maskülen parçaların karakterimi öne çıkardığını düşünüyorum. İçinde rahat hissettiğim parçaları taşımayı seviyorum. Seçtiğim giysi ve aksesuarların beni tamamlayan, karakterimi öne çıkaran nitelikte olmasına özen gösteriyorum.” İlham aldığı isimler arasında, karakterleri tarzlarıyla bütünleşmiş kadınlar var; Bianca Jagger, Georgia O’Keeffe ve Diana Vreeland.
Görünümlerine farklı bir dokunuş katan, kombinasyonlarına Cemre Ebüzziya imzası atan parçalar, aksesuarlar. Onu bir galada bembeyaz rafine bir takımı gösterişli bir takıyla tamamlamış olarak görmek pek mümkün. Kıyafet ve aksesuarlarıyla sahici bir ilişkisi var: “Bu konuda biraz obsesifim. Araştırıyorum, arayıp buluyorum. Eski parçaları keşfedip taşımak benim için büyülü bir yolculuk. Haliyle kimini kaybettiğimde de çok üzülüyorum.”Alexander McQueen, Jil Sander ve Maison Margiela imzalı tasarımlar Cemre’nin yakın markajında. Kıyafet seçimlerinde kendine yakın bulmadığını söylediği moda eğilimiyse, logomanya.
Maison Margiela beyaz Tabi botları ile “Çok sevdiğim birinin hediyesi, gardırobumdaki yeri özeldir” dediği Jil Sander pardösüsü.
Gözlerimi gardırobunun raflarından, duvarlarında asılı tablolara, kıymet verdiği objelere çevirdiğimde, ona sanat tutkusunu aşılayan ilk hatıralarının, beş yaşındayken kaybettiği dedesi Ziyad Ebüzziya ile geçirdiği günlere dayandığını anlatıyor Cemre. Dedesinin kütüphanesinde geçen saatlerden, birlikte yaptıkları okumalardan söz ediyor. Dedesinin özel cam dolabındaki antika oyuncaklarla, okumalar karşılığında oynamayı hak edermiş zira. “Onlarla yalnızca 15 dakikalığına oynayabilmek için hikayeler uydurmam gerekirdi. İlk resimlerimi dedemle yaptım. Ona kocaman kalpler çizip sonra kağıtları katlayıp gömleğinin cebine koyardım. O günlerden sonra da uzun bir dönem resim atölyesine gittim. Halam Alev Ebüzziya’nın seramik atölyesinde geçirdiğim günler de bana hep büyülü ve mistik geliyordu. İlerleyen zamanlarda heykele de merak sardım.”
Ebüzziya’nın oyunculukla tanışmasıysa lise yıllarına dayanıyor. Sahneye ilk adımını, on dört yaşındayken, 12. Gece adlı oyunla atmış. Ardından Yıldız Kenter’in oyunculuk kursuna katılmış. İlerleyen yıllarda “Çok değerli bir oyuncu ve hoca, karşıma çıktığı için kendimi şanslı hissediyorum” diyerek bahsettiği mentoru, tiyatro sanatçısı Çiğdem Selışık Onat’tan edindiği bilgi ışığında Amerika’ya uzanan oyunculuk eğitimiyle kariyerine sağlam bir zemin oluşturmuş.
Ebüzziya’nın annesinden kalma Louis Vuitton bavulu ile Phoebe Philo’nun son Celine koleksiyonundan çok sevdiği küt burunlu topuklu ayakkabıları.
Bugünse küçüklüğünden bu yana bir parçası olmayı düşlediği sinema festivallerinde boy gösteriyor. Üstelik bu festivallerden ödüllerle dönüyor. Fakat kısa sürede edindiği başarısına yaslanıp, asla ‘ben oldum’ da demiyor, başarısı kadar mütevazılığıyla da takdiri hak ediyor Cemre.
Bu sonbahar beyazperdede üç filmde üç farklı karakterle karşımıza çıkan oyuncu, “Bir projeye evet demeden, daha önce oynamadığım bir karakter olmasına çok özen gösteriyorum” diyor. Önüne gelen senaryo bir hayata dokunuyor, izleyiciyi düşünmeye ve sorgulamaya itiyorsa Cemre Ebüzziya için yeşil ışık yanıyor. “En büyük hayallerimden biri, oynayacağım filmler sayesinde bilmediğim yerlere seyahat edebilmekti.” Kız Kardeşler’in dünya prömiyeri için Berlin ve Saraybosna film festivallerine, oradan Kronoloji için Adana’ya, Kore’ye, Varşova’ya ve Antalya’ya uzanan, ardı arkası kesilmeyen bir maratonun içinde bugün Cemre. Yorulmuşa hiç benzemiyor, tüm enerjisiyle anlatıyor deneyimlerini. Gittiği yerlerde farklı kültürlerden insanlarla diyaloğa girmek, bir filme günlerce, aylarca emek verdikten sonra seyircinin yüzünde oluşan ifadeye bizzat şahit olmak, Cemre Ebüzziya’nın ayaklarını yerden kesiyor.