Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
33. Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması öncesinde Gül Ağış ve Belma Özdemir’in mentörlüğünde fikirler olgunlaşıyor, tasarımlar canlanıyor.
Bir koleksiyonun ortaya çıkışı, podyumda gördüğümüz anın çok ötesinde. Kumaşın tercihiyle başlayan, bir siluetin hayalden kalıba dönüştüğü, dikiş makinelerinin sabırla çalıştığı uzun bir süreç. Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) tarafından bu yıl 33’üncü kez düzenleniyor. Finalist 10 genç, 16 Ekim’de defile yapmaya hak kazandı. Tasarımcılar, podyuma uzanan yaratıcı süreçte güçlü bir destek mekanizmasıyla ilerliyor. Türk moda sektörünün önde gelen isimlerinden Belma Özdemir ve Gül Ağış, yarışmacılara aylar sürecek mentörlük desteği sunuyor. Koleksiyon geliştirme sürecinin her aşamasında genç tasarımcıların yanında yer alan iki deneyimli isim; kumaş seçimi, kalıp çıkarma, dikiş teknikleri ve yaratıcı vizyon geliştirme gibi pek çok alanda yol gösterici bir rol üstleniyor.
Bu süreç aynı zamanda Türk modasının genel dönüşümünü de yansıtıyor. Özdemir, Türk modasının geçirdiği dönüşüm süreci üzerine Vogue Türkiye’ye yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: “Türk modası şu an globaldeki gelişmelere paralel bir şekilde ilerliyor. İnovasyon, yaratıcılık, demografi, bireysellik, verimlilik ve rekabet gibi çok sayıda faktör dikkate alınarak özgün bir yapı oluşturmak üzere atılımlarda bulunuluyor. Sürdürülebilirlik üzerine de çalışılıyor. Döngüsel ekonomi ve paylaşım odaklı yeni yapılar oluşmaya başladı. Z kuşağı bu değişimin en dinamik parçası.” Gül Ağış ise genç tasarımcıların bugün karşılaştığı dinamikleri kendi kuşağıyla kıyaslayarak değerlendiriyor. Moda dünyasında dijitalleşmenin ve yapay zeka gibi teknolojik gelişmelerin etkisiyle bambaşka bir dönemin yaşandığını belirten Ağış, “Eskiden cesaret etmek daha zordu çünkü daha fazla yatırım ve emek gerekiyordu. Halkla İlişkilere bütçe ayırmadan sesinizi duyurmanız mümkün değildi. Bugün ise dijital platformlar sayesinde genç tasarımcılar çok daha görünür olabiliyor, kendilerini doğrudan hedef kitlelerine ulaştırabiliyor” diyor.
Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması, her yıl olduğu gibi bu yıl da genç yeteneklere alan açarken, moda endüstrisinin dönüşümüne ışık tutmaya devam ediyor. Belma Özdemir’e göre bu yarışma, bir tasarımcının doğuşuna tanıklık eden ve sektörün tüm gerçeklerini kapsayan, hızlandırılmış bir deneyim sunan benzersiz bir alan. “Çok hızlandırılmış bir şekilde marka ve koleksiyon yaratmanın süreçlerini biz mentörlerle birlikte deneyimliyor. Bu herkes için büyük bir fırsat aslında. 5-6 ay gibi bir süreçte altı parçalık bir koleksiyon yapıyor, bunu atölye olarak hazırlıyor” diyor Özdemir. Aynı zamanda, yarışmanın sektöre sağladığı en somut katkılardan birinin de görünürlük olduğuna dikkat çekiyor: “Final gecesinde birçok sektör profesyoneli bu defileyi izliyor. Genç tasarımcılar yarışma sonrası iş teklifleri alabiliyor. Bu da yarışmayı bir kariyer kapısı haline getiriyor.” Genç tasarımcılarla bire bir çalışan Gül Ağış, mentörlük sürecini yılların deneyimiyle şekillenen samimi ve yol gösterici bir yolculuk olarak tanımlıyor. “Onların kendi yollarını bulmalarına alan açmak, deneme yanılma süreçlerinde yanlarında olmak bizim için çok önemli. Sürekli müdahale etmek yerine, daha çok ona bir yol arkadaşı gibi destek vermeyi tercih ediyoruz” diyor. Özdemir de çizimlerin nasıl gerçeğe dönüşeceği, modelistle koordinasyonun nasıl sağlanacağı, kumaş seçiminden tasarımın duruşuna kadar pek çok teknik detayı birlikte ele aldıklarını belirtiyor. Koza’nın bu yılki finalistlerinin çalışmalarında Türk kültürüne ait yerel dokular ve öğeler dikkat çekiyor. Ağış, bu yılki koleksiyonlarda Anadolu’nun izlerini görmenin kendisini heyecanlandırdığını söylüyor: “Ben de tasarımlarımda yerel dokuları sıkça kullanan biriyim; Anadolu’nun ve Türk kültürünün öğeleri benim için çok kıymetli. Çünkü günün sonunda, bir Türk tasarımcı olarak yaşadığın toprakların ruhunu, DNA’sını, renklerini ve detaylarını tasarımlarına yansıtabilmelisin. Bu yılki finalistlerin koleksiyonlarında Karadeniz’den Mardin’e, Malatya'ya uzanan çeşitli yöresel yansımalar görmek beni çok mutlu etti.”
Her yıl farklı bir ruhla gelen koleksiyonların kıyaslanamayacak kadar özgün olduğunu söyleyen Özdemir ve Ağış, süreç içerisinde fikirlerin değişebileceğini de ekliyor. Başta çok beğenilen bir koleksiyon, tasarım sırasında farklı bir yöne evrilebiliyor. Fitting aşamasında, gerçek kumaşlarla ve üçboyutlu haliyle bambaşka bir boyuta taşınabiliyor. Böylece karar süreci dinamikleşiyor. Koleksiyonların hazırlanma süresinde finalistlere eşlik etmeleri nedeniyle de jüride yer almayacaklarını belirtiyorlar. Ağış’a göre genç tasarımcıların cesareti ve hayal gücü, yalnızca yarışmanın kalitesini değil Türk moda sektörünün geleceğini de şekillendiriyor: “Biz küçük bir komüniteyiz aslında; genç, deneyimli, tecrübeli fark etmez, tasarımcı olarak ne kadar çoğalırsak, birbirimizi ne kadar desteklersek o kadar güçleniyoruz.” Yarışmada ilk üç dereceyi alacak finalistler yurtdışında eğitim ödülü, yurtiçinde bir yıllık İngilizce dil eğitim hakkı kazanırken; yine ilk üçe girenlere farklı miktarlarda para ödülü veriliyor. Özdemir’e göre yarışma aslında profesyonel hayata geçişte önemli bir eşik. “Şimdi dereceye girenler bir markayla anlaşarak doğrudan iş sahibi de olabiliyor. Ancak bence burada asıl önemli olan, bir markada işe girmektense o markayla işbirliği yaparak kendi markasını oluşturma potansiyelini değerlendirmek. Tasarımcının tecrübe kazanması gereken bir süreç var ve bu da en az beş yılı kapsıyor.”