Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İstanbul’u “Hareketli ve biraz kaotik yapısıyla sürekli yenilenen, sürprizlerle dolu bir şehir” sözleriyle tanımlayan Ayşe Ege ve Ece Ege, İstanbul Boğazı’ndan ilham aldıkları 2024-25 Sonbahar/ Kış koleksiyonuyla kasım ayında Beymen İstinyePark’taydı.
Dice Kayek, couture ruhunu günlük yaşamın stil dinamikleriyle buluşturan 2024-25 Sonbahar/Kış koleksiyonu Boğaz’ın Çağrısı ile kasım ayında Beymen İstinyePark’taydı. İstanbul-Paris arasında yoğun bir hayat sürdüren Ayşe Ege ve Ece Ege’nin günlük yaşamdan özel davetlere, her anınıza sanatsal detaylarla zenginleştirilmiş özgün bir dokunuş katacak tasarımlarını bu özel pop-up store’da keşfettik.
Ece Ege: İstanbul ve Paris arasında yaşamanın farklı dinamikleri ve enerjileri var. İstanbul, hareketli ve biraz kaotik yapısıyla sürekli yenilenen, sürprizlerle dolu bir şehir. Buranın bu karmaşası bize ilham verirken yaratım sürecimize farklı bir yoğunluk katıyor. Paris ise daha sakin, oturmuş ve sofistike. Orada disiplin ve estetik daha belirgin; ilhamı bulmak için daha düzenli ve ince bir atmosfer var. Bu iki zıt şehrin kombinasyonu, bizi besleyen bir denge oluşturuyor. İstanbul’un enerjisi ve Paris’in zarafeti arasında gidip gelmek, yaratıcı süreçlerimize dinamik bir denge katıyor ve çalışmalarımıza çok yönlü bir derinlik sağlıyor.
Ayşe Ege: İnternet Çağı öncesinde marka bilinirliği oluşturmak gerçekten zordu. Bilgiye erişim kısıtlıydı ve global ölçekte sesimizi duyurmak çok daha büyük bir çaba gerektiriyordu. İlk yurt dışı defilemizi Paris’teki Institut du Monde Arabe’da gerçekleştirdik ve bu etkinlik büyük ses getirdi. Mekan, 1001 Gece Masalları’nı andıran büyüleyici bir atmosfere sahipti. Yer minderleriyle dekore edilmişti ve bu detay, defilemizin benzersizliğini vurgulayan unutulmaz bir dokunuş oldu. Öyle ki, katılımcılar minderleri evlerine götürecek kadar çok etkilenmişlerdi.
E.E.: O günler moda dünyasının çok daha uzun soluklu ve sindirilerek yaşandığı günlerdi; kreatifliğin zirvede olduğu bir çağdı. Tasarımcılar için asıl öncelik, yaratıcı özgünlüklerini ortaya koymaktı; para kazanmak ikinci plandaydı. Bu anlayış, işimize ve markamıza verdiğimiz değeri ve özeni yansıtan bir yaklaşımdı. Yıllar içinde bu yaratıcı sürecin takdir edilmesi, markamızın kalıcı başarılarını inşa etmemize yardımcı oldu.
A.E.: Evet ancak bu değişimin çok olumlu olduğunu söylemek zor. Maddiyatın ve satış odaklılığın ön planda olduğu, hızlı tüketimin teşvik edildiği bir dünyaya dönüştü. Sonuç olarak, kalite genel anlamda düşüş gösterdi ve yılda dört kere yeni koleksiyon göstermek, moda dünyasını oldukça stresli hale getirdi. Bizim gibi kendi kendini finanse eden bağımsız markalar için bu yeni dinamikler tabii ki zorluklar yaratıyor.
E.E: Biz aslında bu akımın öncülerinden biri sayılabiliriz. 2013 yılında moda filmleri yapmaya başlamıştık ve hâlâ bu yaratıcı formu kullanarak koleksiyonlarımızı tanıtmaya devam ediyoruz. Moda filmleri, tasarımın arkasındaki hikayeyi anlatmak ve izleyiciye daha derin bir deneyim sunmak için mükemmel bir araç.
A.E.: Tabii ki bu oldukça zorlayıcı bir süreç. Başarının sırrı, markanın DNA’sını koruyarak, kendini sürekli geliştirip zamana ve beğeniye uygun koleksiyonlar sunabilmekten geçiyor. Dice Kayek olarak, zamansız, kaliteli ve yaşsız tasarımlar sunmak bizim değişmeyen temel değerimiz. Bu, her sezon trendlerle uyumlu koleksiyonlar sunarken, markamızın özünden ödün vermeden, kalitesini ve stilini koruyarak hareket etmemizi sağlıyor.
E.E.: İmzamız olarak kabul edilen, kendi bakış açımıza göre sürekli hesaplar yaparak tasarladığımız, adeta heykel formundaki kıyafetlerin altyapıları, mimari esaslara dayanıyor. Her bir tasarımımız için yaptığımız bu ince hesaplar koleksiyonlarımızın genlerini oluşturuyor.
E.E.: Dice Kayek markasını Paris’te kurmuş olsak da İstanbul her zaman bizim için vazgeçilmez bir ilham kaynağı oldu. Bu şehir, tarihi dokusu, kültürel zenginliği ve dinamizmiyle bizi sürekli besliyor. İstanbul, sadece bir şehir değil tasarımlarımızın arkasındaki hikayeleri ve ruhu şekillendiren, koleksiyonlarımıza derinlik katan bir ilham kaynağı.
A.E.: En önemli müzelerde sergilenen koleksiyonlarımızın çoğu İstanbul’dan esinlenmiştir. Şehrin karmaşası, gelenekleri ve çağdaş dokunuşları, yaratıcılığımızı körükleyen ve her sezon koleksiyonlarımızda kendini hissettiren unsurlar arasında. İstanbul’un ruhu, Dice Kayek’in tasarımlarına zamanla işlenen, zamansız ve evrensel bir hikaye anlatır.
E.E.: İlhamını Avrupa ile Asya arasında gidip gelen teknelerin melodisinden, dev hayaletler gibi birbirlerinin yanından yavaş yavaş geçen yük gemilerinden aldığımız Boğaz’ın Çağrısı koleksiyonumuzda İstanbul Boğazı’nın ihtişamını, zamansız güzelliğini somutlaştırarak bu eşsiz tarihi çağdaş bir vizyonla birleştirdik. Bu hissin, koleksiyondan parçalar giyenlere de geçmesini istiyoruz.
E.E.: Maskülen çizgilerin de yer aldığı, zamanın ötesinde bir zarafete sahip bu koleksiyonda, İstanbul Boğazı’nın emsalsiz ruhunu yansıtan yün ve ipek flanel paltolar, ceketler, yelekler, 30’lu yıllardaki gibi askılı olarak giyilebilecek yüksek belli pantolonlar, cigarette pantolonlar, mini etekler yer alıyor. Her sezon kullanmaktan vazgeçmediğimiz, imzamız olarak da kabul gören boyutlu kumaşlar saten, ipek, kadife, krep ve brokarın yanı sıra el nakışı detaylar ve işlemeler koleksiyonumuzun detaylarını oluşturuyor.
A.E.: Beymen, Türk moda dünyasında çok önemli bir rol oynuyor. Son yıllarda yerli tasarımcılara mağazalarında yer vererek Türk markalarının global arenada tanınmasına katkı sağlıyor. Bu, olması gereken bir yol. Global bir marka olan Dice Kayek olarak, yerli markaların desteklenmesini çok önemsiyoruz ve Beymen’in bu yaklaşımını çok değerli buluyoruz.