Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Mark Başoğlu ile Venedik’teki San Clemente Palace Kempinski Hotel’de üç gün süren görkemli bir düğünle evlenen Sima Tarkan, en mutlu gününün çarpıcı hikayesini Vogue Türkiye ile paylaştı.
Geçtiğimiz eylül ayında İtalya’nın büyülü şehri Venedik’te üç gün süren görkemli bir düğünle dünyaevine giren Sima Tarkan ve Mark Basoğlu, hazırlanan kusursuz organizasyonla eğlenceyi zirveye taşıdı. Hafta sonu eğlencesine odaklı düğünün ilk akşamında “piazza” konseptli bir hoş geldiniz partisi, ikinci akşamında düğün ve üçüncü gününde havuz partisi ile brunch gerçekleşti. San Clemente Palace Kempinski Hotel’de düzenlenen düğüne çiftin aile üyeleri ve yakın arkadaşları katıldı.
Sima Tarkan, düğünleri için hep yurtdışını hayal ettiklerini çünkü böylece kutlamaları tüm bir hafta sonuna yayacak birkaç günlük bir konsept yaratabildiklerini söyledi: “Bu gibi düğünlerde herkesin gündüzden geceye birlikte vakit geçirebildiği, daha samimi ve unutulmaz birkaç gün yaşanıyor. İtalya, sık sık seyahat ettiğimiz, kültürüne, yemeklerine ve insanlarına hayran olduğumuz bir ülke. Bu yüzden düğün için yer ararken ilk baktığımız yer İtalya oldu. Ayrıca tüm konukların aynı otelde kalabilmesi bizim için çok önemliydi, çünkü tüm hafta sonunu birlikte geçirmek istiyorduk. Ancak, İtalya’da bunu sağlayabilecek kapasitede çok fazla otel yok. Venedik San Clemente Palace, düğün organizasyonumuzu hayata geçiren Aytül Ayke Fıratoğlu’nun önerisiyle radarımıza girdi. Hemen gidip görmeye karar verdik. Otelin bir adada yer alması, doğası, tarihi ve büyüleyici atmosferi bizi çok etkiledi ve buranın bizim için mükemmel bir düğün mekanı olduğuna karar verdik.” Organizasyonun detaylarını planlarken Fıratoğlu’nun vizyonuna ve zevkine duydukları güven nedeniyle süreç hem çok keyifli hem de rahat geçmiş. Fıratoğlu, önce genç çifti ve hayal ettikleri düğünü dinlemiş, sonra da onlara çeşitli sunumlar yapmış. Save the Date ve davetiye tasarımlarından hediyelere kadar pek çok detayda Venedik’e özgü unsurlar kullanılmış. Hazırlıklar heyecanlı olmuş Tarkan için: “Aylarca hayalini kuruyor ve hazırlanıyorsun, ama aslında tüm detaylar son birkaç gün içinde ortaya çıkıyor. Bu yüzden son ana kadar tam olarak nasıl bir şeyle karşılaşacağımı görmek mümkün olmadı. Mükemmeliyetçi bir yapım olduğu için bu durum beni biraz da strese soktu. 350 kişiyi başka bir ülkeye getiriyorsun ve herkesin memnun kalmasını sağlamak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsun. Bu sorumluluk yükünü fazlasıyla hissettik.”
Misafirler için en iyisini organize etmek amacıyla yapılmış tüm hazırlıklar. Davetliler için hem Venedik’e özgü hem de kişisel dokunuşlarını yansıtan özel hediyeler hazırlanmış: “Venedik’in ünlü Café Florian’dan kurabiyeler ve Cipriani’den Simark logolu Bellini şişeleri yaptırdık. Ayrıca misafirlerimize hem orada hem de sonrasında kullanabilmeleri için özel tasarladığımız Simark logolu çantalar hediye ettik. Düğünün son gününde, Simark Pool Club havuz partisinde özel olarak yaptırdığımız logolu peştemaller dağıttık.”
Düğün öncesi ilk gece, organizasyonun gerçekleştiği şehre ithafen İtalya temalı olarak gerçekleşmiş. Tarkan, “İtalya’nın köylerinde sokaklarda dans ederek kutlanan düğünlerin samimiyeti ve enerjisi bana hep ilham verdi. İlk geceyi bu şekilde tasarlamak istedik ve otelin avlusunun buna çok uygun olduğunu fark ettik” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu sebeple ‘Piazza Simark’ adını verdiğimiz, hayalimizdeki meydanı yarattık. Girişte büyük bir arch’la karşılama yaptık. Gondolcu kostümleri giymiş görevliler limoncello servis etti ve Venedik maskelerinin yapıldığı özel bir köşe ile büyülü bir atmosfer oluşturduk. İlk gecenin daha rahat ve samimi geçmesini istediğimiz için oturma düzeni oluşturmadık; herkesin özgürce kaynaşıp rahatça oturabileceği alanlar yarattık. Tepelerde asılı küçük ışıklar ise bu büyülü atmosferi tamamladı.
Misafirlere gerçek bir İtalyan deneyimi yaşatmak için canlı yemek istasyonları kurduk; şefler makarnalar, burrata’lar ve diğer geleneksel İtalyan lezzetlerini bizim için hazırladı. Dans pistinin ortasına yuvarlak bir bar yerleştirdik ki içki almak isteyenler pistten uzaklaşmadan eğlenceye devam edebilsin... Ama gecenin en unutulmaz kısmı, Capri’den özel olarak getirttiğimiz İtalyan folklor grubu oldu. Enerjileri o kadar yüksekti ki, misafirlerimiz saatlerce dans edip eğlendi.”
Göz alıcı gelinliği de ses getirdi Sima Tarkan’ın. Nicole+ Felicia marka gelinliği için, “Gelinliğimde en çok hoşuma giden detay, üst kısmının modern ve sade bir kesime sahip olmasıydı. Alt tarafı ise büyük çiçeklerle kabarık bir tasarıma sahipti ve bu iki zıt dokunuş mükemmel bir denge oluşturuyordu. İçinde kendimi inanılmaz hissettim ve düğün boyunca hiç çıkarmak istemedim. Ama gelinliğimi çıkartıp after party için Amor Garibovic’in benim için tasarladığı kıyafeti giyecek olmak da beni çok heyecanlandırıyordu. O kıyafet tam anlamıyla bir sanat eseriydi” diye konuşuyor.
Günün en unutulmaz anı, düğün günü çekimlerinden önce eşi Mark Basoğlu ile birbirlerini ilk gördükleri “first look” anı olmuş. Tarkan, “O an, tüm hazırlıkların, heyecanın ve sevginin gerçek anlamda kalbimize dokunduğu bir andı.” Düğün fotoğrafları için Bottega 53 ile çalışan Tarkan, bunun verdikleri en iyi kararlardan bir olduğunu ifade ediyor. Onların tavsiyesiyle son dakikada nikah alanının yerini değiştirmişler. “Fotoğraflar için adanın birçok farklı noktasını kullandık: bahçeler, otelin iç mekanları ve gelin-damat odaları gibi özel alanlar çekim için harika sahneler sundu. Ancak bizim için en keyifli an, klasik bir Venedik teknesinde yapılan çekimdi” diye ifade ediyor Tarkan.
Hafta sonu eğlence odaklı olan düğünün ilk akşam piazza konseptli bir hoş geldiniz partisi, ikinci akşam düğün ve üçüncü günü de havuz partisi ile brunch olarak gerçekleşmiş. Bir gece önce sabah 08.00’e kadar dans eden davetliler son günkü brunch’a aynı enerjileriyle devam etmiş. Ses getiren düğünün organizatörü Aytül Ayke Fıratoğlu, Vogue Türkiye’ye organizasyona dair ayrıntıları anlatırken hala heyecanlı. “Düğünü tasarlarken Venedik’e dair belleğimde yer alan tüm detayları bir araya getirmeye özen gösterdim. Hatta bu ince detaylara hakimiyetimiz, orada birlikte çalıştığımız kişileri oldukça şaşırttı. Tasarladığım tüm düğünler aslında çok büyük bir birikimin sonucu. Yaşamımda attığım her adım, baktığım her güzellik bir noktada ilham olarak geri dönüyor” diyor Fıratoğlu. Daha önce San Clemente Palace Kempinski Hotel’de kaldığını ve bahçesine hayran olduğunu söylüyor. Mekan seçiminde bu durum çok etkili olmuş: “Sima ve Mark’a bu oteli önerirken gözümün önünde hep o büyülü dokusu vardı. Düğünün misafir sayısı Avrupa genelinde alışık olunan davetli rakamlarının oldukça üzerindeydi. İtalya’da pek çok güzel mekan var ancak kapasiteleri sınırlı. Ayrıca Sima ve Mark, tüm misafirlerin bir arada kalıp, düğün ve diğer tüm etkinliklerin de aynı mekanda yapılmasını hayal ediyordu. Bu, Avrupa şehirlerinde çok nadir bulunan bir durum. Çok büyük bir şansla tüm istediklerinin bir araya geldiği bu şahane otelde bir de üzerine en çok istedikleri tarih müsait olunca tüm taşlar yerine en güzel şekliyle oturmuş oldu.”
Davetin ikinci gecesinde gerçekleşen düğünde otelin bahçesine yakışacak bir tasarım yaptıklarını söylüyor Fıratoğlu: “Nikah seremonisi çok etkileyici ve bir o kadar da sıcaktı. Seremonide rengarenk çiçeklerle minik bir gökkuşağı etkisi yarattık. Biliyorsunuz cam, Venedik kültürünün en önemli zanaatlarından. Masalarda incecik, renkli cam şamdanlar kullandık. Çıkış noktam, rengarenk Ginori tabaklardı. Her davetliye farklı renkte bir tabak takımı koyduk ve tabakların karşısındaki blok çiçeklerin kontrast renklerde olmasına özen gösterdik. Masalar gerçekten müthiş güzeldi. Barları da yine bu çiçek desenleriyle kişiselleştirdik.” Fıratoğlu, çift ile aynı dili konuşabilmekten mutlu olduğunu belirtiyor: “Sima ve Mark’ın stili bizim düğün anlayışımızla birebir örtüştüğü için düğüne dair her detayı, çok büyük bir özenle, incelikle tasarladık. Bir bütünün parçaları olmasına özen gösterdik. Havuz partisindeki peştamallardan pizza kutularına, düğünde çifte atılacak çiçeklerin külahlarından odalardaki bellini şişelerine kadar yüzlerce detayı tek tek tasarladık. Ortaya çıkan her şey Simark düğününe özeldi.”
Fıratoğlu, Sima, Mark ve ailelerinin eğlenmeyi çok sevdiğini söylüyor. Bu yüzden eğlencenin merkezde olduğu bir hikaye oluşturulmasına özen göstermiş. “Save the Date’ten başlayıp, davetiye, uçaktaki ilk karşılama, odadaki hoş geldiniz hediyeleri, düğün etkinlikleriyle devam eden bu süreci ilmek ilmek tasarladım. Sima ve Mark’a ait bir piazza tasarladık. Otelde daha önce hiç kullanılmamış bir alandı. Burayı görsel bir şölenle muhteşem bir piazzaya dönüştürebilmeyi başardık. Hayalimdeki resim birebir gerçek oldu. Bir de uzun yıllardır aklımda olan ancak doğru organizasyonu beklediğim İtalyan bir grup vardı. Onlar da bu geceye kısmet oldu ve gerçekten davetlilere muhteşem bir eğlence sundular. Ortaya uzun yıllar hatıralarda kalacak bir davet çıktı.”