Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gündelik işlere keyif unsuru ekleyerek beyni yeniden kodlayan alışkanlık inşa yöntemi dopamine anchoring'i araştırdık.
Günlük akışın içinde bazı işler hemen yapılır, bazılarıysa hep ertelenir. Zihin onları “önemsiz” diye sınıflandırmaz ama başlamaya da yanaşmaz. Sorun çoğu zaman tembellik değil; yüksek efor, düşük haz dengesidir. Günlük rutinde yapılması şart olan ama cazibesi düşük işler, zihnin arka planında hep bekler. Küçük bir tetikleyici bile bu işleri başlatmaya yetmezken, doğru bir yöntem süreci tamamen değiştirebilir. İşte bu noktada, son dönemde öne çıkan bir yaklaşım dikkat çekiyor: Dopamine anchoring. Bu yeni yöntem, yapılması gereken göreve bir haz unsuru yerleştirmek ve beyni o işe karşı yeniden kodlamak fikrine dayanıyor.
Dopamine anchoring, sosyal medyada, özellikle TikTok’ta kısa sürede popülerlik kazandı. Kullanıcılar, temizlik yaparken sevdiği bir podcast’i açmak ya da e-postaları yanıtlamadan önce kokusu hoşlarına giden bir mum yakmak gibi basit ama keyifli eşleştirmelerle bu yöntemi uygulamaya koyuyor. Ancak dopamine anchoring’i yalnızca estetik bir “self-help” trendi olarak görmek yanlış olur. Arkasında, beynin görevlerle kurduğu ilişkiyi yeniden yapılandırmayı hedefleyen davranışsal psikoloji prensipleri var.
Fotoğraf: Dennis Hallinan
Dopamine anchoring, kelime anlamıyla dopamin salınımını bir görevle “çapalama”, yani o görevle ilişkilendirme pratiği. Beynin ödül sistemi, yalnızca sonuçtan değil, beklentiden de haz üretmeye meyilli. Yani bir eylem her defasında aynı keyif veren uyaranla eşleştiğinde, beyin o göreve karşı daha az direnç göstermeye başlıyor. Özünde bu yöntem, alışkanlık oluşturma sürecinin kimyasal ayağını destekleyen bir yaklaşım sunuyor.
Beyin, aynı görevle birlikte tekrarlanan bir haz unsurunu zamanla önden beklemeye başlıyor. Bu beklenti, işe başlamak için gereken enerjiyi artırıyor. Döngü pekiştikçe, keyif yalnızca sonuçta değil, sürecin kendisinde de hissediliyor. Başlangıçta dayanılır hâle gelen iş, bir süre sonra çağrıştırdığı his sayesinde daha akıcı ve keyifli bir deneyime dönüşebiliyor. Bu da özellikle dikkat dağınıklığı, tükenmişlik ya da anhedoni yaşayanlar için görevle ilişkiyi onaran bir araç olabiliyor.
Fotoğraf: Chaloner Woods
Yöntemin uygulanışı oldukça kişisel. Bir kişi için yalnızca temizlik yaparken açılan bir film müziği işe yararken, bir başkası için belirli bir kahve kupasının çağrıştırdığı sabah ritüeli yeterli olabiliyor. Önemli olan, bu eşlikçilerin sürekli değişmemesi; aynı uyaranla aynı işi eşleştirme düzeninin tekrarlanması. Böylece beyin, bu iki uyarıcı arasında bir bağlantı kuruyor. Aslında Pavlov’un köpeği deneyiyle aynı mantık diyebiliriz.
Ancak yöntemin bazı eksileri de yok değil, dikkat edilmesi gereken noktalar var. Özellikle bu tarz sistemler, aşırı dışsal uyarana dayandığında iç motivasyonu zayıflatabiliyor. Her görevi yapabilmek için bir ödüle ihtiyaç duymak, bir süre sonra bağımlı bir döngüye neden olabiliyor. Bu nedenle seçilen eşlikçilerin sade, tetikleyici olmayan, mümkünse ekran içermeyen uyaranlar olması öneriliyor. Örneğin; bir mum kokusu, belirli bir şarkı ya da yavaş bir kahve ritüeli. Sistem, çok sayıda aşırı uyaran içerdiğinde veya tercih edilen eşlikçiler fazla efor gerektirdiğinde, sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor ve erteleme davranışının yeni bir bahanesine dönüşebiliyor.
Ayrıca “ödül” fikrinin fazla belirgin olması da yöntemin etkisini düşürebiliyor. Dopamine anchoring’in çalışması için, eşlikçi uyaranın görevin öncesinde ya da sırasında kullanılması öneriliyor; sonrasına bırakılan ödül ise, yöntemi alışkanlık inşasından çıkarıp motivasyon bağımlılığına çevirebiliyor. Çünkü burada amaç, görevin sonunda bir şey hak etmek değil; o görevi yaparken size tanıdık bir hoşluğun eşlik etmesi.
Tüm bu yönleriyle dopamine anchoring, modern zamanların sade ama etkili alışkanlık inşası yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Zor gelen işleri kolaylaştırmıyor belki, ama başlamayı mümkün kılıyor. Ve bazen sadece o başlangıç yeterli oluyor.