Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanatçı Guido Casaretto ile YUNT'ta devam eden solo sergisi “Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında” üzerine konuştuk.
İstanbul merkezli İtalyan sanatçı Guido Casaretto, Venedik’te sahaf gezerken karşısına çıkan tez kitapçıklarından hareketle kurguladığı sergisi Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında ile Sultanbeyli'de konumlanan YUNT'ta ziyaretçileri mekâna yerleştirdiği heykel kalıplarını kullanarak üreteceği bir çift at heykelinin yaratım sürecine tanıklık etmeye davet ediyor.
Çalışmaları, Kraków Çağdaş Sanat Müzesi (MOCAK, Polonya) ve Victoria Ulusal Galerisi (NGV, Melbourne, Avustralya) gibi saygın kurumların koleksiyonlarında; ayrıca Avrupa ve Orta Doğu’daki pek çok önemli özel koleksiyonda bulunanan Casaretto ile bu ilginç sergi ve daha fazlası hakkında konuştuk.
Farklı coğrafyalarda bulunmak, mekâna ve temsile dair düşünme biçimimi derinden etkiledi. Her yer, kendi görsel dili, kültürel belleği ve gündelik pratikleriyle birlikte, bir şeyleri görme ve algılama biçimimizi dönüştürüyor. Özellikle aidiyet, yüzey, aktarım, orijinallik gibi kavramlara karşı geliştirdiğim mesafe; bu coğrafi geçişlerden ve bir yere tam anlamıyla ait olamama hâlinden besleniyor. İstanbul’da üretmeye devam etmem de bu geçişliliğin bir parçası aslında. Sabit bir yer değil, sürekli değişen bir katman gibi düşünüyorum şehri.
Fotoğraf: Barış Özçetin
Başlık, serginin çok katmanlı yapısını yansıtsın istedim. Başıboşlar, yönsüz ve belirli bir yere ait olmayan figürleri; gergedanlar, gerçek ama sınırda bir hayvanı; yanlış anlamalar ise bütün bu anlatının açık uçlu doğasını tarif ediyor. Sergi boyunca izleyiciye sabit bir anlam sunmaktan ziyade, belirsizliğe ve yoruma açık bir alan bırakmaya çalıştım. Başlık da bu çoğulluğu taşıyor.
Bu çalışmanın çıkış noktası Venedik’te sahaf gezerken karşıma çıkan tez kitapçıkları oldu. Venedik Grafik Restorasyon Bölümü'nün 1988 ve 1989 yıllarına ait tezlerini derlemesi olan bu kitapçıklardaki tezlerden bir tanesinde Osmanlı ile Venedik arasında vuku bulmuş bir ticaret anlaşmasının kayıtları var. Bu kayıtlara göre Osmanlı Devleti’nin isteği üzerine iki adet unicorn yani tek boynuzlu at, Venedik tarafından Osmanlı sarayına hediye edilmiş. Eski İtalyancada alicorno hem boynuzun hem de hayali hayvanın adı. Tam olarak ne alındı ne verildi, hiçbir detay da yok. Bunlar üzerine düşünürken YUNT ile yapacağımız proje de biraz daha şekillenmiş oldu. Bunun yanı sıra YUNT’un da eski bir at çiftliği üzerine kurulmuş olması bir noktada sergiyi mekânsal olarak da anlamlı bir noktaya taşımış oldu. Sonrasında YUNT ile yollarımız kesişince, mekanın eski bir at çiftliği olması bu düşünceyi fiziksel bir bağlama taşıdı. At kalıpları Yalova’daki bir döküm atölyesinden geliyor; orijinal Roma atlarının replikalarına ait kalıplar bunlar. Dolayısıyla bu kalıpların sergide heykelden çok boşluk olarak yer alması, görünmeyeni görünür kılmak ve izleyicinin zihninde tamamladığı bir forma alan açmakla ilgiliydi.
Fotoğraf: Barış Özçetin
Kesinlikle. Bu sergide “eser” dediğimiz şey sabit bir sonuç değil; dönüşen, değişen ve izleyicinin tanıklığıyla biçimlenen bir süreç. Formun kendisinden çok onun oluş hâliyle ilgileniyorum. Hatta bazı dökümler başarısız olabilir, çözülebilir ya da parçalanabilir ama bu da serginin parçası. Başarısızlık da bir ifade biçimi olabilir.
Sergide klasik heykel malzemeleri yerine gündelik hayattan artakalan nesneleri tercih ettim. Bunları hem birer iz hem de malzemenin anlam katmanı olarak görmek mümkün. Bu sayede heykel, sadece bir forma değil, bulunduğu çevrenin hafızasına da temas ediyor.
Sergi ile mekân arasındaki ilişkiyi tek yönlü değil, geçirgen bir şekilde düşünüyorum. YUNT’un bulunduğu yerin hem fiziksel hem de geçmişteki hafızası, bu üretimin diline doğrudan yansıdı.
Dijital kültürün düşünme biçimlerimizi nasıl dönüştürdüğüyle ilgileniyorum. Gerçeklik algısının parçalanması, bilginin dolaşım hızı, tekrar ve taklit ilişkisi gibi konular zaten işlerimde yer buluyor.
Birinci Döküm Fotoğraf: Tibet Oktay
Sanatorium, 2009 yılında kurduğumuz ve o günden bu yana birçok bağımsız sanatçının üretimine alan açan bir yer. Zaman içinde değişen bir yapısı oldu ama hep sanatçının pratiğine saygı duyan, deneysel üretimleri destekleyen bir duruşu oldu. Sadece bir sergi mekanı değil, aynı zamanda düşünsel bir üretim alanı olarak da işlev görüyor.
Takip ettiğim ve çalışmalarını beğendiğim sanatçılar var tabii ki. Türkiye’deki sanat ortamı zorlayıcı koşullara rağmen çok yaratıcı, çok dirençli. Kurumların ötesinde, sanatçıların birbirine açtığı alanlar çok kıymetli. Dayanışma hâli hâlâ ayakta tutan bir güç. Tabii ki üzerinde konuşulması ve düşünülmesi gereken çok sayıda konu olduğu da bir gerçek.
Sanat yayınlarından çok bilim ve tarih üzerine podcast dinliyorum. Bu anlamda bir önerim yok.
Fotoğraf: Barış Özçetin
Teknik üretimler ve gelişimler üzerine okumalar yapıyorum. Dolayısıyla kaynaklarım çok değişken oluyor, örneğin bu sergide de denk geldiğim yayın serisi bunlardan birisi.
YUNT’taki süreç hâlâ devam ediyor ama gelecek yıl için solo sergi ve bir yurtdışı projesi üzerinde çalışıyorum.
Başıboşlar, Gergedanlar ve Yanlış Anlamalar Hakkında, 15 Ağustos 2025 tarihine kadar YUNT’ta ziyaret edilebilir.