Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Zamanla dönüşen bir perspektif ve tutkulu bir çalışma... Sinem Ünsal, ekranda iz bırakan karakterlerin mimarı.
Sinem Ünsal için oyunculuk bir meslekten fazlası. Her yeni hikaye tanımadığı dünyaların kapısını aralayan bir keşif demek. Her karakter, başka bir hayatın duygularını anlamaya, onları gerçeklikle yansıtmaya davet ediyor. Kalabalık setler, yoğun çalışma temposu ve dinamik ekip yapısı, onun üretme arzusunu daha da güçlendiriyor. “Öğrendiklerimle besleniyorum, beslendikçe de öğrenmeye karşı daha fazla açlık hissediyorum. Benim dengem bu” diyerek bu süreci tutkuyla kucaklıyor.
Doğallığı ve içtenliğiyle hem stilinde hem yaşamında kendi çizgisini yaratan başarılı oyuncu, bu yaz sadece mevsimin değil gardırobunun da ışığını yansıtacak. Ünsal, oyunculuğa, günlük hayatına ve yaz tarzına dair detayları Vogue Türkiye ile paylaştı.
Yoğun. Ana akım medyadaki bir dizide yer almak hayatınızın tamamını kapsıyor. Fırsat buldukça İstanbul’a evime gidiyorum, biraz da yollarda geçiyor yani.
En son The White Lotus’un üçüncü sezonunu izledim. Bayılıyorum o diziye. Friends’i ve Asgar Ferhadi’nin A Separation filmini ezbere biliyorum diyebilirim.
Her pazartesi akşamı yeni bölümü izlerken, ilk bölüm heyecanını yaşıyorum. Çok güzel tepkiler ve yorumlar alıyoruz. Hepsini ilk günkü heyecanımla takip ediyorum.
Takıntı derecesinde. İşimi çok seviyorum. Şartlar dahilinde maksimum verimde olabilmek için sıkı çalışırım.
Mesleğimin en sevdiğim yanı çok öğreten bir iş olması. Her hikayede bambaşka dünyalar tanıyorum. Çok kalabalık ekiplerle çalışıyoruz setlerde. Ve ilk gün, henüz birbirimizi tanımıyor olsak bile takım ruhunu yakalamak zorundayız. Bu birlikte üretme halini de çok seviyorum. Öğrendiklerimle besleniyorum, beslendikçe de öğrenmeye karşı daha fazla açlık hissediyorum. Benim dengem bu.
Ben gözlem yapmaktan çok besleniyorum. Her hayatı deneyimlemek mümkün değil sonuçta. Ama oyuncu olarak kendimden çok uzakta bir karakteri de yaşatabilmeliyim. Gözlem yapmak, empati kurmak, benim dışımda gelişen her şeyi dikkatle izlemek en sevdiğim şey. Yaşadığımız her ânı öğreniyoruz. Mesleğim için, şahit olduğum, tecrübe ettiğim her an benim için çok değerli.
Oyuncunun kendisinin oynadığı şeye inanması. Oyuncu inanmıyorsa, içselleştiremiyorsa seyircinin samimi bulması çok mümkün değil bence.
Ev dışında bulunduğum her yerde farklı personalar oluyor normal olarak. İş de buna dahil. Elbette evde tamamen kendim gibi hissediyorum ama iş yerinde tam da işimi yaptığım, oynadığım anlarda yaşadığımı hissediyorum.
Hepsi. Mesleki olarak kolay yetinen biri değilim galiba.
Profesyonel olarak çok işime yarayan, oynarken beni rahat hissettiren bir durum oluyor. Kişisel olarak da rolü kafaya takmadığım, rolde rahat edebildiğim için huzurlu hissediyorum. Etkisi benim için sadece bunlar.
Zaman içinde, değişimi çok organik bir biçimde, anbean yaşadığımız için çok da farkında olmuyoruz aslında. Ama geçmişe dönüp baktığımda evet değişmişim ve beni heyecanlandıran projeler de dönüşmüş diyorum.
Bizim sektör maalesef acımasız bir sektör. Kodlarınız ne olursa olsun sizi üzen şeylerle karşılaşmak kaçınılmaz. Tek bir şey söyleyemem. Bu sektörün içinde bulunduğumuz her an sağlam kalmamız gerekiyor, psikolojik olarak kendimizi desteksiz bırakmamamız gerekiyor.
Ne kadar eğlenceli bir şey olurdu... Daha önce hiç düşünmemiştim bunu. Birbirinden çok farklı hikayelerin içinde bulundum. Hepsi bir araya gelse karmakarışık bir şey olurdu herhalde. Ama karakterlerin hepsi ortak bir paydada buluşurdu. Oynadığım karakterlerin hepsinin kadın olarak dertleri ve sağlam duruşları vardı.
Evet. Elbette rakamsal tahminlerim yoktu ama projeye dahil olduğumdan beri sorumlu olan her birimin ne kadar incelikle çalıştığını görüyorum. İlk şahit olduğumda da iyi bir şey ortaya koyacağımızı anlamıştım. Ne büyük şans ki aynı özenle devam ediyoruz.
Toplumsal bilinç. Kadınları ötekileştirmeden, sadece insan gibi görmeyi başardığımızda diğer şeyler için savaş vermemize gerek kalmayacak.
Elbette. Bu her zaman böyleydi. Her toplumda, her coğrafyada, her kültürde kadınla uğraşma durumu var. Dizginlenemez derecede yaratıcı olan kadınların yapabileceklerinden korkma hali bu galiba.
Bence insanlar beni yeterince ve gerektiği kadar tanıyor. Ben özel yaşantımla, bireysel yaşayış biçimimle ön planda olmaktan hiçbir zaman hoşlanmadım. Adı üstünde özel hayat. Benim hakkımda merak edilen birçok şey olduğunu biliyorum ama şu anda ne kadarı biliniyorsa o kadarı yeterli bence. Benim en çok işimle ilişkimi, işimi yapış biçimimi bilsinler isterim.
Evimden uzakta uzunca bir süre yaşayabildiğimi gördüm. Benim için büyük bir adımdı. Bireysel olarak beni dönüştüren bir süreç oldu.
Sabah saat kaçta evden çıkacak olursam olayım en az bir saat hiçbir şey yapmadan otururum. Çok erken bir saat de olsa, koşturmaya başlamadan önce güne hiçbir şey yapmadan başlamayı seviyorum.
Dikkat etmek zorundayım çünkü bir bağırsak rahatsızlığım var ve beslenmem zaten çok kısıtlı. Gün içinde enerjimin düşmemesi, fiziksel olarak rahatsız olacağım semptomların yaşanmaması için dikkatli besleniyorum. Her gün mutlaka tatlı bir şeyler yerim, bitter çikolata mesela, çünkü çok seviyorum. Kesinlikle yemediğim şey de et.
Yıllar içinde alıştım set düzenine göre şekillenmeye. Evet bazen özellikle saatler açısından beslenme düzenim sağlıklı olamıyor ama takip eden günlerde hemen dengelemeye çalışıyorum. Saate göre yediğim yemeğin içeriği değişiyor mesela. Geç saatlerde vücudumu yoracak gıdalar almıyorum.
Tam ortasında.
Rahat... Benim için en önemli kriter rahat hissetmek. Trendleri takip ederim ama konforsuz olanları kesinlikle uygulamam.
3-4 dakika. Gardırobum birbirine çok benzer hatta bazıları aynı olan parçalardan oluşuyor. Dolayısıyla çok hızlı hazırlanıyorum.
Konfor, kendim gibi hissedebilmem, bulunduğum ortama uygun olması.
Beyaz basic tişört, bol bol keten.
Espadril topuklular. Bu yıl tekrar aşkım kabardı kendilerine.
Evet. Hatta bazı kıyafetlerim de var. Önemsediğim, şansa ihtiyaç duyduğum günlerde yaptığım kombinim vardır mesela.
Hiç kaderci biri değilim. Her an her düşüncemizle bir sonraki ânımızı değiştirebiliriz. Hayatlarımız bizim elimizde, buna inanıyorum.
Olmaz mı? Bu yaz fırsat bulduğum her gün tatil yapacağım.
Aslında sıcağı çok sevmem ama yaz mevsiminin insanın ruhuna iyi gelen bir yanı var kesinlikle. Baktığımız her şeyin rengini değiştirip güzelleştiren bir mevsim.
Kafaya daha az takmayı.
Proje Yöneticisi: Melis Akcan
Proje Uzmanı: İpek Elbeyli
Makyaj: Bedirhan Aydın
Saç: Burhan Çılgın
Fotoğraf Asistanları: Murat Erdoğan, Atacan Baytok
Moda Editörü Asistanları: Zozan Çirik, Ece Acar
Proje Asistanı: Zeynep Ölçer
Set Koordinatörü: Sena Kaynakın
Set Sorumlusu: Mehmet Zahid Hıdır