Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bu yılki Hyères Festivali’ni kazanan Belçikalı tasarımcı Tom Van Der Borght, ipler, plastik borular ve bitkisel kürk kullanılarak yapılan heykelsi tasarımlarının detaylarını Vogue'a anlatıyor.
Fotoğraf: Etienne Tordoir, Catwalk Pictures
Her yıl Nisan ayında gerçekleşen ancak tüm dünyayı etkisi altına alan koronovirüs salgını nedeniyle belirsiz bir tarihe ertelenen Hyères Uluslararası Moda ve Fotoğraf Festivali uzun bir bekleyişin ardından çevrimiçi gerçekleşti. Festivale damgasını vuran isim ise hiç şüphesiz Première Vision Büyük Ödülü'n sahibi Tom Van Der Borght oldu. Göz alıcı renkli ve iyimser tasarımlarıyla dikkat çeken tasarımcı üretimini dönüştürülmüş ip, plastik borular, bitkisel kürk ve payetler kullanarak çevre dostu bir duruşa da saip. Belçika'daki Stedelijke Academie voor Schone Kunsten Güzel Sanatlar Akademisi'nden (SASK) 2012 yılında mezun olan 42 yaşındaki Belçikalı tasarımcı, festivalin en büyük moda ödülünü almak için Anthony Vaccarello ve Viktor&Rolf’un izinden gidiyor.
Festivalin moda jürisi başkanı Jonathan Anderson tasarım için "Tom Van Der Borght'un çalışmasında gerçekten hayranlık duyduğumuz şey, bunun tamamen yeni bir forma sahip olması, bir siluete karşı yeni bir bağlılık türü olması ve ödün verilemez olmasıydı" açıklamasını yapıyor ve ekliyor: "İçinde bulunduğumuz dönemde jüri olarak inandığımız şey, önümüzdeki on yıla yenilikle ve özgünlükle başlamak.”
Bu yılki Hyères Uluslararası Moda ve Fotoğraf Festivali'ni farklı kılan bir diğer özellik ise Mercedes-Benz ile Fashion Open Studio tarafından hazırlanan ve finalistlere çevre dostu uygulamalar konusunda rehberlik eden dijital mentorluk programı. Fashion Open Studio'nun kreatif direktörü ve Fashion Revolution'ın kurucu ortağı Orsola de Castro, Vogue’a yaptığı açıklamada "Hyères finalistlerine mentorluk yapmak, bilgimizi paylaşmanın ve ilham vermenin bir yoluydu" diyor.
Fotoğraf: Daragh Soden for Mercedes-Benz
Yeni girişimin bir parçası olarak, her tasarımcıdan koleksiyonlarında yer alan ve öğrendikleri sürdürülebilir uygulamaları en iyi anlatan bir görünüm seçmeleri istenirken, Chanel Métiers d'Art Ödülü'nü de kazanmış olan ve geleneksel çiftçilik tekniklerine yer verdiği çalışmalarıyla tanınan Fransız tasarımcı Emma Bruschi, yaratıcılığıyla ödüllendirildi. Bruschi, önümüzdeki yıl Mercedes-Benz moda etkinliğinin bir parçası olarak çalışmalarını sergileme fırsatı bulacak. Van Der Borght ise Ocak 2021'de Berlin Moda Haftası'nda görücüye çıkacak.
Biz de Tom Van Der Borght'a koleksiyonunun ardındaki ilhamına, tasarım değerlerine ve dönüşüme karşı olan sevgisine dair sorular sorduk.
Hyères Première Vision Grand Prix'i kazandığınız için tebrikler. Böylesine prestijli bir ödülü kazanmak nasıl bir duygu?
Gerçekten çılgınca bir duygu. Açıkçası biraz mahcup olmakla birlikte pek çok duyguyu bir arada hissediyorum. Harika bir deneyim oldu. Jürinin umut ve varoluş hakkındaki mesajımı seçtikleri ve kalplerine dokunduğu için çok mutluyum.
Modaya olan ilginiz ilk olarak nasıl başladı?
Annem dikiş ve kalıp kesme eğitimi almıştı ve ben de kumaş ve dikiş makinesiyle büyüdüm. Beş altı yaşlarında kendi hayali moda markamı yaratmaya başladım. Kıyafetlere ve evimin etrafında bulduğum şeylerden bir şeyler yaratmaya karşı her zaman ilgi duydum.
Fotoğraf: Julien Boudet
Koleksiyonunuzun arkasındaki ilham neydi?
Koleksiyon, aslında bir otoportre özelliği taşıyor. Zor bir dönemden geçerken üzerinde çalışmaya başladım. Herkesin kendi problemleriyle bireysel bir şekilde uğraştığını öğrendim ancak bazen hepimiz bu dünya için yeterince iyi olmadığımızı hissedebiliyoruz. Bu yüzden her şeyin var olma hakkına sahip olduğuna dair kolektif bir his yaratmak istedim. Gelecekte lüks ve haute couture'ün nasıl olabileceğini araştırdığım çağdaş bir kent kabilesinin vizyonu olarak tercüme edilebilir.
Koleksiyondaki parçalarınız heykelsi ve adeta sanat eseri gibi. Bu, tasarım değerlerinizi daha genel bir şekilde mi yansıtıyor?
Annem, insanlar ona moda kariyerimde ne durumda olduğumu sorduğunda, "Tom klasik bir moda tasarımcısı değil. Hikayesini kıyafetlerle anlatan bir moda sanatçısı gibi.” diyor. Bu gerçekten başlangıç noktam olan bakış açısını açıklıyor. Bu koleksiyonu da sezgisel olarak oluşturdum. Eskiden önce çizerdim, şimdi manken üzerinde yaratıyorum. Neredeyse tüm katmanların üst üste geldiği bir heykel gibi geliyor.
Sürdürülebilirliğe karşı yaklaşımınız nedir ve Mercedes-Benz x Fashion Open Studio mentorluk programından ne öğrendiniz?
Başkalarının artık yararlı bulmadıkları veya kolayca attıkları şeyleri her zaman sevmişimdir. Tek kullanımlık plastikler kullanmak ve onları zamansız lükse dönüştürmek istedim. Ayrıca artık yün kullanarak triko hayata geçirdim ve harika bir malzeme olan bitkisel sahte kürk üreten bir tedarikçiyle çalıştım. Mentorluk programı gerçekten farklı yönlere bakmamı ve sürdürülebilir olma özelliği taşıyan materyallere yönelmemi sağladı.
Benim için sürdürülebilirlik ekolojik boyuttan daha da ileri gidiyor. Ayrıca önemli bir sosyal yönü de var; insan olarak birbirimizle başa çıkma şeklimizi yeniden tanımlamalı ve mümkün olan her şekilde birbirimizi desteklemeliyiz. Birbirimizle ve aynı zamanda gezegenimizle birlikte yaşamanın uyumlu bir yolunu bulmalıyız.
Sizin için sırada ne var peki?
Eve gidip dinleneceğim ve sonra önüme çıkan fırsatlar hakkında açık fikirli olacağım. Geleceğin benim için hazır olduğuna gerçekten inanıyorum.