Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İlla kariyerini değil ruhunu da besleyecek işler yapmak, doğrularına göre yaşamak istiyor. Yorgun düşüp pes etmeye yaklaştığı günleri de oluyor ama etmiyor. “Çünkü kötüler de pes etmiyor” diyor. Özgüvenli, derin, pırıl pırıl Özge Pirinçci için şu hayatta iyilik olsun yeter, gerisi kısmetiyle gelir zaten.
Karadeniz’den esen soğuk rüzgar, sette kimseyi rahatsız etmiyor gibi. Asistanıyla, kuaförüyle tüm ekip ateş niyetine Özge’nin etrafına toplanmışız; beyaz atla haşır neşir oluşunu izliyoruz. Onun çocukluğunu özetleyen bir görüntü bu. 90’larda İstanbul Bağdat Caddesi’nde büyüdüğünü öğrendiğimde Lacoste gömlekli, Harley Davidson botlu, burnu havada bir cadde kızı canlanmıştı gözümde. “Yok yahu nerede” diyor. “Hiçbir zaman süslü püslü bir kız olamadım. Spor ayakkabılarım ve gri eşofmanımla takılırdım sokaklarda.” Toprağa basarak büyüyen şehirli çocuklardan. Hafta sonlarını, bahçesinde koçları, koyunları, tavukları kovalayarak geçirdiği Gebze’deki aile çiftliği için “Hâlâ kaçış yerimiz” diyor. Instagram’da sarmaş dolaş fotoğraflarını paylaştığı eşeği Zilli de orada.
Babası, “savaşçı” olarak yetiştirmiş Özge’yi. “Bir arkadaş grubunda bile en zor tavlanacak kişiden başlarım arkadaşlıklar kurmaya” diyor. İnsan ilişkilerini güçlendiren bu huyu onu zaman içinde yıpratmış da. “Ailemi gururlandırayım, en zoru başarayım derken ne istediğimi, kendimi de unuttum bir ara.” Lise eğitiminin bir yılını değişim öğrencisi olarak gittiği Illinois’da tamamlamış Özge. Döndüğünde Marmara Üniversitesi Hukuk bölümünü kazanmış ama babasının yönlendirmesiyle Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri bölümüne girmiş. Mezun olduğunda diplomasını babasına uzatıp “Bu senin istediğindi, şimdi sıra bende” demiş. “Baktı ki oyunculuk benim için geçici bir heves değil, ufak başarılarla ilerleme kaydediyorum, var gücüyle destekledi beni.”
Sonrası malum. Aşk Yeniden adlı romantik komedi dizisindeki rolü ona Altın Kelebekler En İyi Kadın Komedi Oyuncusu ödülünü getirdi. Öncesinde de hep geniş kitlelerin takip ettiği işlerde yer aldı. Onu hayatımıza aldığımız ilk uzun soluklu dizisi Melekler Korusun da bunlardandı. 2018’de Kadın dizisindeki performansıyla bu kez Altın Kelebekler En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü. Kendini çocuklarına adamış fedakar anne Bahar’ı canlandırırken “her biri güçlü ama ayrı dünyaların insanı” dediği ailesindeki kadınlardan beslenmiş Özge. Onların zaaflarını, kırgınlıklarını, hayatla barışma anlarını sentezleyerek her kadının kendinden bir şey bulduğu Bahar’ı yaratmış. Aldığı tepkileri, duygu yüklü hikayelerini anlatırken o anları sanki tekrar yaşıyor: “Hiç unutmam. Kadın’ın 3’üncü veya 4’üncü bölümü yayınlandıktan sonra sokakta kadınlar, normalde fark etmeyeceğiniz birbirinden farklı Bahar’lar sımsıkı sarıldılar bana ve ‘benim hikayemi anlatıyorsun’ dediler.” Arada bir yutkunup, gözleri dolu dolu devam ediyor kaldığı yerden. “O kadar güzel bir şey ki o, aranızda hiçbir ekran, bir cam yokmuş gibi, direkt izleyicinin hayatına sızabilmek.”
Her halinden belli, işini çok seviyor, hakkını da veriyor. Drama oynadığında, ‘bu kız ne güzel ağlıyor’ dendi. Aşk Yeniden’den sonra ‘bu kız şahane bir romantik komedi oyuncusuymuş’ yankısı oldu. Ama o bir kalıba girmedi, bilmediği yollara saptı hep. Kaidesi başrol oynamak değil Özge’nin. Bilakis, seyircide onunla ilgili hiçbir kalıp oluşturmayacak nitelikte değişken roller üstlenmek.
Oyunculuğa tesadüfen başlayanlardan değil. Geçen yıl Altın Kelebekler töreninde anlattığı o ‘hep oyunculuk hayalleri kuran’ kızı soruyorum ona. “O kızdan değil de bana o hayali kurdurandan bahsedeyim” diyor. “Abim Emre 15 yaşında, bense 8. Babam ona bir kamera hediye etmişti o zamanlar. Emre, senarist ve yönetmendi ama oyuncusu yoktu. Onun kuklası oldum anlayacağın. Şimdi ağlayacaksın, şimdi güleceksin, şöyle olmuş, böyle olmuş diye diye bana oyunculuk mikrobunu aşılayan odur.” Şu sıralar, senaryosunu abisi Emre Özpirinçci’nin yazdığı İfrit adlı projeleri için abi-kardeş birlikte çalışıyorlar. Eski günlerdeki gibi…
Dünyada yeterince iyilik olmadığından dem vuran, iyi bir insan olmak, iyilik yapmak istediğinden bahseden, hayatı sevmeye ısrarlı bir kadın. Kendine de çevresine de dürüst. “Önceden duygularımı ifade edemezdim, sinirlendiğimde susardım, yutardım. Artık duymak istemeseler de insanlara doğruyu söyleyebiliyorum” diyor. Küçüklüğünden beri başından geçen olayları daha enteresan kılmak için süslediğini, bu huyunun birkaç yıl önce farkına vardığını söylüyor. “Daha çok kahkaha için yapılacak iş mi? Çok kızdım kendime. Kolay olmadı ama her şeyi olduğu gibi anlatmayı öğrendim. Çünkü tek isteğim doğru yaşamak, kendi doğrularıma göre.”
Sokak hayvanlarını sahiplendiren Adopt-a-Pet kampanyasında yer alıyor, Birleşmiş Milletler’in cinsiyet eşitliğini savunan HeForShe hareketine destek veriyor; geri dönüştürüyor, çocukların eğitimine destek oluyor, kadına şiddete hayır diyor. Çalışıyor, çabalıyor, yoruluyor ama şikayet etmiyor. Hüsrana uğradığı günler de oluyor ama durmuyor. “Çünkü kötüler de pes etmiyor” diyor. “Klasik Marvel karakterlerinin söylediği hep budur ya... Kötüler asla pes etmez. Biz de pes etmeyelim.”