Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu, Yerebasan başlığıyla izleyiciyle buluşuyor. Toğrağı merkezine koyan sergi; dokuların, kokuların ve seslerin sarmallandığı bir evrene davet ediyor.
Ceren Erdem ve Bilge Kalfa, İKSV’nin düzenlediği açık çağrı sonucunda Yerebasan başlıklı sergi önerileriyle seçilmeleri neticesinde, geçtiğimiz yıl kasım ayından bu yana Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’nun küratörlük görevini üstleniyorlar. Seçici kurulun, sergi teması ve tasarımı, mekansal kurgu, ekip yapısı ve çalışma prensiplerini içeren proje önerileri arasından seçtiği Yerebasan, yerkürenin temel canlılık kaynağı olan toprağı ve toprağın türlü vasıflarını inceleyip araştırırken, izleyiciyle de etkileşime geçme amacı taşıyor. Kavramsal çerçeveyi oluştururken hem küresel hem de yerel ölçekte karşı karşıya olduğumuz kentleşme, iklim krizi ve kaynakların tükenmesi gibi konuları sorgulayan küratörler, bütünle derinlikli ve dönüştürücü bir ilişki kurma üzerine düşünüyor. Bu bağlamda, küratörlere göre toprak yalnızca bir metafor değil insan-merkezci olmayan düşünme biçimlerini mümkün kılan kapsayıcı bir bütün olarak ortaya çıkıyor. “Üretim süreçlerimizin mevcut sistemlerle nasıl iç içe geçtiğinin yanı sıra bu sistemlerin hangi tarihsel, politik ve ekonomik temeller üzerine kurulduğunu da oldukça sorguladık. Yerel malzemeler, döngüsel üretim pratikleri ve doğayla uyumlu yapı tekniklerini toprağa dair kavramsal bir dönüşümün parçası olarak da ele almaya gayret ettik” diyor Erdem ve Kalfa. Üzerine düşünülmeden inşa edilen yapıların, inşa etme biçimlerinin ve dolayısıyla mimarinin yalnızca mekan üretmekten ibaret olmadığının, aynı zamanda ekonomik adaletsizlik ve ekolojik krizlerin taşıyıcısı olabileceğinin ortada olduğunu ifade eden küratörler, Yerebasan projesinin, toprağa tarihsel, kültürel, sosyolojik ve politik katmanlara sahip zeki bir varlık olarak bakmayı öneriyor. Bunu yaparken insan etkilerini sorguluyor, hepimizi düşünmeye davet ediyor.
Bilge Kalka, Ceren Erdem. Fotoğraf: Fatih Yılmaz/ İKSV
Yerebasan toprağı odağa alırken toprakla ilintili olabilecek geniş kavramsal spektrum dahilinde mimarlığa yoğunlaşıyor. “Biz öncelikle mimarlık ve toprak ilişkisine bakmak istedik, mimarlığın çoğu zaman yok saydığı ve ötekileştirdiği toprağa. Buna bakarken, arkeolojiye, geleneksel yapma biçimlerine, mimarlıkla toprağa verdiğimiz zararlara, madenlere ve elbette umut veren yeni projelere yer verdik.” Küratörler toprağın göç, kimlik hatta bir yere ait olma gibi birçok kavrama işaret ettiğini belirtirken, Yerebasan’ı toprağın canlı bir varlık olarak yeniden düşünüldüğü bir çağrı olarak niteliyor. Diğer yandan, toprağın ‘doğal bir zeka formu’ olarak konumlandırıldığını görüyoruz. Bu tanımlama küratörlere göre yalnızca biyolojik bir anlamdan öte, ilişkisel, bir bilgi ağı olma niteliği taşıyor. “Toprak, milyarlarca mikroorganizmanın, mantar ağlarının, bitki köklerinin, minerallerin ve nemin birlikte işlediği, bilgi taşıyan ve aktaran bir sistem. Dünyadaki biyoçeşitliliğin yüzde 25’ini toprak içi canlılar oluşturuyor.” Bu hikayeyi sergiye taşıyan eserler ise hem daha önce üretilmiş ve bu sergiye özel yapılan işler hem de uzun zamandır var olan mimarlık alanındaki akademik araştırmalar. 20 katılımcının işlerinden ve açık çağrı ile gelen projelerden oluşan bir seçkinin sergi anlatısı doğrultusunda ilişkilendirilerek kurgulandığı sergi, iklim krizinde gelecekte neler olacağına dair sorular soruyor. Bu yıl çoklu bir katılımcı profiliyle gerçekleşen Türkiye Pavyonu, önceki yılların genel tekilliğine karşı ilginç bir çeşitlilik sunuyor. “Biz topraktan bahsederken toprağın işbirlikçi yönünden de beslendik. Bu konuda çalışma yapan umut verici birçok ekip var ve bu katmanlı hikayeyi çok katılımcılı anlatmak aklımızda hep vardı. Dürüst olmak gerekirse kolay da bir iş değil.”
Venedik Bienali Türkiye Pavyonu. Fotoğraf: Fatih Yılmaz/ İKSV
Venedik Bienali 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin başlığı ve teması, Bienal Başkanı Pietrangelo Buttafuoco ve 19. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin küratörü Carlo Ratti tarafından Intelligens. Natural. Artificial. Collective. olarak açıklanmıştı. İKSV’nin 2007 yılından bu yana Türkiye Pavyonu’nun koordinasyonunu üstlendiğini ve 2014 yılında Türkiye Pavyonu’nun bienalin iki ana hattından Arsenale’de kalıcı bir mekana kavuştuğunu burada belirtmek gerek. Zira böylece Türkiye, sanat bienaliyle dönüşümlü olarak mimarlık bienaline de katılım göstermeye başlıyor.
Fotoğraf: Fatih Yılmaz/ İKSV
Venedik Mimarlık Bienali’ni yaklaşık 300.000 kişinin ziyaret ettiği düşünüldüğünde, bu senenin temasının en aciliyetli meselelerden birine, iklim krizi ve kaynak sorunu çerçevesinde, toprağa odaklanması daha da anlam kazanıyor. Zira, hepimizin hemfikir olduğu üzere, dünyayı zor zamanlar bekliyor. “Her sene dünyaya, yıllık kendini iyileştirme kapasitesinin 1,7 katı kadar tahribat veriyoruz. İhtiyacımız olmayan ürünlerin üretimi, transferi, kullanımı derken karbon ayak izimiz sonumuzu hızlandırıyor. İnşaat bunun en önemli paydaşlarından biri. Bugün dünyada üretilen çöpün yaklaşık yüzde 60’ı inşaat, yıkım ve kazılardan kaynaklanıyor.” Küratörlerin de vurguladığı gibi, bu büyük tahribata bakabilmek, anlamak ve toprağı yok ederken bir kez daha düşünmek hepimizin sorumluluğu.
Fotoğraf: Fatih Yılmaz/ İKSV
Giardini, Arsenale ve Venedik’teki çeşitli mekanlarda gerçekleşen bienali, 10 Mayıs - 23 Kasım tarihleri arasında ziyaret edebilirsiniz.