Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Pandemiyle beraber zor günlerden geçen turizm sektörü yeni bir dünyaya geçiş yapıyor. Oteller bu yeni düzene adapte olmak için bünyelerinde ne gibi değişikliklere gidiyor? Pandemi sonrası dünyada yeni nesil otelcilik deneyimlerinde neler göreceğiz?
Gelecek tahminleri her zaman farklı olasılıklar içerir. Özellikle dünyanın bu derece derinden etkilendiği zor bir dönemde bu tahminler daha da zorlaşıyor. Yaşanılan pandemi süreci hepimizin rutinlerini kökten değiştirdi. Değişen lükslerimiz, dönüşen benliklerimizle yeni dünya adaptasyonuna doğru topluca göç ediyoruz. Sınırların kapanması ve evlerimizde geçirdiğimiz uzun süreli bir sakinlikten sonra, en büyük lüksün özgürlük olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleştik. Bu yüzleşme rotamızı seyahat planlarına çevirdi.
Pandemi sürecinden en çok etkilenen alanlardan biri de turizm ve otelcilik sektörü oldu. Pandemi bittikten sonra da otelcilik sektöründe birçok şey eskisi gibi olmayacak. Bu öngörü, sektörün yeniden yapılanmasına ve birçok uygulamada yeniliğe yönelmesine zemin hazırladı. Oteller bu yeni dünya düzenini nasıl değerlendiriyor? Yönümüzü değişen otel deneyimlerine çeviriyoruz.
Otelcilikte değişimler
Otelcilik sektörü pandemi kısıtlamalarıyla geçen koca bir yılı geride bıraktı. Tüm tedbirlerin ve önlemlerin alındığının altını çizen Six Senses Kaplankaya Satış ve Pazarlama Direktörü Sarp Okçuoğlu; “Aşılanmanın artması ve vaka sayılarındaki düşüş 2021 turizm sektörüyle ilgili daha pozitif bir resim sunuyor” diyor. Pandemi sürecinde otelcilik sektörü ilk olarak hijyen, temizlik ve dezenfeksiyon konularını yeniden ele aldı. Lobi alanları, restoranlar, spa alanları, toplantı salonları, havuz ve plaj bölümleri gibi yüksek trafikli, ortak kullanım alanları daha sık sterilize edilmeye başlandı. Birçok konaklama tesisi Türkiye Turizm, Tanıtım ve Geliştirme Ajansı tarafından verilen Covid-19 önlemlerinin yeterlilik düzeyini belgeleyen “Güvenli Turizm Sertifikası” aldı. Pandemiyle birlikte değişen otelcilik deneyimlerini değerlendiren Maxx Royal Marka Yöneticisi Banu Akan; “Pandemi süreciyle birlikte insanlar huzur bulabileceği, gittiği ortamın doğasını yaşayabileceği ve gönül rahatlığıyla tatil yapabileceği yerleri tercih etmeye başladı. Bu yüzden tesislerin artık daha inovatif ve daha kapalı, izole bir tatil deneyimi sunmaya yönelik çalışmalar yapması gerekiyor. Maxx Royal otelleri açıldığı günden itibaren sosyal mesafe ve cömertlik temaları üzerine kuruldu” diyor. Güvenli Turizm Sertifikasına sahip Maxx Royal’de misafirler kendilerine özel atanan Maxx Asistanlarla telefon aracılığıyla iletişim kurarak tüm isteklerini iletebiliyor. Bu sayede minimum temasla tatillerini güvenle sürdürüyor.
Pandemiyle birlikte artan temizlik ve hijyen uygulamalarına ek olarak, oteller iç ve dış mekan tasarımlarında da güncellemeler yapmaya başladı. Misafirlerin kullanım sirkülasyonunun hızlı olduğu alanlarda temizlenebilirliğin daha da önemli hâle gelmesi, oda tasarımlarında minimalleşmeye gidilmesine neden oldu. Bazı otellerde iç mekanlarda bulunan yastık, yatak örtüsü gibi dekoratif aksesuarın kullanımı azaldı. Zemin tasarımlarında halı gibi devamlı duran ve temizliği nispeten zor olan eşyalar yerini kendi kendini temizleyebilen, antimikrobiyal özellikli zemin ve duvar malzemelerine bıraktı. Diğer yandan oteller oda içi ve ortak alanlarda yeni teknolojiler kullanarak inovatif uygulamalar geliştirmeye çalışıyor. Önümüzdeki dönemde misafirler minimum temasla sensör ve sesle etkileşen bir sistemle kapı, dolap ve pencereleri açma, kapama ve kilitleme imkanına sahip olacak. Asansör ve aydınlatmalarda da benzer teknolojik uygulamaları etkinleştirmeye hazırlanan oteller, bu sayede misafirlerine çok daha güvenli bir tatil deneyimi sunacak.
Pandemi sonrasında değişen alışkanlıklarımızdan biri de toplu yeme-içme ve restoran kullanımı oldu. Otel yöneticileri değişen bu eğilime öneriler üretmekte gecikmedi. Oda içi yemek deneyimlerindeki düzenlemeler, misafirlere çok yönlü özel bir hizmeti beraberinde getiriyor.
Sürecin hızlandırdığı bir diğer yenilikçi uygulama; “hizmet aplikasyonları”. Google Asistan tarafından geliştirilen GoogleNest Hub ve Amazon Alexa tarafından geliştirilen Alexa for Hospitality uygulamaları misafirlere yenilikçi bir deneyimin kapılarını açıyor. Misafirler otellere giriş sırasında telefonlarına entegre olan bu sistemler üzerinden tüm isteklerini gerçekleştirebiliyor. Yüz yüze teması minimuma indiren bu sistem gelecekte birçok otelde uygulanıyor olacak.
Fitness alanlarında da yenilikler mevcut. Örneğin; Kempinski Grup otelleri Technogym ile ortak bir proje gerçekleştirerek oda kategorilerine Kempinski Fit Room adıyla yeni bir seçenek ekledi. Misafirlerin fitness rutinlerini odalarında istedikleri zamanda güvenle gerçekleştirebileceği bu çok yönlü sağlıklı yaşam deneyimi, pilot olarak seçilen dört Kempinski otelinde uygulanmaya başladı. Mobil konuk odaları, gelişmiş temassız oda kontrolleri, robotik sunucular, otel tasarımcılarının Covid-19 sonrası seyahat dünyası için düşündükleri fikirlerden sadece birkaçı.
Sürdürülebilir deneyimler
Pandemiyle birlikte önemini bir kez daha anladığımız sürdürülebilirlik kavramı, otelcilik alanında her yönüyle irdelenen bir konu hâline geldi. Maxx Royal Marka Yöneticisi Banu Akan’ın da vurguladığı gibi; “Klasik lüks anlayışının ötesine geçerek uzun süre unutulmayan özel deneyimler yaşamak, doğayla iç içe huzurlu anların tadını çıkarmak ve kişiye özel hizmetlerle çevrili bir hikayenin baş kahramanı olmak artık çok daha değerli. Bunun yanında doğaya saygılı mimarisi ve çevresel olarak sürdürülebilir uygulamaları olan oteller hep bir adım önde oluyor”. Otel tasarımcıları, iç ve dış mekan tasarlarken özellikle ekolojik ve sürdürülebilir yenilikçi malzemeleri tercih ediyorlar. Eylül ayında hizmet vermeye hazırlanan Kisawa Sanctuary adlı tesis, kullanılan malzemelerin üç boyutlu yazıcılarla üretildiği dünyanın ilk ultra lüks ekolojik oteli olma yolunda hız kesmeden hazırlıklarına devam ediyor. Mozambik’teki Benguerra Adası’nda bulunan tesis, adanın yerel kültürünü onurlandıran doğal öğeler kullanılarak üst düzey bir teknolojiyle tasarlanmış 22 adet bungalovdan oluşacak. Kisawa Sanctuary Genel Müdürü Chorten Wangyel; “Salgının ardından misafirlerin daha izole ve samimi bir konukseverlik aradığına tanık oluyoruz” diyor konuyla ilgili olarak. “Kendi ritminizi bulun” ilkesiyle her detayın sürdürülebilirlik ekosistemine katkı sağlaması misyonuyla oluşturulmuş otel, geleceğin otelcilik anlayışına öncü bir örnek. Mimarlık firması ZJJZ Atelier’in misafirlerini sıradan bir yaşamdan uzaklaştırmak için Çin’in Jiangxi kentindeki bir çam ormanına inşa ettiği The Mashroom Guesthouse ise mantar konukevleriyle doğayla iç içe sürdürülebilir bir seyahat deneyimini sunuyor. Hayri Atak Mimari Tasarım Stüdyosu (HAADS) tarafından dünyanın ilk yüzen ekolojik oteli Eco-Floating Hotel tasarlandı. Minimum enerji kaybı ve sıfır atık ilkesinden yola çıkan projede kendi enerjisini üretme ve yağmur sularını kullanma gibi sürdürülebilirlik konularının altı çiziliyor.
Mobil otelcilik
İzole seyahat arayışında olanların kaçış noktası mobil oteller oldu. Zincir oteller bunun farkına hızlıca vararak kendi kurumsal ilkelerine göre hizmet veren karavan, kamp ve cruise deneyimlerini bünyelerine katmaya hazırlanıyor. Size özel mobil otelinizi nerede konumlandırmak isterseniz özgürsünüz. İsterseniz izole bir koyda, isterseniz doğa içinde bir ormanda… Pandeminin getirdiği sosyal mesafe ve izolasyon kavramının altını çizen bu uygulama geleceğin otelcilik anlayışında sık sık karşımıza çıkacak.
Pandemiyle birlikte farklı boyutlara evrilen seyahat deneyimlerine bir yenisi daha eklendi: Glamping. Glamourous (büyüleyici) ve camping (kamp yapmak) kelimelerinin birleşiminden oluşan yeni nesil bir tatil anlayışı bu. Doğayla baş başa kampçılığı lüks ve konforlu hâle dönüştüren bu mobil otelcilik anlayışı tüm dünyada hızla yayılan bir trend. Mantis Hotel grubunun üzerinde çalıştığı Siringit Migration Camp adlı mobil kamp projesi, Eylül ayında hizmet vermeye hazırlanıyor. Dünyada en çok bilinen vahşi yaşam koruma alanlarından Tanzanya Serengeti Ulusal Parkı’nda konumlanan sekiz lüks mobil kamp çadırlarıyla konuklara eşsiz bir tatil deneyimi sunulacak. Konukların antilop ve zebra göçlerini ön sıradan seyredebileceği kamplar doğaya dönüş hissimizi yüksek dozda tetikliyor. Benzer vizyonla karşımıza çıkan bir diğer örnekse; Kenya’da Masai Mara Ulusal Koruma Alanı sınırındaki gözlerden uzak özel bir alanda, Ntiakitiak Nehri’nin kıyısında yer alan Mara Plains Camp. Otelcilik anlayışını farklı bir boyuta taşıyan bu kamp deneyiminde, Afrika’nın zengin kültür mirasını onurlandıran mimari tasarım öğelerine sıkça yer verilmiş. Görünen o ki yakın gelecekte yaygın olarak zincir otellerin uygulamaya koyacağı bu mobil kampları daha sık duyacağız.