Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Tuhaf bir distopik gelecekte devrim yaratanlar, ırk ayrımcılığıyla mücadele edenler, lise aşklarının kalp kırıklığıyla tanışanlar, yoksul bir mahalleden çıkıp imkansızlıklar içinde var olmaya çalışanlar… Çağdaş kadın edebiyatının zeki, güçlü ve kararlı beş kadın karakteri ve en heyecan verici hikayeleriyle tanışın.
Dört romandan oluşan seri uzun soluklu bir arkadaşlık öyküsü. Çağdaş kadın edebiyatının önemli figürlerinden, gizemli yazar Elena Ferrante çok satan roman serisinde 1950’ler Napoli’sinin yoksul bir mahallesinde başlayıp bambaşka yerlere uzanan türbülanslı ancak bir o kadar güçlü bir arkadaşlığı konu alır. Lenù ve Lila büyüyüp yaşamın basamaklarını kimi zaman el ele kimi zaman ayrı ayrı tırmanırken okur, İtalya’da olan bitenlere ve ülkede yaşanan değişimlerin bu arkadaşlığa nasıl tesir ettiğine de tanıklık eder. Anne-kız ve arkadaşlık ilişkilerinin çağımızdaki belki de en büyük gözlemcisi Ferrante, bir yazarın takınabileceği en dürüst ve filtresiz tavırla böylesi arkadaşlıklarda kıskançlığa, öykünmeye, nefrete, sevgiye ve başka sayısız duyguya yer olduğunu zengin bir kültürel arka planla ortaya koyar. Dünyayı kasıp kavuran serinin dizi uyarlamasını izlemeyi de tercih edebilirsiniz, ancak yorumlara bakılırsa Lenù ve Lila’nın hikayesinin keyfine romanlarla varılıyor…
Eşler, Teyzeler ve hiyerarşinin alt tabakalarında yer alan Damızlıklar. Kadınların güç ve özgürlük kavramlarından tamamen yoksun bırakıldığı, Atwood’un eşi benzeri görülmemiş distopyası Gilead’e hoş geldiniz! Tüm Gilead kadınları ve özellikle Damızlıklar aklın alabileceğinden öte bir mahkumiyet yaşar burada. Damızlık da neyin nesi? Kelimeden ne anlıyorsanız o: Gilead’lı bir Damızlıksanız “görevlendirildiğiniz” eve gider, Komutan ve Eşi sizin bedeninizi kullanarak bir bebek sahibi oluncaya kadar o evde kalır, ardından doğumunuzu gerçekleştirir ve görevlendirileceğiniz yeni eve gitmek üzere bebeğinizi “anne babasıyla” ardınızda bırakırsınız. Korku filmi değil de ne? June Osborn ise haklarından vazgeçmeye razı olmayan, toplu deliliğe uymayan bir Gilead kadınıdır. Her türlü işkence, hak ihlali, beyin yıkama, bastırılmışlık ve kısıtlama karşısında bir kadın devrimi başlatmaya kararlıdır… Romanın heyecanı yerinde, ancak tırnak yedirten dizi adaptasyonu da uykusuz gecelerin yıldızı olmaya aday. Atwood’un yapımda yer aldığını duymaksa beş sezonluk diziyi daha da merak uyandırıcı kılıyor.
Sıradanlığıyla karmaşıklaşan bir aşk ve arkadaşlık hikayesi anlatır Normal İnsanlar. Arkadaşlarla Sohbetler, Güzel Dünya, Neredesin? gibi romanlarıyla iki teenager’ın kalp kırıklıkları ve ilk aşk heyecanıyla örülü tanıdık hikayesini anlatır. Aynı okulda okuyan Connell ve Marianne’in liseden sonra üniversite için birlikte Dublin’e gidip hem ilişkilerini hem de kendilerini keşfetme yolculuğu okurda tanıdık duyguları su yüzüne çıkaran cinsten. Okulun popüler çocuğu Connell, sessiz kız Marianne’le ne yapacaktır ki? Diğer popüler çocuklar bu birliktelik hakkında ne düşünür? Kimsenin ne düşündüğünü takmayan, dağılmış bir ailenin kızı Marianne gençlik aşkının hayal kırıklıklarını nasıl atlatır? Ergenlik yıllarına hükmeden tüm dramları aşsalar da sınıf engeline takılırlar: Connell’ın annesinin Marianne’in ailesinin evinde çalışması işleri kolaylaştırmaz… Normal İnsanlar’ı okurken Marianne’in Connell’la imtihanını gördükçe lise, üniversite yıllarından bir şeyler hatırlamanız işten değil…
İç savaşın yaşandığı Nijerya’dayız. Chimamanda Ngozi Adichie’nin kaleme aldığı romanın kahramanı Ifemelu her yerde başka bir şekilde niteleniyor; Amerika’da siyahi, Afro-Amerikalılar arasında bir Afrikalı, Nijerya’daysa bir Amerikana. Irk, imaj algısı, kültürel farklılıklar, kadın erkek rolleri ve aşk üzerine bir özkeşif hikayesi Ifemelu’ninki. Ana akımın yalnızca beyaz tenlilere hitap ettiği bir dünyada, kıvırcık saçları ve koyu teniyle var olmaya çalışan Ifemelu, çocukluk aşkı Obinze’yi ardında bırakarak Amerika’ya göç edip başta ırkçılık olmak üzere türlü soruna göğüs gerdikten sonra doğduğu topraklara geri döner. Ifemelu aynı kadın mıdır? Neden her yeni aşk, Obinze’yi hatırlatır? Yeniden kendini bulmaya çalışmak nasıl olacaktır? Feminist damarınızı kabartacak, bir sayfadan diğerine öfkelendiren, iç ısıtan, göz dolduran, kimi zaman duygulandıran bir roman…
Romana adını veren Eileen karakteri karanlık, sessiz, tuhaf ve neden sevdiğinizi sorgulayarak seveceğiniz ilginç bir anti-hero. Ottessa Moshfegh’in PEN ödüllü çıkış romanı yeni yıl neşesinden yoksun, gerilimli bir Christmas öyküsü. Gecelerini paranoyak eğilimler sergileyen alkolik babasıyla yaşadığı bunalımlı evde, günlerini çalıştığı hapishanenin kasvetli duvarları arasında geçiren yirmi dört yaşındaki Eileen’in renksiz günleri yeni danışman Rebecca Saint John’un hapishanede çalışmasıyla renklenir. Film uyarlamasında Anne Hathaway’in canlandırdığı Rebecca karakteri başta Eileen’i büyülese de iki kadının arkadaşlığında işler sarpa sarar ve genç sekreter kendini bir gerilim öyküsünün başrolleri arasında bulur. Ömür boyu unutamayacağı bir gece, yeni bir Eileen doğuracaktır.