Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Modern, çağdaş ve etkileyici detaylara sahip olan tasarımlarıyla sanatseverleri kendine hayran bırakan cam sanatçısı Derya Geylani, eserlerini kendini ifade etme aracı olarak kullandığını ve kendi hikayesini anlattığını söylüyor: “Eserlerimin arkasında kesinlikle duygularım var. Bu duyguların esere yansıması izleyiciyi de etkiliyor.”
Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip olan cam sanatının modern bir çizgiyle gelişimini tasarımlarına yansıtan cam sanatçısı Derya Geylani, “Bir çağdaş cam sanatçısı olarak geçmişin kıymetini bilip yeniye yol açmanın ve sürekli gelişerek evrilmenin değerli olduğunu düşünüyorum.” diyor. Geylani, sanat hayatını, tasarımlarını ve eserlerinin yaratım sürecini Vogue Türkiye ile paylaştı.
Aldığınız eğitimler cam tasarımı üzerine ve bu alanda öğretim görevlisi olarak öğrencilerle buluşuyorsunuz. Biraz anlatabilir misiniz; sanat yolculuğunuza nasıl başladınız?
Sanata olan ilgim çocukluk yıllarımda başladı. Ailem sayesinde birçok sanat disiplinini deneyimleme ve tanıma şansı buldum. Teyzem seramik sanatçısı Prof. Zehra Çobanlı ile yurtiçi ve yurtdışında sergiler, tasarım fuarları, galeriler gibi sanat ve tasarım odaklı etkinliklerin yapıldığı mekanlarda büyüdüm diyebilirim. Bu noktada kesinlikle bir sanat okulunda üniversite eğitimime devam etmek istediğimi biliyordum. Cam, deneyimleyip tanıdığım disiplinler arasında bana en merak uyandıran ve kendine çeken malzemeydi. Araştırmalarım sonucunda Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nün teorik ve teknik anlamda Türkiye’de 4 yıl boyunca cam eğitimi veren en kapsamlı tek bölüm olduğunu öğrendim. 2009 yılında eğitimime başladım. 2011-2012 yılları arasında Wroclaw/Polonya’da E.Geppert Academy of Art and Design School’da bir yıl boyunca eğitim aldıktan sonra 2013 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Bölümü’nde yüksek lisans eğitimime başladım ve 2019 yılında aynı üniversitede aynı bölümde doktora çalışmalarımı tamamlayarak mezun oldum. Lisans eğitimimi tamamladığım Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nde beş yıl boyunca öğretim görevlisi olarak dersler verdim. Şu an İstanbul’da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nde ders vermeye devam ediyorum. Gün içinde atölyemde kendi eserlerimi üretiyorum, yoğun bir tempo ile çalışıyorum. Bu tempoda öğrencilerle çalışırken hem kendi akademik ve pratik bilgilerimi paylaşıyor hem de enerjimin yükseldiğini ve motive olduğumu hissediyorum. Bu beni dinç tutuyor. Bu enerjinin öğrencilere de geçtiğini hissediyorum.
Fotoğraf: Egemen Kemal Vuruşan
Cam, Türkiye’de köklü bir geçmiş sahip. Örneğin; çeşmi bülbüller, kristaller, şekerlikler. Ancak sizin modern ve çağdaş çalışmalarınız daha sıra dışı ve hayranlık uyandırıyor. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Tüm geleneksel cam sanatı modelleri ve teknikleri benim için kesinlikle ilham kaynağı. Özellikle akademide bu teknikleri deneyimleyerek ve öğrenerek eğitim aldım. Bir çağdaş cam sanatçısı olarak geçmişin kıymetini bilip yeniye yol açmanın ve sürekli gelişerek evrilmenin değerli olduğunu düşünüyorum. Tüm bu bilgiler ışığında kendi hikayelerimi anlatmak için farklı yöntemler geliştirmeye çalışıyorum. Bunun sonucunda ortaya çıkan eserin önce benim sorularımı yanıtlaması önemli oluyor. Doğru cevapları alabildiğim eserlerimi izleyici ile buluşturuyorum. Eserlerimin arkasında kesinlikle duygularım var. Bu duyguların esere yansıması izleyiciyi de etkiliyor. Bu anlamda çok güzel tepkiler alıyorum. Bu da bir sanatçı için büyük bir motivasyon kaynağı.
Bugün ülkemizde cam sanatı sizce nasıl bir potansiyele sahip? Gelecekteki tasarım vizyonuyla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’de cam sanatının büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Birçok üniversitede artık cam bölümleri var ve eğitimler veriliyor. Akademik eğitimler özellikle tasarım vizyonu açısından çok değerli. Fakat sanatçıların üretimlerine devam etmesi, bu zor malzemenin sürdürülebilirliği açısından, hammadde tedariği ve ulaşılabilir enerji başlıkları büyük önem taşıyor. Bu noktada özellikle son dönemde sürdürülebilirlik, geri dönüşüm, ileri dönüşüm gibi konuların odağında olan bir sanat dalı olduğunu da gözlemliyoruz. Bu farkındalıklar özellikle cam sanatını ve sanatçıyı desteklemek açısından çok değerli.
Bu alandaki değişimlere ve trendlere uyum sağlamak için nasıl bir yol izliyorsunuz?
Değişime ve yeniliğe her zaman açığım. Özellikle kendi alanımdaki teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yakından takip ediyorum. Amerika ve Avrupa’da sergi ve konferanslara katılıyorum. Bu toplantılar bilgi değişimi açısından beni besliyor.
Fotoğraf: Deniz Tapkan
Üretim süreci nasıl geçiyor? Nasıl teknikler kullanıyorsunuz?
Farklı ekollerden cam malzemeyi ve teknikleri tanıyarak, sanat-tasarım başlıkları adı altında tarihsel süreçten itibaren incelemiş olmak üretim sürecimde bana çok şey kattı. Bu sayede kendi eğilimlerimi keşfetme ve yolumu çizme şansı buldum. Amacım hiçbir zaman tek bir tekniğe bağlı kalarak, sadece malzeme odaklı üretim yapmak olmadı. Eğitimini aldığım ve deneyimlediğim malzemeyi birikimlerimin sonucunda kendimi ifade etme aracı olarak kullanmaya başladım. Camın sıcak cam üfleme, alevle şekillendirme, kalıpla şekillendirme gibi birçok tekniğini halen üretimlerimde karışık olarak kullanıyorum. Bu noktada hikayemi anlatmamı destekleyecek cam dışı disiplinleri ve malzemeleri de kullanıyorum.
An serisinde yer alan eserleriniz modern sanat yaklaşımınızın bir örneği. Porselenlerden sıçrayan cam uygulamaları dikkat çekici. Tasarım ve yaratma sürecini anlatabilir misiniz?
Eserlerimin yaratım süreci göründüğünün aksine öncelikle pratikte değil teorik bazı araştırmalarla ve okumalarla başlıyor. Eserlerim benim kendimi ifade etme biçimim. Bu noktada söylemek istediklerimi, tespitlerimi, derdimi anlatmadan önce o konuya odaklanıyor araştırıyor ve okuyorum. Bahsettiğiniz sıçrama etkisi de An Serisi eserlerimin görünen yüzü. Serinin parçası olan her bir eser her anın birbirinden farklı olması gibi bir anı temsil eden sıçrama etkisine sahip. Hepimiz yaşantımız boyunca aslında zaman kavramını yaşadıklarımızla kıyaslıyor ve hatırlıyoruz. An, yani şimdiki zaman ise o kadar hızlı ki göz kırpma hızında değişiyor. Bu seride dehr (kesintisiz, sonsuz zaman) ile anı kıyaslayarak o kısacık zaman dilimini sonsuzluğa kavuşturuyor ve hayatımızın içinden hikayeleri değiştiren zaman dilimini sonsuzluğa gönderiyorum. Cam bu anlatımı güçlendirecek en etkili malzeme benim için.
Cam malzemeye hislerinizi aktarıyorsunuz. İlham kaynaklarınız neler? Hangi faktörler sizi besliyor?
Sosyal ve çevresel meselelerin beni etkileyen taraflarını hikayelerimde kullanmanın her zaman eserlerimin konusu olmaya devam edeceğini hissediyorum. Çünkü eserlerim duygularımın bir yansıması. Zaman içinde hislerimi sanatımla ifade etmeye devam edeceğim.
Eşiniz Egemen Kemal Vuruşan ile aynı alanda eserler yaratıyorsunuz. Hem ortak hem de ayrılan noktalarınız neler?
Aynı alanda çalışıyor olmak bizim için çok büyük bir şans. İkimizin de zaman zaman farklı eser üretimleri ve projeleri oluyor. Ben daha duygusalım ve bu özelliğim eserlerime yansıyor. Egemen, teknik konulara ve tasarım ilkelerine çok hakim. Bu noktada birbirimizin en büyük destekçisiyiz ve eksiklerini tamamlıyoruz. Herkes kendi alanına müdahale ediyor, birbirimizin fikirlerine saygı duyuyoruz. Bu durum yaptığımız projelere de yansıyor. Elbette fikir farklılıklarımız oluyor ama orta yolu buluyoruz. Birlikte çalışmaktan çok keyif alıyoruz.
Cam geri dönüştürülebilir bir malzeme ve tekrar eritilebilerek elde edilebiliyor. Çalışmalarınızda sürdürülebilir malzemeleri kullanmak nasıl bir duygu?
Özellikle son yıllarda doğal kaynakların tükenmesi konusu sosyal bir farkındalık yarattı. Bu sebeple sanatçılar eserlerinde geri dönüştürülebilir malzemeler seçmeye başladı. Aynı zamanda birçok markada sürdürülebilirlik başlığını kullanarak projeler üretme ve konuya dikkat çekme noktasında bir görev üstleniyor. Camın doğa dostu, ileri-geri dönüşüme açık bir medium olması konusunda, cam malzemeyi odağına alan bir çağdaş sanatçı olarak özel hissediyorum.
Fotoğraf: Deniz Tapkan
İlk dönem cam çalışmalarınıza geriye dönüp baktığınızda ne düşünüyor ya da hissediyorsunuz?
Her sanatçı gibi dönem dönem farklı konulara odaklanıyorum. Hikâye temelli eserler üretiyorum ve bu hikayeler Göç Serisi, Açlık Oyunları Serisi gibi geçmiş dönem eserlerimi oluşturuyor. Bu serilerim farklı anlatımlara evriliyor ve her seri birbirine bağlı, benimle birlikte büyümeye devam ediyor. Bu sebeple üstünde çalıştığım serinin her an farklı bir konuya ve seriye ilham olabileceği fikri beni çok heyecanlandırıyor.
Bu işi yapsaydım sanırım en büyük korkum eseri bitirdikten sonra kırılmasını görmek olurdu. Böyle bir anınız var mı?
Cam doğası gereği kırılgan bir malzeme. Fakat fiziksel kırılma korkusunun aksine her üretimde bu kırılganlık özelliğini eserin anlatımını destekleyecek şekilde nasıl kullanırım sorusunu düşünüyorum.
Gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz? Sizi heyecanlandıran veya üzerinde çalışmak istediğiniz özel bir proje var mı?
Hem ulusal hem de uluslararası anlamda sergi ve yarışmaları yakından takip ediyor, uygun gördüklerime mutlaka eser göndermeye özen gösteriyorum. Özellikle uluslararası anlamda yarışmalar ve sergiler hem sanatçıyı motive ediyor hem de bu sayede ülkemizi yurtdışında temsil etmiş olmak inanılmaz guru verici oluyor. Bu anlamda yeni yurtdışı sergi fikirlerim ve residency başvurularım var. Aynı zamanda markalarla yaptığım iş birliklerinden de keyif alıyorum. Her seferinde sınırlarımı zorluyor ve yeni maceralara yelken açıyorum. Global anlamda da bu projelerin büyüyerek artmasını isterim. Birlikte çalışmak istediğim markalar var.
Sanatınızda renkleri nasıl kullanıyorsunuz? Renk seçimlerinizdeki düşünce sürecinizi açıklar mısınız?
Renklerin elbette anlamları var benim için. Bazı renkler neşe, bazı renkler hüzün her biri bir duygunun temsili. Hislerimi renklerle temsil eden eserlerimi üretirken en büyük ilham kaynağımı doğadan alıyorum. Özellikle son kişisel sergim olan Baharı Beklerken, Hislerimi Bulutlara Sakladım anıları, duyguları, renkleri bir araya getiren bir sergi oldu. Bahar çiçeklerinin farklı tonlarını eserlerime yansıttım. Bu renklerin camdaki karşılıkları da farklı etkiler yaratabiliyor. Çünkü camın ışık, transparanlık ve yansıma ile bambaşka bir iletişimi var. Bu süreç benim için oldukça heyecan verici. Her üretimin sonunda çalıştığım formun soğutma fırınından çıkmasını beklerken rengin bana ne gibi sürprizleri olabileceğini düşünüyorum.