Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bizi bizden çok düşünen, koşulsuz seven annelerimiz her ne kadar iyiliğimizi isteseler de bazen kaş yaparken göz çıkarabiliyorlar. Günümüzde giderek yayılan sağlıklı yaşam pratiklerinde aşırıya kaçıp diyet kültürünün kurbanı olan “Almond Moms” bu duruma iyi bir örnek.
Almond moms, sağlık takıntılı anneler için The Real Housewives of Beverly Hills televizyon şovundan türeyen bir terim. Şovda yer alan eski süpermodel Yolanda Hadid’in, şovun bir bölümünde yine kendisi gibi model olan kızı Gigi’yle yaptığı telefon konuşması yayımlanıyor. Gigi’nin modelliğe ilk başladığı dönemde geçen telefon konuşmasında Gigi, annesine kendisini çok güçsüz hissettiğini, sabahtan beri sadece yarım badem yediğini söylüyor. O zamanlar sadece 17 yaşında olan Gigi’ye annesi Yolanda’nın cevabı şöyle oluyor: “Ağzına birkaç tane badem at ve onları iyice çiğne.” Yolanda’nın bu cevabı medyada o kadar büyük bir yankı uyandırıyor ki “almond mom” terimi ortaya çıkıyor ve söz konusu bölümün yayımlandığı 2013 yılından beri hâlâ konuşuluyor.
TikTok’ta “almond mom” terimini aratırsanız karşınıza 184 milyondan fazla paylaşım çıkıyor. Bu içerikler genellikle bu annelerin çocuklarının, küçükken yaşadıkları travmaları esprili yolla anlatan videolardan oluşuyor. TikTok’ta @rizhouari isimli kullanıcının konuyla ilgili paylaştığı video 29,8 milyon kez görüntülenmiş. Videoda çorbasındaki yağı kaşıkla, kızartmalardakini yağı peçeteyle alan kullanıcı, “Bir ‘almond mom’ tarafından yetiştirildiyseniz” diye de açıklama yapıyor.
Bu terim, diyet kültürüyle büyüyen nesillerin gelecek kuşaklar üzerindeki etkisini muhteşem bir şekilde yansıtıyor. Teen Vogue’a konuşan bir yeme bozukluğu uzmanı, “almond mom”ların çocuklarını beslenmeyle ve görüntüleriyle obsesifleşmeye ittiğini ve bunun oldukça zararlı ve toksik olduğunu belirtiyor.
İzmir’de en küçüğü 6 aylık olmak üzere geniş bir yaş grubuna beslenme danışmanlığı veren Rital Alaluf, Türkçede “badem anne” olarak anılan “almond mom”ları “kendi sağlıklı beslenme ve ideal vücut takıntısını çocuklarına da aşılamaya çalışan anneler” olarak açıklıyor. Alaluf, günümüzde artan obeziteyle beraber annelerin çocuk beslenmesi konusunda 15-20 yıl öncesine göre çok daha titiz olduğunu belirtiyor. Geçmişe nazaran çok daha fazla kişi gluten, laktoz gibi alerjenlerden kaçıyor. Alaluf ’un belirttiğine göre bu alerjenleri tüketmeyen bazı anneler çocuklarına da vermekten kaçınıyor. “Çocuklarına iyilik yapmak istediklerinden hiç şüphem yok, ancak bu davranış biçimi çocuklarda beslenme bozukluklarına yol açabiliyor” diyen Alaluf, ebeveynlerin diğer konularda olduğu gibi beslenme konusunda da çocuklarına rol model olduklarını hatırlatmak istiyor. Ayrıca yeme bozukluklarına baktıklarında annelerin etkisinin büyük olduğunu gözlemlediklerini söyleyen Alaluf, yeme bozukluğu olan veya kısıtlayıcı diyet yapan annelerin çocuklarında da bu davranışın görülme ihtimalinin yüksek olduğunun altını çiziyor.
“Almond mom” ile büyüyen çocukların üzerinde bu davranışların yarattığı etkiyi araştırırken bir arkadaşımın da bunu yaşadığını öğreniyorum. Lise çağına gelene kadar evlerinde her gün bir set menü olduğunu, bu menü dışında pek bir şey yemediklerini anlatıyor arkadaşım. Balık, yağsız pişmiş sebzelerden oluşan menülerde kızarmış bir besine veya tuza yer olmadığını hatırlıyor. Yemekleri pişirirken annesinin sağlıksız olduklarına inandığı için soğan ve sarımsak kullanılmadığını söyleyen arkadaşım, uzun yıllar yağdan ve şekerden korktuğunu itiraf ediyor. Okulda arkadaşları sandviç ve atıştırmalık yerken onun beslenme çantasında organik barlar veya meyveler bulunduğunu anlatıyor. Sandviçten bahsederken aklına unutamadığı bir an geliyor. Bir gün okuldan eve geldiğinde kendine atıştırmalık bir sandviç hazırlarken annesi mutfağa geliyor ve sandviçin bir atıştırmalık değil bir ana öğün olduğunu söyleyerek onu yargılıyor. Arkadaşım annesinin bu davranışlarının ardında iyi niyet olduğunu düşünse dahi, kendi çocuklarında farklı bir yol izleyeceğini belirtiyor. Bu annelerin çocuklar üzerindeki pozitif ve negatif etkileri sorulduğunda şöyle yanıtlıyor Alaluf: “’Almond mom’, tıpkı aşırı derecede sağlıklı beslenme takıntısı anlamına gelen orthorexia gibi negatif bir terim. O yüzden çocuklar üzerinde pozitif bir etkisi yok.”
Bir düşünün, hangi doktor size sıfır beden olmanız gerektiğini söyledi? Bu dünyada varolan herkes birbirinden eşsiz, fizikleri de öyle. Bazılarımızın daha hızlı metabolizması var, bazılarımızın daha yavaş. Bazılarımız karın bölgemizden yağlanıyoruz bazılarımız ise basenlerden. Benzer beslenip benzer hayat tarzlarına sahip kişiler dahi bambaşka görünümlere sahip. Ve bu oldukça doğal. Doğal olmayan şey ise herkesin genetik faktörleri gözardı edip aynı fiziğe sahip olma çabası. Peki, bu nereden çıktı? Diyet ürünler ve servisler sektöründen. Bizim kilo takıntımız üzerinden milyarlar kazanan dev bir sektör var. Market Data Forecast’in raporuna göre, global diyet ürünler ve servisler sektörü günümüzde 297,44 milyar dolar değerindeyken 2029’da bunun 470,7 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Yediklerimizi önemsemeyip obezite ve diyabet gibi hastalıklara yol açmaktan bahsetmiyoruz. Medya ve diyet kültürünün bize dayattığı “ideal bedene” ulaşmak için kendimizi zorlamamızdan bahsediyoruz. Bu ideal beden algısı bize öyle işleniyor ki, üretilen giysilerin belirli kalıplarda olmasına, medyada karşımıza çıkan fotoşoplanmış fotoğraflara ve her yeni gün türeyen bir başka diyete kadar diyet kültürü her yerde. Özellikle kız arkadaş gruplarında sıklıkla konuşulan konulardan biri hangi yeni diyeti uyguladıkları, hangi yeni egzersiz dersinin daha kısa sürede daha çok kalori yaktığı ve bu durum bizi sanki kilo vermeye çalışmanın sürekli devam etmesi gereken bir süreç olmalı hissine sürükleyebiliyor.
Kilo vermek, güzelleşmekle özdeşleştiriliyor. Alaluf, kilo vermek için danışmanlık alan ailelerinin çocukları kilo verdiğinde “Çok güzel oldun!” gibi yorumlar yaptıklarını anlatıyor ve ekliyor: “Zayıflığın daha güzel olduğu algısıyla ister istemez sosyal hayatta da karşılaşıyoruz ama anneden beden takdiri beklemek en kötüsü. Hayatı boyunca kendini beğenmeyen çocuklar yetişiyor.”
İşin garibi ise her geçen birkaç senede bize dayatılan ideal beden algısı değişiyor. Bundan 30 sene önce, 90’lı yıllarda heroin-chic adı verilen, Kate Moss’un en yükseldiği dönemlerde popülerleşen sıfır beden “trendi” yeme bozukluklarını ciddi seviyede artırdı. İlerleyen yıllarda Kardashian ailesinin popülerleşmesiyle onların kıvrımlı vücut tipi trend oldu. Daha gerçekçi ve doğal gözüken bu vücut tipi de beraberinde artan “Brazilian butt lift”, yani kalça dolgusu gibi estetik işlemlerin talep görmesine yol açtı. Bu estetik işlemlerden ötürü hayatını kaybedenler bile oldu.
Geçtiğimiz yıllarda ise Y2K modasının yükselişiyle 90’ların beden trendleri de geri döndü. Düşük beden ve skinny jeanlerin tekrar raflara dönüşü, Indie Sleaze trendinin çıkışı bu oldukça zayıf beden algısını da beraberinde getirdi. Kıvrımlı hatları popülerleştiren Kardashianlar bile dolgularını çıkardı ve incelmeye başladı. Ozempic gibi mucizevi olduğu iddia edilen zayıflama ilaçları piyasaya sürüldü ve binlerce insan bu ilacı kullanabilmek için sıraya girdi. Yeme bozukluklarıyla mücadele eden İngiliz bir yardım kuruluşunun açıkladığına göre, 2022’nin Ocak ayında yeme bozuklukları konusunda yardım almak isteyen kişi sayısı rekor kırdı.
İyi haber şu ki, çoğumuz artık eskisinden daha bilinçliyiz. Birçok kişi için sağlıklı yollarla ulaşmanın imkansız imkansız olduğu sıfır beden trendinin de, dolgularla sahip olunan kıvrımların da doğal olmadığı için gerçekçi olmadığını kavrayan kişi sayısı artıyor. Geçtiğimiz yıl New York Times’ın “Güle güle büyük kalçalar, heroin-chic geri döndü” tweet’i sosyal medyada büyük tepki gördü. Jameela Jamil adlı kullanıcı Instagram’da New York Times’ın tweet’ini paylaşıp, “Benimle birlikte tekrar edin: bedenlerimizin şekli bir trend değildir” açıklaması yaptı. TikTok, platformda “heroin-chic” teriminin aratılmasını yasakladı, zayıflama ilhamı anlamına gelen “thinspo” terimini aratanları ise yeme bozukluklarıyla mücadele eden kuruluşların sayfalarına yönlendirmeye başladı. TikTok’un bu girişimini izleyen Instagram da “skinny” terimi aratıldığında kullanıcıları benzer kuruluşların sayfalarına yönlendirdi.
Bütün bunlara bakacak olursak, “almond mom” yani badem annelerin bu kilo alma korkusunun nereden çıktığını görmek çok da kolay değil mi? Onlar da bir zamanlar genç kız değil miydi? Emma Specter, British Vogue’un internet sitesinde yazdığı yazıda tam da bunu sorguladı: “Kaç anne şimdiye kadar yiyeceklerin tehdit oluşturan şeyler olmadığını, şişman olmanın, sadece uzun, esmer olmak gibi bir özellik olduğunu ve utanç verici olmadığını içselleştirebildi? Eğer annelerimiz bu mesajı alarak büyümediyse, onları gerçekten suçlayabilir miyiz?”
Konu çocuk beslenmesi olunca annelerin işi özellikle günümüzde hiç de kolay değil. Sosyal medya, gerçekçi olmayan beden algıları aşıladığı gibi beslenme üzerindeki bilgi kirliğini de artırıyor. Uzmanlığı kanıtlanmayan milyonlarca hesap her gün doğru beslenme konusunda keskin yargılarda bulunuyor, besinleri ve besin gruplarını şeytanlaştırıyor. Keşfet sayfamızda bir gün yumurtanın neden her gün tüketmemiz gereken bir besin olduğunu okurken ertesi gün neden asla yumurta yemememiz gerektiğini okuyoruz. Kafamız karışıyor. Beslenmedeki önemini yıllardır okuduğumuz sebze ve meyvelerin sağlığımıza risklerini anlatan influencer’lar sosyal medyamızı ele geçiriyor.
Sosyal medya platformlarının algoritmaları öyle sistemler ki, bir içeriği her izlediğimizde onun benzeri içeriğin karşımıza çıkma ihtimalini artırıyor. Yani meyvelerden can havliyle kaçmamız gerektiğini anlatan bir video izlerseniz ertesi gün yine meyvelerle ilgili doğruluğu kanıtlanmayan bir başka içerikle karşılaşmanız hayli olası. Influencer Olivia Jarvis, bu durumla alay eden, “2023 yılında sağlıklı beslenmeye çalışmak” başlıklı videosunda durumu çok güzel özetliyor. Buzdolabına meyve almak için uzandığında meyvelerin zehirli olduğundan bahseden bir video köşede beliriveriyor. Bunun üzerine yulafa yönelen Jarvis paketi açtığında yulafın zararlarıyla ilgili bir video çıkıyor köşede. Aynı şey fıstık ezmesine, yumurtaya, süte, ekmeğe, tavuğa uzandığında da yaşanıyor ve Jarvis gözlerini devirerek videoyu bitiriyor. Jarvis’in esprili bir dille vermek istediği mesaj çok açık: Medyada her duyduğumuza inanırsak, hiçbir şey yiyemeyiz.
Peki, siz bir “almond mom” olduğunuzu fark ettiyseniz, ama çocuğunuza sağlıklı beslenme aşılamak istiyorsanız neler yapabilirsiniz? Rital Alaluf, annelerin öncelikle kendi beslenmelerine dikkat etmesi gerektiğini vurguluyor. “Çocuklara ne yiyip ne yemeyeceğini diretebilirsiniz, ama sonunda dediğinizi dinlemek yerine yaptığınızı yaparlar” diyor. Ebeveynlerin sağlıklı beslendiği takdirde çocuklarının da sağlıklı besinlere ilgisinin artacağının altını çizen Alaluf, aynı zamanda besinleri iyi veya kötü olarak etiketlemenin zararlarından bahsediyor. “Kötü, yasak olan, eve alınmayan besinlerin değeri çocukların gözünde artar, daha çekici hale gelir.” Çocuklar için o yasaklı besinlere ulaşmak bir hedef haline gelir ve ödülü de o besinleri tüketmek olarak görülür. Alaluf bunun yerine besinlerin içeriklerini beraber okuyup çocukları bu konuda bilgilendirmeyi tavsiye ediyor. Annelerin bilinçlenmek için beslenme hakkındaki bilgileri sosyal medyadan ve influencer’lardan almak yerine profesyonel beslenme uzmanlarına gitmeleri, hem kafalarındaki karışıklığı çözüp hem de doğru bilgilere ulaşmaları açısından büyük önem taşıyor.