Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Karadağ’ın Herceg - Novi şehrinde konumlanan bir Akdeniz vahasında Meryem Uzerli’yle beraberiz. Çiçek kokusu, denize çıkan arnavutkaldırımlı sokakları ve sıcacık insanlarıyla yaşayan bir köye dönüşen Portonovi’ye, Portonovi Resort’ün eşsiz konumundan bakarak “Hayat bir hediye” diyor Meryem. Ona katılmamak mümkün değil.
Karadağ’ın Herceg - Novi şehrinde konumlanan bir Akdeniz vahasında Meryem Uzerli’yle beraberiz. Çiçek kokusu, denize çıkan arnavutkaldırımlı sokakları ve sıcacık insanlarıyla yaşayan bir köye dönüşen Portonovi’ye, Portonovi Resort’ün eşsiz konumundan bakarak “Hayat bir hediye” diyor Meryem. Ona katılmamak mümkün değil.
Gözlerimi kapatıp bir Akdeniz vahası hayal ediyorum: Çiçek kokuları içinde tırmandığım yeşil tepelerden masmavi manzaralara daldığım, arnavutkaldırımlı dar sokaklarda yürüyüp Akdeniz tarzı taş evlerde yaşayan köy sakinleriyle sohbet ettiğim, sonunu göremediğim bir sahilden berrak sulara adım attığım… Meryem Uzerli’yle buluştuğumuz Karadağ’ın Herceg - Novi şehri, tüm bu Akdeniz hayallerinin somutlaştığı bir şehir. Şehrin en güzel yerlerinden birinde, Boka Körfezi’nin büyülü atmosferinde konumlanan Portonovi Resort’tayız. Körfezin en kuzey kesiminde 26 hektarlık bir alana yayılan Portonovi Resort’a âşık olmuş halde, dağlarla çevrilmiş deniz manzarasına karşı sohbet ediyoruz.
Meryem bir Akdeniz sahil kasabasına yaraşır şekilde tüm sadeliğiyle karşımda. “İlk görüşte âşık oldum” dediği Karadağ’ın en çok sevdiği yanlarını soruyorum: “İnsanların sıcaklığı ve huzuru. Bir de göz kamaştırıcı doğası” diyor hiç düşünmeden. 1.8 kilometrelik sahil şeridine sahip Portonovi Resort Meryem için de bir vaha, zira yaz dendiğinde onun da aklına ilk gelenler deniz ve kumsal. “Deniz kenarında çocuklarım da çok mutlu oluyor” dedikten sonra vazgeçilmez bir yaz gününü anlatmaya devam ediyor. “Üstümde bir yaz elbisesi, güneş, güzel yemekler, bir ağacın altındaki gölgede öğle uykusu, hafif rüzgar, sevdiğim insanlar, sohbetler, huzur; biraz da aşk…” diyor gülümseyerek. Güzel havanın, sakin atmosferin, yerel ve küresel lezzetlerin olduğu bir konum, kusursuz bir yaz tatili için olmazsa olmazları. “Hareketli bir gün yaşamak istersen yakınlarında her daim bir opsiyon olmalı tabii” dedikten sonra doğayla iç içe olmanın verdiği enerjinin apayrı olduğunu ekliyor Meryem: “Tıpkı Karadağ’ın bana verdiği enerji gibi.”
Akdeniz’in eşsiz doğasını yaşayan bir kültürle buluşturan Karadağ, sahiden de insanın kendi içine dönmesini ve dünyanın sunduklarına yeniden hayran olmasını sağlayan bir enerjiye sahip. Şanslıyız, ülkenin tadını Karadağ’ın dokusuna duyduğu saygıyı onu daha da güzelleştirmek için ustaca kullanan, dünyaca ünlü mimarlar tarafından doğayla iç içe olacak şekilde tasarlanan rezidansların denize birkaç dakika uzaklıkta bir sahil kasabasına dönüştüğü; marinası Adriyatik’in havasıyla sarmalanmış, insanı büyüleyen deniz ve tepe manzarasına sahip Portonovi Resort’ta çıkarıyoruz. Üstelik Portonovi Resort’un yarattığı söz konusu doku, One&Only Portonovi ile daha da zenginleşerek içine çeşit çeşit restoran, aktivite alanı, hidroterapi ve kriyoterapi tesisleri, sauna, buhar odası; özetle tavizsiz lüksü de dahil ediyor.
Tüm bu güzellikler bir yana, Karadağ’ın doğası ayrı bir yana Meryem için. Zira kendiyle kavuşmak için arada bir yalnız kalmaya çalışan oyuncu, böyle anlarda doğayla iç içe olmayı sevenlerden. “Sadece kendimle baş başa kalmayı sevmekle alakası yok, insan sağlığına iyi gelen bir şey bu” dedikten sonra ekliyor: “Ancak artık nadiren zaman bulabiliyorum.” Gündeminde hep yeni projeler mevcut Meryem’in; o kadar ki kimi projeleri değerlendirmek için dahi vakit bulmakta zorlanıyor. “Adım adım ilerliyorum. Bu yaz umuyorum ki dijital bir platformun işinde yer alacağım” diyor. Bu yoğunluk, mesleğini seven biri için zorlayıcı değil ancak yapamadığı her şeyin aklının bir köşesinde kaldığını söylüyor Meryem. Elinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra kendini iyi hissettiği şeylere zaman ayırıyor; en başta da sevdiklerine: “Ruhsal anlamda bana en iyi gelen şeylerden biri gerçekten iyi hissettiğim insanlarla beraber olmak ve onlarla anılar biriktirmek. Çocuklarımla çokça zaman geçirmek, doğaya yakın olmak, beni zorlamayan aktivitelerle uğraşmak... Özetle, basit bir hayat.”
Meryem çocukluğunda da tek başına yürüyüş yapmaktan ve bu yürüyüşlerde içinde büyüttüğü dünyaya kavuşmaktan çok zevk alırmış. “Yalnız olmayı çok severdim, çok konuşkan da değildim. Hâlâ özel hayatımda o sakinliği seviyorum” diyor. Zaten kendisi, bugün dahi küçük yaşlardaki Meryem’den çok farklı değil: “Ne kadar büyüsem de içimdeki çocuğu daima hissediyorum. Bana bazen hafif bazen güçlü bir şekilde ‘Merhaba’ diyor. Pozitif taraflarını yaşamak çok keyifli” diyor. Hayatının dönüm noktası olarak gördüğü çocuklarıyla geçirdiği zamanlarsa en değerlileri Meryem için: “Anne olmam ve çocuklarımı hayatıma sokmamla beraber hiçbir şey onlar kadar önemli olmamaya başladı. Bir tek korkum var, o da onlara gelebilecek bir zarar” diyor. Mutluluk kaynağı çocuklarının mutluluğunu görmek ve onlarla bu mutluluğu paylaşmak. Elbette hayatta olmak ve her gün daha iyisini umut edebilmek de ayrı değerli: “Umut çok önemli; o olmadan nasıl devam edebilir ki insan hayatına? Burada bana inancım güç veriyor. Hayatın bir hediye olduğunu hiçbir zaman unutmuyorum.”
Unutmak mümkün mü? Hele de hayatın sunduklarını böylesine net görebildiğimiz bir yerdeyken Meryem’e hak vermemek mümkün değil. Yalnızca doğanın güzelliğiyle büyülendiğimiz bir konumda değil, kültürlerin buluşup harmanlandığı, yaşayan bir köydeyiz. Doğayla barış içinde inşa edilmiş Portonovi Resort’un taviz vermediği lüks, körfezin eşsiz güzelliğine güzellik katıyor. Karadağ lezzetlerinin tadılabildiği La Veranda’dan egzotik Japon mutfağı Tapasake Club’a, çağdaş sanatçıların sanat eserlerinin izlenebileceği La Pizana sanat galerisinden spor merkezine, gün batımının izlenebileceği teraslardan kokteyl barlara… Hayalleri süsleyen bir tatilin içindeyken sohbetimiz daha da keyifleniyor, bir kez daha hayatın sunduklarına teşekkür ediyorum ben de Meryem’le. “Güzel bir tatil destinasyonu her zaman heyecan verici. İşim gereği çok fazla seyahat ediyorum; hayatımın önemli bir kısmı uçakta geçiyor. Ama yeni yerler, yeni kültürler keşfetmeyi, yeni insanlarla tanışmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum” diyor.
Böyle yoğun çalışılan bir yaşam ne kadar zorlayıcı olsa da bir kere bile şikayet etmiyor Meryem; zira mesleği onun çocukluk aşkı. “Bir gün anneme ‘İçimdeki duyguları günlük hayatımda dışarıya yansıtamıyorum; bunun bir çözümü olmalı’ dedim. Sonra sanat odaklı bir okula başladım. Okulum tüm sanat dallarına ağırlık veren bir sisteme sahipti; bense sürekli tiyatro bölümündeydim” diye anlatmaya başlıyor oyunculuk serüveninin ilk günlerini. En yakın arkadaşının babası, Meryem’in büyüdüğü küçük kasabadaki tiyatronun sahibiymiş; çocukluğu sahnelerde geçmiş. “Maalesef çocukluk arkadaşımı elim bir trafik kazasında kaybettik. Biz birbirimize tiyatrocu olacağız diye söz vermiştik. Tiyatro yaptığım 10 yıl boyunca hep onu düşündüm; hâlâ da düşünüyorum” diyor. Her gün sahneye kendisini gökyüzünden izlediğine emin olduğunu söylediği arkadaşını gururlandırmak için çıkıyor.
“Canlandırdığım her karakter içimde bir yerlere dokunuyor. Farklı bir dünyada başka bir hayata ruh verdikten sonra o karakterden öğrendiklerimle kendime kavuştuğum ânı çok verimli ve heyecan verici buluyorum” diye anlatmaya devam ediyor mesleğinin onu besleyen yanlarını. Meryem, mesleğinin sevdiği bu yanını, hayatın her ânına uyarlamayı seviyor. Örneği çok uzakta değil, hiç dil bilmeden geldiği Türkiye’de de benzer bir yolculuk yaşamış, bambaşka bir hayata girivermiş: “Etrafımdaki insanlar konuşurken onları anlamaya çalışırdım. Bir gün kendime dedim ki, o şakaları anladığın an bu dili çözmüşsündür Meryem. Öyle derler hep çünkü: ‘Şakaları anlarsan dili de çözmüşsün demektir’” diyor gülümseyerek. Türkiye sadece favori destinasyonlarından biri değil, aynı zamanda memleketi: “Zaman zaman Türkiye’ye döndüğümden bahsediliyor. Ben hiçbir zaman gitmedim ki döneyim. Babam Türk annem Alman, her iki ülke de benim memleketim ve ben her iki ülkede de yaşıyorum” diyor.
Meryem’i çok iyi anlıyorum. Bana kalırsa bir insanın bir ülkeyi memleketi olarak görmesi için illa orada doğmuş, büyümüş ya da orayı terk etmemiş olmasına gerek yok. Kimi için doğduğu, kimi için en derin hisleri yaşadığı, kimi için mutlu ânında yerleştiği yer memleket. İşte burada, Karadağ’ın küçük bir köyünde karşılaştığımız her şey, biriktirdiğimiz her anı bizi biraz da buralı yapıyor. “Attığım her adım güzeldi” diyerek öyle güzel özetliyor ki Meryem Karadağ’ı. Sahiden de sıcacık insanlar ve denize varan dar sokakların barındığı bir köyde atılan her adım ayrı güzel.
Fotoğraf: Mustafa Nurdoğdu
Moda Editörü: Tuğçe Bahçıvangil
Proje Yönetmeni: Melis Akcan
Proje Uzmanı: İpek Elbeyli
Saç: Kenan Şen
Makyaj: Meryem Perilhou
Fotoğraf Asistanları: Cengizhan Ergün, Hasan Doğanay
Moda Editörü Asistanı: Sena Seçen