Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Eski bir elbise nasıl yepyeni bir koleksiyona ait olandan daha değerli olabilir? Yanıt; onu kimin tasarladığında, daha önce kimin giydiğinde ve moda tarihinde özel kılanlarda saklı.
Bu yazı için araştırma yapma ve yazma sürecim Vivienne Westwood’un, ödüllü biyografi yazarı Ian Kelly ile birlikte yazdığı otobiyografisini okumamla eş zamanlı ilerledi. Çok küçük yaşlardan beri eski kıyafetlere neredeyse obsesif şekilde ilgi gösteren biri olarak nereden başlayacağımı bulmak konusunda zorlanıyordum. Sonra geçmişi ve özellikle insanların geçmişte ne giydiklerini neden bu kadar merak ettiğimi sorguladım. İşte Vivienne’in ders kitabı gibi altını çize çize okuduğum biyografisi de tam bu noktada yardımıma koştu. Çünkü onun da dediği gibi: “Kıyafetler toplum tarihinin ölçüsüdür. Onlar moda olmadan önce politikaydı.”
Gerçekten de kıyafetler her zaman tarihin görsel ifadesiydi. II. Dünya Savaşı’nın moda tarihi üzerindeki etkisini, punk müziğin modayla ilişkisini, kuir modayı ve hatta şu an ekonomik gerilemenin her yerde karşımıza çıkan sessiz lüksle bağlantısını düşündüğümüzde, eski bir pantolon ya da bir çantanın neden bir eşyadan daha fazlası olduğunu yavaş yavaş zihnimizde oturtmaya başlıyoruz. Moda arşivleri tarihsel bir bilgi olarak okuduğunuz bir konuyu bir anda elinizde tutabileceğiniz somut bir şeye dönüştürebilir. İşte arşivsel modanın da var olmuş en “niş trend”lerden biri olmasının sırrı tam olarak burada yatıyor; çünkü eski bir Louis Vuitton torba ya da Fendi palto bulmak için ikinci el dükkanlarında saatler harcatacak sabrı gösterebilmek için bu nostaljik merak duygusunun ağır basmasına ihtiyaç var.
İlginçtir ki bu sabrı gösteren ve hatta işi profesyonelliğe döken Z jenerasyonu oldu. Hâlâ “indirimde aldıklarım” gibi içeriklere rastlasak da sürdürülebilirlik konusu ve aşırı tüketime dair farkındalık, bir jenerasyonun ikinci el kıyafet alışve- rişini benimsemesini sağladı. Thrifting son yılların vazgeçilmez trendine dönüşürken, Maison Margiela’nın Tabi botları veya Helmut Lang pantolonlar gibi bir dönemin imzası niteliğindeki parçaları ifade eden “arşivsel moda” da bir statü sembolüne dönüştü. Bunun en önemli göstergelerinden biri olarak dönemin it-girl’leri de akımı benimsediğini kırmızı halılarda göstermeye başladı. Bella Hadid 2022’de Cannes Film Festivali’nde 1996 yılına ait beyaz bir Tom Ford elbise tercih ederken, Rooney Mara ve Winnie Harlow 2023 Oscar töreninde vintage parçalar tercih etti. Yılın en önemli arşiv moda anlarından biriyse şüphesiz Nicole Kidman’ın Met Gala’da 2000’li yılların başında Chanel No.5 kampanya çekimi için giydiği pembe elbiseyi tekrar giymesiyle yaşandı. Met Gala’da kendine referans vermiş olmasının ikonik statüsü bir yana Nicole bu hareketiyle “gururlu bir tekrar giyen” olmanın Hollywood tarafından dahi kabul gördüğünü kanıtlamış oldu!
İmza niteliğindeki eski parçaları stilinizin bir parçası hâline getirebilme fikri kulağa etkileyici gelse de tahmin edilebileceği gibi bunlara ulaşmak Bella Hadid ya da Nicole Kidman olmadığınız senaryolarda hiç de kolay değil. Kıymetli bir vintage parçayı kıyafet ve aksesuar yığınları arasında tanıyacak, moda eğitimli bir göze sahip olma gerekliliğinin yanı sıra gerçek bir arşivsel moda koleksiyonu için ciddi bir bütçe de ayrılması gerekiyor. Arşivsel moda dükkanı olarak adlandırılabilecek Haut Corporation’ın kurucusu Hanna Samson, Evening Standard’a verdiği röportajda kendi deneyimini şöyle anlatıyor: “Zengin değilseniz ve ortalıkta fazladan 10 bin pound’unuz yoksa, bir arşiv başlatmak zaman ve çaba gerektirir.”
Kendi arşivsel moda koleksiyonunu oluşturması on yılını alan Hanna, bunu bir iş modeline dönüştüren tek kişi değil. Benzer şekilde bu parçaların insanlar tarafından satın alınabilmesini ve daha da iyisi kiralanabilmesini sağlayan pek çok organizasyon bulunuyor. Hem arşivsel moda koleksiyonerlerinin hem de arşivsel modaya ilgi duyanların motivasyonuysa ortak: Tarihe moda aracılığıyla tanıklık etmek ve dokunmak! Hanna trendi kendi tutkularına atıfla şöyle açıklıyor: “Ben belki de bir müzede askıda duracak kıyafetleri insanlara ulaştırarak, insanların onlara farklı bir gözle bakmalarını ve daha sağlıklı bir alışveriş deneyimi yaşamalarını sağlamak istedim. Bence insanlar da artık bir şeylerin yavaşlaması fikrinden hoşlanıyorlar; eski parçaları yeniden kullanmak ve onların tarihine saygı duymak da bunun bir parçası.”
Günün sonunda arşivsel moda- nın TikTok’taki bir milyarın üzerinde görüntülenme sayısına rağmen hiçbir zaman günlük hayatta sık rastlayaca- ğımız bir trend hâline dönüşemeyeceği açık. Çünkü arşivsel moda, rastgele bir markanın eski sezonlara ait çok satılmış herhangi bir parçasından çokdahafazlası. VivienneWestwood korselerinden, Raf Simons’ın bomber ceketlerine bir tasarımcının kariyerini sağlamlaştırmış tasarımların peşinde koşuyor. Bu yönüyle, geniş kitleler için ulaşılabilir bir trend değil. Buna rağmen bu yönü onu belki de onlarca mikro trendin içerisinde en değerlilerinden biri yapıyor çünkü moda eğitimini ana akım içeriklerin bir parçası hâline getiriyor.
Eğer son cümlemi zihninizde somutlaştırmaya ihtiyacınız varsa Devil Wears Prada filminde Miranda Priestly’nin asistanı Andy’i “gök mavisi” kazağı üzerinden azarladığı sahneyi gözünüzün önüne getirin. Pek çok kişinin sıklıkla alay konusu etmekten hoşlandığı moda ve onun bir parçası olan tüm bu arşivsel parçalar Vivienne Westwood’un da söylediği gibi; “toplum tarihinin ölçüsü” olarak gösterişçilikten çok daha fazlasını temsil ediyor. Örneğin; Miranda Priestly’nin monoloğuna atıfla; “yüzbinlerce dolar ve sayısız iş imkanını”, enginliği, çeşitliliği ve yaratıcılığı bir kez daha hatırlatıyor.