Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Helena Bonham Carter, Vogue'u The Crown'un perde arkasına götürüyor ve bize bildiklerini anlatıyor.
Helena Bonhem Carter, Londra'daki evinde Margaret olmak için çalışıyor. Fotoğraf: Liam Freeman
The Crown'un dördüncü sezonunda Helena Bonham Carter, hayatta bir anlam bulmaya çalışan Prenses Margaret olarak ekranlara dönüp karanlık bir aile sırrını ortaya çıkarıyor. Terapisti aracılığıyla ilk kez, ebeveynleri tarafından akıl hastanesine kapatılan iki kız kuzeni Katherine ve Nerissa Bowes-Lyon'dan haberi oluyor. Daha çok araştırma yapıldığında ise Margaret ve kız kardeşi, Kraliçe (Olivia Colman) saray kütüphanesinde Burke’s Peerage’in baskısı olan bir kitapta her iki kadının da hayatta olmalarına rağmen 1961 yılında öldüklerinin iddia edildiğini görüyorlar.
Helena Bonham Carter Londra'daki evinin mutfağında Prenses Margaret rolüne hazırlanıyor. Foroğraf: Liam Freeman
Dehşete düşen Margaret, Marion Bailey'nin oynadığı Ana Kraliçe ile yüzleşiyor, kendi hikayesiyle Katherine ve Nerissa'nın hikayesi arasında bir paralellik olduğunu düşünmeye başlıyor. Margaret, genç kızlık yaşlarına girişken ve kendinden emin bir imaj ile başladığından kız kardeşi, Margaret’in Kraliçe rolüne daha uygun olacağını düşünüyor. Ancak dizi boyunca, kırılganlığını ve dengeyi koruyabilmek için baskı görüşünü, hatta evli RAF subayı Peter Townsend ile olan aşkını bu uğurda feda etmek zorunda kalışını izliyoruz.
Ardından fotoğrafçı Antony Armstrong-Jones ile fırtınalı bir evliliğe girişmiş fakat şiddetli geçimsizlik ve kendi ailesinin Antony’nin tarafını tutması sonucu boşanmasına şahit oluyoruz. Yaşadıklarının ardından kendisi için doğru bir adam olmadığını düşünmeye başlayarak kendini kraliyet görevlerine veriyor fakat Prens Edward 21 yaşına geldiğinde devlet danışmanı rolünden vazgeçmek zorunda kalıyor. Tüm bunların üzerine görevinden de feragat eden Margaret ailesini bencil ve acımasız olarak görmeye başlıyor.
Bunlar elbette senarist Peter Morgan'ın tarihsel gerçeklerden ziyade olaylara ilişkin kendi yorumlarının yansıması. Margaret her ne kadar Katherine (c. 1927’den 2014’e kadar) ve Nerissa’dan (1919’dan 1986’ya kadar) haberdar olsa da 1987 yılında kız kardeşlerin hikâyeleri gazetelerde yayınlandığında hayatlarının çoğunu akıl hastanelerinde geçiren bu iki kadının gerçekten ne hissettiğini, dünyanın geri kalanı gibi, o da bilmiyordu.
Bonham Carter, prensesin karakterinin özünü daha iyi anlamak için bir yolculuğa çıkıyor. The King's Speech'te (2010) Kraliçe Anne olarak Oscar'a aday gösterilen rolünden sonra Windsors'la tanışmış olabilir, ancak Morgan'ın ona söylediği gibi bu kolay bir başarı değil; “Margaret'ı 10 farklı şekilde oynayabilirsiniz ve hepsi Margaret’ı yansıtabilir.” 54 yaşındaki oyuncu, Margaret'in Karayip adası Mustique'de birlikte eğlendiği ve vakit geçirdiği Colin ve Anne Tennant gibi kraliyet ailesinin en yakın sırdaşlarıyla konuşuyor; düzinelerce biyografiyi araştıryor ve hatta yol boyunca astroloğuna da sıkça danışıyor. Şimdiyse, kendi sözleri ve resimleriyle kendisinin nasıl Prenses Margaret’a dönüştüğünü anlatan hikayesini paylaşıyor.
The Crown'un 3. sezonundaki banyo sahnesi, Antony Armstrong-Jones'un ünlü 1962 Prenses Margaret portresinden ilham alıyor.
The Crown'da iki sezon boyunca Prenses Margaret rolünü oynadınız. Size neyi temsil ediyor?
Birçok yönden Margaret yalnızlık duygusunu temsil ediyor. O boşandı, bu süreci kendim de yaşadım ve böyle bir durumda kendi kimliğinde büyük değişiklikler yapmam gerektiğini biliyorum, kendini yeniden inşa etmelisin çünkü artık çift değilsin.
Margaret acınacak biri değildi ve trajik olaylar sonucunda acınacak bir halde görülmekten bıkmıştı. Müthiş zekiydi, kuaförü Josef Braunschweig'e göre bir bulmacayı yaklaşık 11 dakikada çözebiliyordu ve büyük bir eğlenme kapasitesi vardı. Kraliyet Balesi'nde eski bir baş dansçı olan arkadaşı Derek Deane ile konuştum (Margaret şirketin ilk başkanıydı). Akşam bir noktada Margaret’ın ona dönüp “Yukarı çıkabilir miyim?” dediğini hatırladı ve bu, onu bir bale hareketi ile omuzlarına koyması için işaretmiş.
Bonham Carter, Margaret'in Armstrong-Jones tarafından 1962 küvet fotoğrafını yeniden yansıtıyor. "Boyu 150 cm civarındaydı ve stilini yaratırken her şeyi maksimize ediyordu." diyor oyuncu. / Helena Bonham Carter İzniyle
Prenses Anne ve Prens Charles'ın teşvikiyle Margaret, dördüncü sezonda bir terapistle görüşüyor. The Crown gibi diziler aracılığıyla psikolojik sorunların konuşulmasına bir görünürlük kazandırılabilir mi ya da ruh sağlığı hakkında daha tutarlı bir diyalog oluşmasına yardımcı olabilir mi?
Gerçek birini oynuyorsanız, gözetmeniz gereken bir saygı çizgisi vardır. The Crown asla bir belgesel değil, gerçek insanlardan ilham alan bir drama. Margaret'ın, belki de babasından miras kalan depresyon problemleri yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Daha çok babasının kızıydı ve onu kaybetmenin acısını hiçbir zaman aşamadı.
Yaşayan herkes bir tür akıl hastalığına yakalanabilir. Beyin o kadar karmaşıktır ki, diğer organlar gibi hastalanması şaşırtıcı değil. Annem bir psikoterapist olarak çalıştı ve ben bu konular hakkında konuşarak büyüdüm, konuşmak ise bu işin anahtarı. Pek çok insan bu tarz sorunlarını görmezden gelir çünkü eğer görmezse ve bu konuda konuşmazsa problemin yok olacağına inanırlar. Oysa ki bunu kabullenmek ve görmek doğru olandır. Ne yazık ki Margaret depresyonun bir tabu olduğu dönemlerde yaşadı. Eğer farklı bir zamanda doğsaydı kesinlikle daha kolay bir hayatı olurdu.
Annenizin psikoterapist olarak aldığı eğitim bir karakteri geliştirirken size destek oldu mu?
Annem ben küçükken eğitim alıyordu, bu yüzden onun eğitimi benim eğitimimle eş zamanlı olarak ilerledi. Psikanalitik bir yaklaşımı her zaman karakter gelişimlerime dahil ettim; Harry Potter filmlerinde oynadığım Bellatrix Lestrange karakteri bir sosyopat ve bu bir bilim kurgu eseri olsa da karakteri doğru anlayıp gerçek biri gibi yansıtmak çok önemli. Birbirini takip eden davranışları açıklamak için genellikle çocukluk sorunları olan bir profil ve arka plan yaratabilirsiniz.
Margaret'i annemle ve kendi terapistimle tartıştım. Çok kabaydı ve Peter Morgan, Vanessa'ya (Kirby) onu oynarken harika bir tavsiye verdi; "Ayağını ayakkabının içine sıkıştıran bir şey varmış gibi davran." Bir kişi acı çekiyorsa, kendini savunmasız hissediyorsa, o zaman birine saldırma olasılığı çok yüksektir.
"Margaret korsesine 'zırhım' derdi, bu onun kalbini koruyordu," diyor Bonham Carter. / Helena Bonham Carter izniyle
Hislerimiz bazen giyinme şeklimize de yansır. Prenses Margaret'in kıyafet seçimleri onun hakkında ne anlatıyor?
Araştırmamın bir parçası olarak, ikisi de Margaret'in nedimesi olan Anne Tennant ve Jane Stevens ile görüştüm. Her zaman korse giyermiş, moda olduktan çok sonra bile mayosuna bir korse diktirmiş. Anne Tennant, Margaret’ın bir korseye ihtiyacı olmadığını söyledi ancak Margaret için korsesi onun ‘zırhıydı’. Korsesi, onun kalbini koruyordu. Savunmasız ve her zaman halkın gözü önünde olmak kolay bir durum değildi. Bence çok cesurdu.
Margaret'ın da küçük olmakla ilgili bir kompleksi vardı. Boyu 150 cm civarındaydı ve stilini yaratırken her şeyi maksimize etti; saçlarını şekillendirmekten gülünç derecede yüksek topuklara, 1960’ta düğünü için satın aldığı 10 cm uzunluğundaki tacına kadar dikkat çekici parçalarla kısa boyunu dik bir duruşla dengelemeye çalışıyordu. Hatta halkın onu görebilmesi için araba koltuğunu bile yükselttirmiş.
Helena Bonham Carter atıştırma kutusu ve 'Prenses olmak kolay değil' yastığı ile çekimler arasında mola veriyor.
Helena Bonham Carter izniyle
Prenses Margaret'ın kombinasyonlarından herhangi birini kendi gardırobunuzda da kullanacak mısınız?
The Crown oyuncularını çok iyi seçtiler çünkü Kraliçe ne giydiği konusunda telaşlı görünmüyor ve bence Olivia [Colman] da aynı kraliçe gibi buna takılmıyor ama ben kıyafetleri seviyorum ve Margaret'in onlara olan sevgisini seviyorum. Ne giyip giymeyeceğine dair pek çok kraliyet kuralı var, ama yine de mücevherleri, ojeleri veya uzun sigara ağızlıkları aracılığıyla kendini ifade etmenin yollarını bulmuş birisi.
Özel hayatında giydiği kıyafetleri seviyorum. Uzun dökümlü ipek sabahlıkları çok güzel ancak halka açık ortamlarda kıyafet kuralları sebebiyle muhafazakâr kıyafetler tercih ediliyor. Her şey diz hizasında ve herhangi bir dekolte gösteremiyoruz. Boyum bunun için çok kısa.
“İster mücevherleri, ister ojeleri, ister uzun sigare ağızlıkları ile kendini ifade etmenin yollarını buldu." diyor Bonham Carter Margaret için.
Tüm kraliyet kurallarını nasıl öğrendin?
Bize kraliyet protokolü dersleri verildi. Gerçek hayatta hala kullandığım bir çıkarımım oldu o da bir şey isteyememem. Mesela yemekte oturuyor olsaydı "Tereyağı alabilir miyim lütfen." diyemezdim. Bunun yerine tereyağına en yakın olan kişiye "Tereyağı ister misiniz?" diye sorardım ve durumu anlamasını beklerdim.
Margaret, kuralları çiğnemeyi sevdiği kadar, kuralları uygulamaktan da keyif alırdı. Monarşiye hizmet etmenin tek yolu buydu. Margaret adeta kontrolü elinde tutmaya çalışan ama bir o kadar da kontrolü olmayan biriydi.
Kraliyet Kraliyet Ailesi: Kraliçe (Olivia Colman), Kraliçe'nin Annesi (Marion Bailey), Prens Charles (Josh O'Connor), Prens Philip (Tobias Menzies), Prenses Anne (Erin Doherty) ve tabii ki Helena Bonham Carter, Prenses Margaret olarak. / Helena Bonham Carter izniyle.
Kraliçenin Diana’ya ne olacağını sorduğu bir sahne vardı, Margaret ise Ana Kraliçenin dediği gibi monarşinin istekleri karşısında “diz çöker” demişti. Sizce Margaret, Diana'da gençliğinden bir şeyler gördü mü?
The Crown'da Margaret, Diana'nın kraliyet ailesinin bir parçası olmak için çok duygusal ve kırılgan olduğunun farkındaydı. Kraliyette zayıflığa ve duygulara yer yok. Asırlık bir kurum ve her şeyden önce bir iş. Kraliçe öncelikle bir kraliçedir ve sonra bir anne ve diğer herkes de buna uymak zorundadır.
Margaret, aynı zamanda Prens Charles'ın durumuyla da ilgilenir. Margaret’in da çok iyi bildiği üzere evliliği kalp değil kraliyet kurumu belirliyor. Gerçek hayatta yakın olduklarına inanıyorum.
Bonham Carter, Margaret'i annesi, eğitimli bir psikoterapist, terapisti ve hatta bir astrolog ile tartışırken, oyunculuk yaklaşımını “psikanalitik” olarak tanımlıyor.
Astroloğunuz Margaret'i daha iyi anlamanıza nasıl yardımcı oldu?
Astrolojinin nasıl işlediğini ve anlaşıldığını bilmiyorum, açıkçası umurumda da değil. Astrolog arkadaşım Darby, insanlar hakkında lazer ışını algısına sahip. Margaret’ı, Elizabeth Taylor’ı veya herhangi bir karakteri oynarken ya 10 gün boyunca oynayacağım karakteri okuyabilirim ya da Darby ile 30 dakika geçirerek karakterler hakkındaki tüm belirleyici özellikleri öğrenebilirim.
Margaret canlı bir aslandı. Kendine çekidüzen veremedi, aklına ne gelirse söylerdi ve bu benim astroloji seanslarımda da doğrulandı.
Bir astrologla görüşmeyi oyunculuk dışındaki hayatınız için de faydalı buluyor musunuz?
Evet, birçok arkadaşım ve ailem de böyle düşünüyor. İnsanlar bir yol ayrımındayken ve karar vermekte zorlandıklarında, sezgilerinizi dinlemenize yardımcı oluyorlar.
Helena Bonham Carter, Mustique sahnelerinin çekimleri arasında mola veriyor.
Çekim bitince eve döndüğünüzde Margaret’ı kapının önünde bırakabiliyor muydun yoksa seninle geliyor muydu?
Kesinlikle benimle eve geldi ve çocuklarım Billy (16) ve Nell (12) gerçekten sinirlendi, çünkü tuhaf bir ses çıkardım – sadece eğlenmek için değil, bunun bir parçam haline gelip kas hafızama kaydolması için de yaptım.
Ebeveyn olduğunuzda neye evet dediğinize dikkat etmelisiniz. Bir işe başlarken duygusal bir yokluk ister istemez yaratıyorsunuz çünkü kafanız ve odağınız başka yerde. Her seferinde aylarca uzakta olmayı gerektiren işleri ve ortaya çıkaracağı duygusal boşluğu yaşamak için çok yaşlıyım. Kariyerimin farklı bir aşamasında olsaydım, çok fazla fedakârlık yapabilirdim. Ancak hayatımın bu evresinde anneliğimin daha önemli olduğu kanısındayım. Çocuklukları hızla akıp gidiyor ve büyüyorlar, onların yanında olup her anın tadını çıkarmak isterim.
The Crown 4. Sezon, 15 Kasım Pazar gününden itibaren Netflix'te.