Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gelip geçici trendlere ayak uydurma kaygısı güdülmeden tasarlanmış incelikli takılar, takipçilerinin üniforması haline gelmiş tişörtler ve 7/24 kullanıma uygun hafif bez çantalar... Epicene imzası taşıyan bu parçalara şimdi bir de ev koleksiyonu ekleniyor. Bu süreci ve dahasını, markanın yaratıcıları Damla Bozoğlu ve Burak Koçak’tan dinledik.
Gelip geçici trendlere ayak uydurma kaygısı güdülmeden tasarlanmış incelikli takılar, takipçilerinin üniforması haline gelmiş tişörtler ve 7/24 kullanıma uygun hafif bez çantalar... Epicene imzası taşıyan bu parçalara şimdi bir de ev koleksiyonu ekleniyor. Bu süreci ve dahasını, markanın yaratıcıları Damla Bozoğlu ve Burak Koçak’tan dinledik.
Bize kendinizden ve Epicene’in kuruluş hikayesinden bahseder misiniz?
Damla Bozoğlu: Yazar, tasarımcı ve sanatçıyım. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra avukatlık stajımı yaparken bir takı markası kurmaya karar verdim. Hayatımı ait olmadığım bir alanda geçirdiğimi iş hayatına girdiğimde fark ettim, fakat daha da geç kalmadan bu adımı atabildiğim için çok şanslıyım. Markayı beraber kurduğum ve ilk günden itibaren tasarım, deneme, üretim, marka dili oluşturma konularında beraber çalıştığım Burak ile yakaladığımız uyumun bir sonucu Epicene. Sektörde herhangi bir tanıdığımız ve tecrübemiz olmadan her şeye sıfırdan başlayabilmenin gücünü bize veren de bu uyumdu. İlk mağazamızın hazırlıklarını tamamladık ancak evlerimize çekildik. Açılacağımız günü iple çekiyoruz.
Burak Koçak: Tasarımcı ve kreatif direktörüm. Epicene’i kurmadan önce mobilya ve ürün tasarımı üzerine çalışıyordum. Kendimize ait bir marka yaratmak ve bunu ekip olmadan başarmak hem benim hem Damla için çok farklı bir deneyimdi. Daha önce hiç fark etmediğimiz yeteneklerimizi keşfettik, çok fazla şey öğrendik ve öğrenmeye de devam ediyoruz.
Tasarım vizyonunuzu ve çizginizi nasıl özetlersiniz?
B.K.: Epicene, ilk günden beri yeni malzemeleri yeni üretim teknikleriyle birleştirerek, bunları yalın ve çarpıcı bir tasarım diliyle ortaya koyan ürünler yaratmayı hedefliyor. Elbette her ürünümüzün bir hikayesi var. Bu hikayeyi bir hisse dönüştürüp bu hissi görünümüyle en iyi şekilde anlatacak formu bulmaya çalışıyoruz. Oldukça deneysel tasarım yöntemlerimiz var. Bu sebeple bir ürün tamamen bitmeden farklı malzeme ve üretim yöntemlerinin denenmesi sonucunda ortaya çıkan birçok prototip oluyor elimizde. Süreçte olanları görmek çok keyifli bizim için. Bu yöntem hem bize çok şey öğretiyor hem de tasarımlarımızı özgün kılıyor.
Takipçilerinizden yarattığınız komünite, marka değerini yükselten bir unsur. Bu bağ, bu sıkı iletişim nasıl gelişti?
D.B.: Epicene’den önce kendimi ait olmadığım bir topluluk içinde hissediyordum. Epicene ile birlikte ben de kendi komünitemi araştırmak için yola çıktım aslında. Bu komüniteyi markaya biz kazandırmadık; onu bize marka kazandırdı. Her şey çok organik bir şekilde gerçekleşti. Her gün yeni halkalar eklenerek büyüyen bir zincir gibi görüyorum bizi. İlham aldığım o kadar çok sanatçı, tasarımcı, müzisyen arkadaşım var ki, hepsinin yaptıklarını şaşkınlık ve hayranlıkla takip ediyor; kendimi dünyanın en şanslı ve zengin insanı sayıyorum. Her sezon yaptığımız kutlamalar aracılığıyla Epicene artık insanların birbirleriyle iletişime geçebildiği bir platforma dönüştü. Bu yüzden “iletişim”, markanın en değerli unsurlarından diyebilirim. Markanın elleri, kolları olan; bizden ayrı bir varlık olarak insanlara dokunduğunu biliyorum.
Karantina süreci üretkenliğinizi nasıl etkiledi?
B.K.: Mağaza açılışı yapmayı planladığımız döneme denk geldiği için inanılmaz bir yoğunluğun ardından yaşıyoruz bu süreci. Ben şu an yaratıcılığı arka plana attığım, huzur içinde dinlendiğim bir dönemdeyim. Bu süreçte biriktirdiğim her şeyin bir süre sonra kreatif anlamda bana geri döneceğini biliyorum ve bunu heyecanla bekliyorum.
D.B.: Üretkenliğin ne olduğunu sorguladığım bir döneme girdim. Bakış açımı değiştirdim ve sürekli üretmenin imkansızlığını anlamaya başladım. Artık onu tanıyorum ve bağımlısı değilim. Bu da beni çok olumlu etkiliyor.
Pandemi, marka stratejinizde değişikliğe gitmenize neden oldu mu?
D.B.: Biz de hemen herkes gibi birçok planı askıya aldık. Fakat ben bu dönemi, tüm olumsuz gerçeklerin ötesinde, sağlamlaşmak ve beslenmek için değerli görüyorum. Bu nedenle kendime ve çevreme verdiğim tüm taahhütleri tekrar gözden geçiriyorum; otomatik davranmaktansa daha derinden bir değerlendirme sürecine girdiğimi söyleyebilirim. İletişimin kuvvetlendiği bir gerçek, Instagram paylaşımlarımız ve e-bültenlerimiz aracılığıyla eskisinden de güçlü diyaloglar içindeyiz. Online satışlarımız ise güvenli bir şekilde devam ediyor. Bunun dışında ev koleksiyonumuzu çıkarmaya hazırlanıyorduk. Bu askıya alınmayan planlardan biri, önümüzdeki günlerde sunacağız.
Ev koleksiyonunun ortaya çıkış sürecinden, sunacağınız ürün yelpazesinden biraz bahseder misiniz?
B.K.: Dekorasyon, ilk zamanlardan beri hem Damla’nın hem de benim üzerine düşündüğümüz, epey ilgimizi çeken bir alandı. Epicene imzası taşıyan ev ürünleri tasarlamaya çok önceden başlamıştık fakat süreci ve koleksiyonu tamamlama adımı hep ertelendi. Yeni mağazamızla birlikte bunu daha fazla geciktirmeme kararı aldık ve üretime başladık. Şu an için vazo, kül tablası gibi masa üzeri objeler ağırlıklı olacak. Sonraki aşamada ise sehpa ve duvar rafları gibi ürünlerle yelpazemizi genişleteceğiz.
İzolasyon sürecini nasıl geçiyorsunuz? Rutinleriniz var mı?
D.B.: Şu an kendi isteğimizle evden çalışmaktan öte, buna mecbur kaldığımız bir durumdayız. Bu yüzden herhangi bir programa yetişmek için kendimi zorlamıyorum ama bir rutin içinde hareket ettiğimde günüm daha iyi geçiyor. Egzersiz yapmak, evimi temiz tutup yemek yapmak, tüm gün aralıklarla dans etmek, kedimle ilgilenmek, arkadaşlarım ve ailemle iletişimde olmak ve istediğim zaman kendimi tamamen kapatmak bana çok iyi geliyor. Yalnızca üretkenliğin ödüllendirildiği bu sistemden çok bunaldığımı fark etmeye, çalışkanlıkla üretkenliğin arasındaki farkı görmeye başladım. Hayatım artık zorlama bir üretkenlik takıntısı etrafında dönmemeli. Belli rutinlerle kendimi sınırlandırmak bana iyi gelmiyor, bunun yerine içimdeki yaratıcı gücün sesini dinliyorum.
B.K.: Bu süreç sayesinde rutinlerimden uzaklaştığım bir dönemdeyim. Alışılageldik düzene yabancılaşabiliyor insan, bu alışkanlıkları ve özgürlüğü özlemek iyi geliyor bana. Son zamanlarda hiç fırsat bulamadığım kadar yemek yapıyorum. Önceden zamanım olmadığı için izleyemediğim filmleri izliyorum ve yarım kalan projelerimi tamamlıyorum.
Damla Bozoğlu, Burak Koçak