Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
2024 Paris Olimpiyatları öncesinde Palais Galliera’da açılan La Mode En Mouvement adlı sergide, spor giyimin 300 yıllık moda yolculuğuna ve kadın özgürlüğüne etkisi sorgulanıyor.
Paris’in dünyaca ünlü moda müzesi Palais Galliera, 2024 Paris Olimpiyatları’na paralel olarak düzenlediği bir sergiyle bugünlerde adından sıkça söz ettiriyor. Spor ve modayı bir araya getiren La mode en mouvement (Moda Hareket Halinde) adlı sergi ziyaretçileri kıyafetler, aksesuarlar, poster ve fotoğraflarla 300 yıllık moda yolculuğunda spor giyimin geçirdiği evrimi ve kadınların gardırobuna nasıl eklendiğini anlatan bir yolculuğa çıkarıyor.
18. yüzyıldan günümüze hacimli, fırfırlı elbiselerden vücudu saran esnek kıyafetlere geçişi izlerken bu değişimin güzellik standartlarını nasıl değiştirdiğini ve modanın bunu nasıl yansıttığını gözlemleyebileceğiniz sergi bir yandan da spor giyimin beden ve hareketle olan ilişkisini sorguluyor. Çünkü moda, giysiyi üretirken estetiğe odaklanarak vücudun konforundan pay çalabilir ancak spor, bedenin özgürlüğünü ister. Sergide sporun modayı nasıl yönlendirdiğini, spor yaparken kullanılan giysi ve aksesuarların bedenin özgürce hareket etmesine olanak tanıyacak şekilde nasıl değiştiğini adım adım izlemek mümkün...
Modern spor, 18. yüzyıl İngiltere’sinde, açık hava aktivitelerinden hoşlanan aristokrat bir sınıfla doğuyor. Sergide 1830’lardan 1910’lara kadar kadınların spor aktivitelerinin yavaş yavaş geliştiğini görüyoruz. Önce seçkin sınıfın kadınları binicilik, avcılık, çim tenisi, golf, eskrim yapıyor, otomobil sürüyor. Yüzme ve bisiklet gibi daha popüler sporlar ise 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkıyor. Tabi spor giyim de bu evrimi takip ediyor. İlk başta günlük kıyafetlerin basit uyarlamalarını içeriyor; daha sonra yeni modeller doğmaya başlıyor. Bu süreçte kadınlar rahatlık ve konfor için yavaş yavaş erkek gardırobundaki parçaları kendi gardıroplarına ekliyor. Kadın hayatın içinde yer aldıkça, ekonomik olarak güçlendikçe, beden ve hareket özgürlüğünü dikkate alan bir moda vizyonu doğuyor. Mesela mayolar daha önce yün, keten veya flanel kumaştan ve genellikle uzun kollu bir tunik ve pantolondan oluşurken 19. yüzyılın sonlarında yüzme sporu popüler hale geldikçe hafif, kısa ve kolsuz olmaya başlıyor.
Bu gönderiyi Instagram'da görPalais Galliera Musée de la Mode de Paris (@palaisgallieramuseedelamode)'in paylaştığı bir gönderi
1920’ler ve 30’lar spor dünyasında bir dönüm noktası diyebiliriz. Spor federasyonları her disiplin için ekipman ve kıyafetleri tanımlayan kendi yönetmeliklerini oluşturuyor. Tenis kortlarında değişim başlıyor. 20 yaşında Wimbledon turnuvasını kazanan efsanevi Fransız tenisçi Suzanne Lenglen,1919’da geleneksel uzun etek yerine daha fazla hareket özgürlüğü sağlayan kısa bir elbiseyi tercih ediyor ve tenis eteklerinde kısalmanın ilk adımı atılmış oluyor. Kadın bedeninin özgürleşme arzusuna eşlik eden tasarımlara kucak açan 1960’ların modasında popüler olan mini etek de bu özgürlük dalgasına katkıda bulunuyor. Mini etek tenis kortlarında olduğu kadar gündelik hayatta da giyildiğinde büyük heyecan yaratıyor. 1980’lerde ise atletik vücut öne çıkıyor. Geniş omuzlu, güçlü bir kadın imajı topluma hakim oluyor. Aerobik ve ilk kadın vücut geliştirme yarışmaları gibi sporların yaygınlaşmasından etkilenen tasarımcılar, spor giyimde konfor arayışına giriyor.
Kökenleri 18. yüzyılın sonuna kadar uzanan ve elitlerin sporu olarak nitelenen golf için seçilen kıyafetlerin ilk hali günlük gardıroptan ödünç alınan yünlü kumaşlardan oluşuyor. Halka açık parklarda golf oynayanlar rahatlıkla fark edilebilsin diye de renkli yünlü kıyafetler tercih ediliyor. 20. yüzyılın başında golfün yaygınlaşmasıyla erkekler için özel kıyafetler tasarlanıyor. Arkası pilili Norfolk ceket ve diz altından sıkmalı bol pantolonlar knickerbocker’lar tasarlanıyor.
Peter Knapp, Maillots de bain, pour Elle, 1971 © Peter Knapp
1920’lerde bazı tasarımcılar kadınlara da kıyafet tasarlayarak golf için örgü kazaklar ve pilili etekler öneriyor. Bu kıyafetler kravat, cep mendili gibi maskülen aksesuarlarla tamamlanıyor. Şık ve rahat golf kıyafetleri bazı erkekler tarafından günlük kıyafet olarak da kullanılıyor.
Spor ayakkabılar 19. yüzyılda, kauçuğun icat edilmesiyle yeni görünümüne kavuşmaya başlıyor. Spor ayakkabının tabanında kauçuğun kullanılmasıyla esnek ve hafif modeller üretiliyor. 1917’de Converse, basketbola uyarlanmış ilk ayakkabısını piyasaya sürüyor. Daha sonra diğer ikonik spor modelleri sahaya çıkıyor. Adidas, 1964’te Stan Smith’i,1969’da Superstar’ı, Nike 1985’te Air Jordan’ı piyasaya sürüyor. Yavaş yavaş spor ayakkabılar, sahalardan sokağa taşıyor ve spor amaçlı bir ayakkabı olmaktan çok, bir moda ikonu haline geliyor.
1990’ların spor modası, maksimum konfor sağlayan ve rahat hareketi garanti eden teknik malzemeleri, minimal şekil ve akışkanlığı tercih ediyor. Mesela sentetik tişörtler öne çıkıyor. Chanel gibi etkili modaevleri, lüks ve sofistike kuralları korurken, artık sportif bir imaja da yatırım yapıyor. Böylece, spor giyimin cazibesi her zamankinden daha fazla hissedilmeye başlıyor. Sokak stilleri, sanatsal trendler hazır giyime ilham veriyor, daha grunge ve materyalist olmayan bir hareket yansıtılıyor.
21. yüzyılın başında moda dünyası, 1990’ların sonunda modaevlerinin son derece ciddiye aldığı konfor ve spor giyim yolunu izliyor. Sosyal medya çağında dengeler değişiyor, trendler çok hızlı bir şekilde sosyal medyada yolunu buluyor. Moda tasarımcıları ve sektör üreticileri arasındaki alışveriş her zamankinden daha da güçleniyor ve kaçınılmaz işbirlikleri doğuyor. Bunların ilki, 1995 yılında Puma ile fast fashion malzemelerin geri dönüşümüne etik yaklaşımıyla tanınan Xuly.Bët markasını bir araya getiriyor. Bu işbirliğinden sonra moda markaları ve spor giyim markaları arasındaki yakınlaşma artıyor. Mesela, 2022’de Gucci ve Adidas, lüks kodları ve sportif çizgileri birleştirerek iki logoyu iç içe geçirip güçlerini birleştiriyor.
İşte tüm bunları ve çok daha fazlasını gözlemleyebileceğiniz sergi Palais Galliera’da 7 Eylül 2025 tarihine kadar açık kalacak.