Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Pelagia Kolotouros’un kreatif direktörlüğündeki Lacoste yeni koleksiyonuyla sportif şıklıkta yüksek modaya adım atıyor.
Lacoste’un son dönem şovlarında iddialı bir duygusallık söz konusu. Alışılagelmişin dışında kesimler, 90’lar ruhunun çağdaş bir yorumu ve ilgi çekici mekanlarda düzenlenen defileler, tasarım dünyasına 1930’larda tenis tişörtleriyle adım atan markanın dinamik tarzını yeniden tanımlıyor. Devrim niteliğindeki bu değişimi markanın An İnvitation, yani Bir Davet başlıklı 2025-26 Sonbahar/Kış koleksiyonunda izledik. Söz konusu yeni çizgi Mart 2025’teki Paris Moda Haftası’nda kendini kelimenin tam anlamıyla sahaya taşıdı. Sportif giyimi yüksek modanın detaylarıyla harmanlayan bu sıradışı koleksiyon, markanın kurucusu René Lacoste’un 1930’larda tenis şampiyonundan girişimciye dönüşmesine ve erkek modasını şekillendirmesine bir övgü niteliğindeydi. Marka herkesi sosyal bariyerleri aşmaya davet ederek, yaratıcılık ve kapsayıcılık dolu bir atmosfer sundu; tıpkı René Lacoste’un 1940’lardaki yemek davetlerinde etkili figürleri bir araya getirdiği gibi. Hem metaforik hem de yaratıcılığın bariz bir birleşimi olarak defile dünyanın en ikonik tenis stadyumlarından biri olan, Roland-Garros’ta, Rafael Nadal ve Roger Federer gibi efsanevi oyuncuların iz bıraktığı Philippe-Chatrier kortunda düzenlendi. Toprak kortun kırmızısı koleksiyonla müthiş bir uyum sergilerken, boş tribünler ve tenis toplarını andıran dairesel oturma düzeni, misafirler ve modellerin alan içinde serbestçe hareket etmesine izin verdi. Defile için yaratılan “kort”, sınırların ortadan kalktığı, tüm yeteneklerin bir araya geldiği bir alan metaforu yaratmasıyla da dikkat çekti.
Lacoste 2025-26 Sonbahar/Kış, Vogue Runway
Sükse yaratan koleksiyona yakından bakacak olursak, klasik Lacoste’u farklı kılan şeyin detaylarda gizlendiğini görüyoruz. 1930’ların baş döndüren sosyal yemeklerinden ve René Lacoste’un zarif yaşam stilinden ilhamla şekillenen tasarımlar, spor ve modanın harmanlandığı bir şıklık yaratıyor. Son iki senedir kreatif direktör Pelagia Kolotouros’un liderliğinde yol alan markanın ikonik mirası, yalnızca atletik bir ruhu değil aynı zamanda Fransız zarafetini, çağdaş şehirli bir estetikle harmanlayan sofistike ve iddialı parçalara dönüşüyor. File dokular, net siluetler ve retro referanslar, bu görsel anlatının hem geçmişe saygı duruşunda bulunan hem de geleceğe bakan yönünü tamamlıyor. Hep aşina olduğumuz yumuşak nötr tonlar daha canlı ve yoğun renklerle birleşiyor; markanın miras renklerinden yeşil koleksiyon boyunca dikkat çekerken, siyah, beyaz ve sıcak ‘camel’ tonlar zarif bir dengenin taşlarını oluşturuyor; fuşya gibi parlak tonlar ise koleksiyona modern ve taze bir his katıyor. Bu canlı renklerle klasik tonların ahengi, markanın köklerine sadık kalarak nasıl evrildiğini gösteriyor. Daha çok gece görünümlerine uygun gri ve metalik dokular ise timsah şeklinde broşlar ve pileli bir tenis eteğinin hareketinden esinlenen Lenglen çantayla önemli bir vurgu unsuru olarak ortaya çıkıyor. Ayakkabı tasarımlarında ise öne çıkan şey, yalnızca estetik değil; hareket özgürlüğünü önceliklendiren bir duruş. Stil ile işlevsellik arasındaki denge, konfora verilen özenle daha da belirginleşiyor. Kimi zaman retro esintili bir sneaker, kimi zaman daha rafine bir siluetle karşımıza çıkan modeller, günlük yaşamın ritmine uyum sağlarken markanın modern ve sportif ruhunu her adımda hissettiriyor. Terzilik, spor unsurları ve teknik kumaşların devrimsel kullanımı ile Lacoste, spor giyim ile lüks modayı başarıyla bir araya getiriyor.