Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Uzun bir dönem boyunca kısıtlama ve kontrolün sembolü olan korse, her cinsiyet için beden yetkilendirmesinin nişanı olarak yeniden ele alınıyor.
Yakın zamanda SoHo’da katıldığım bir partide, cilveli Z jenerasyonu ile genç milenyumların arasındaydım. İddialı bir stile sahiplerdi; minicik eteklerden vücuda yapışan elbiselere ve göbeği açık bluzlara dek her türlü cesur parçayı görmek mümkündü. İnsanın kulaklarında hissettiği elektro müziğin ve gördüğüm bu tenlerin arasında, önden bağcıklı zarif bir korse giyen genç bir kadın gördüm. Sormadan edemedim. “Korseyi hem yapısı hem de vücuduma oturması gibi birçok sebepten seviyorum” diye cevap veriyor Lizzy Cohan; kendisi 26 yaşında bir gazetecilik öğrencisi. En sevdiği grup The Marias’ın baş vokalinin üzerinde benzer bir modeli gördükten sonra bu korseyi satın almış ve California merkezli bir marka olan Stiina’nın tasarımcısı Christina Montoya’nın izini sürmüş. Özel bir mesaj ve ölçü alımı sonrası Cohan korsesine kavuşmuş; bahsettiğim partideyse geniş paçalı kargo pantolonla giymeyi tercih etmişti.
Tabii, yıllar önce korse yalnızca fiziksel değil, psikolojik anlamda da kısıtlayıcı kabul edilen bir parçaydı. Viktoryen dönemde kadınlarda “yaban arısı bel” formunu yaratarak aslen daha geniş karın bölgesini ufacık bir içbükey üçgene dönüştürmüştü. Uzun süreli korse giymenin etkileri de bir o kadar ekstremdi: Organların yerleri değişiyor, nefes almak bile güç hâle geliyordu. Bu sebeplerden ötürü (ve modanın rotasını flapper’ların özgürlüğüne doğru çevirmesiyle birlikte) korseler bir asrı aşkın süredir moda dünyasından dışlanageldi.
Geçmiş dönemde korseler kadınların elbiselerinin altına giydiği bir baskı emaresi olarak görülse de günümüzde özgüvenle giyildiklerinde (şu an yaşadığımız dalga) feminizmin kışkırtıcı bir ifadesi hâline gelebiliyor. Tarihi bağlamda korseler, bir kadının kıvrımlarını öne çıkarmak ve abartmak üzere tasarlanan, en kadınsı giysilerden biri kabul edilmesine rağmen, cinsiyetin, cinsel yönelimin ve kişisel özgürlüklerin hiç olmadığı kadar denetlendiği son dönemlerde en demokratik parçalardan biri kabul ediliyor ve herkes tarafından giyiliyor. İtalya, Palermo merkezli bir korse üreticisi olan Dario Princiotta ilk korsesini 11 yaşında yapmış ve ürünlerini çoğunlukla Instagram’da kendisi sergiliyor. “Korse giymeyi, hissinden ötürü çok seviyorum. Bana daha güçlü bir duruş ve daha etkileyici bir görünüm katıyor.”
Ünlüler de korselerle sarmalanmayı seviyor. Dua Lipa askısız bir model tercih ederken Bella Hadid jean kumaşını seçiyor; hatta Kourtney Kardashian, Travis Barker ile evlenirken (üç törenin sonuncusunda) korse bir mini elbise giyiyor. Fakat söz konusu korse tutkusu olduğunda kimse Lizzo’nun eline su dökemez; o hem koleksiyonlarını yapıyor hem de gündelik hayatında ve konserlerinde giyiyor. 2022 Met Gala’nın kırmızı halı töreninde Thom Browne imzasını taşıyan siyah ve dramatik etekli bir korse elbise giymişti (Bir de üzerinde Mona Lisa’nın resminin olduğu bir korsesi var ama tablodaki tanıdık sima yerine Lizzo’nun yüzünü görüyoruz).
2022 Sonbahar/Kış defilesinde Marc Jacobs bel kısmı daha da yontulmuş korseler sergiledi. En çarpıcı örneklerden olan beyaz korse o kadar dardı ki, üzerine geçirildiği geniş siyah gömlek neredeyse patlayacaktı. Aynı sezon içerisinde Versace elektrik mavi ve bebek pembesi renklerinde sert kalıplı ipek korseler sergiledi; modellerin hepsi bel bölgesinde seksi bir nişan noktasına varıyordu. Fendi ise korselerini erkeksi, düğmeli gömleklerin üzerinde görücüye çıkardı.
Kendi markası Wiederhoeft’ü üç yıl önce kuran Thom Browne çıkışlı Jackson Wiederhoeft, bu tarihi parçaları çağdaş ürünlere dönüştürmeyi başarıyor; tasarımları arasında beli sıkan, kendinden korseli askılı bir kulüp elbisesi yer alıyor.
Korsenin alameti yalnızca şeklinde (veya kalıbında) değil, giyme sürecinde de yatıyor. Uzayın derinliklerinde bir yerde, Vogue Amerika editörü Lilah Ramzi’nin sükseli bir gala için korse giymesine yardım ettiğim komik bir video dolaşıyor: Yer açabilmek için dizimi Lilah’nın sırtına bastırırken bağcıkları sıkabilmek için Mike Tyson’a taş çıkaracak bir kuvvet uyguluyorum.
Korse giymiş herkesin de bildiği üzere bu, insanı “sarmalayan” bir deneyim. “Tabii bir ayakkabı da ayağınızın şeklini değiştirebilir” diyor Wiederhoeft. “Ama çoğunlukla ayağınızın mevkiini değiştirir. Fakat korse vücudunuzda gerçek bir değişime neden olabilir; duruşunuzu, nefes alıp veriş biçiminizi ve yürüyüşünüzü değiştirir.”
En konforlu çözüm olmasa da Little House on the Prairie dizisi esintili seksi koleksiyonlarında korseleri daima kullanan Batsheva markasının kurucusu ve uzun, fırfırlı elbiselere tutkun Batsheva Hay’e göre biraz konforsuzluk o kadar da kötü olmayabilir. Yıllardır acı veren ayakkabılara alışmışken korse neden farklı olsun? Aradaki tek fark, bu seçeneğin herkese, her koşula açık olması.
“Beli inceltmek fazlasıyla cinsiyet odaklı bir hareket çünkü bel - kalça oranı klasik kadınsılığın zirvesi kabul ediliyor” diyor Hay, East Village’da bir şeyler içerken. “Korse de suni bir kadınsılık yaratıyor. Dolayısıyla, kadınsı hissetmek isteyen herkes giyebilir.” Bundan daha özgürleştirici ne olabilir?