Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Simon Porte Jacquemus, Francesco Risso ve Kerby Jean-Raymond, 7 Mayıs’ta düzenlenen Vogue Global Conversations panelinde yavaşlamak ve moda haftasını kurtarmak üzerine tartıştı.
7 Mayıs’ta düzenlenen ve Simon Porte Jacquemus, Pyer Moss’tan Kerby Jean-Raymond ve Marni’den Francesco Risso’yu ağırlayan Vogue Global Conversations paneli, yeniden icat etme fikri üzerine yoğunlaştı: Gelecek nesil tasarımcılar krizde nasıl güncel kalabilir? Bu soruya tek bir yanıt vermeseler de üç panelist, yavaşlamanın ve topluluklarına tekrar odaklanmanın önümüzdeki aylar (ve yıllar) için çok önemli olacağı konusunda hemfikirdi. Birçok ülkenin karantina uygulamasına devam ettiği şu günlerde, bu tasarımcılar kitleleriyle ağırlıklı olarak Instagram –veya Jean-Raymond örneğinde olduğu üzere Wale ile birlikte yönettiği bir müzik klibi– gibi dijital platformlarla bağlantı kuruyor. Jacquemus, markası için ilk defa FaceTime üzerinden Barbie Ferreira ve Bella Hadid ile bir kampanya çekimi gerçekleştirdi. “İyi bir mesaj göndermenin, pozitif duyguların yanı sıra modayı paylaşmanın hâlâ mümkün olduğunu anlatmanın bir yoluydu” dedi.
Güncel kalma sorusu, endüstrinin diğer yönlerine, özellikle moda haftasına dair bir tartışmaya kapı açtı. Jacquemus, Jean-Raymond ve Risso takvim temposunun fazla yoğun olduğunu söyleyen ilk tasarımcılar değil. Fakat moda haftasını yeniden güncel kılmak tamamıyla sanala dönmek ya da markaların diledikleri an defile düzenlemeleri anlamına da gelmiyor. “Moda haftası olmasa hiçbirimiz burada olmazdık” diye belirtti Jean-Raymond. “Büyük markalar belirli bir zaman diliminde defile düzenlerken daha ufak markalar da bu durumdan faydalanabilir; çünkü herkes o etkinliğe katılmış oluyor. Defile konseptinin kesinlikle değişmesi gerektiği kanısındayım. Ama o giriş noktası genç tasarımcılar için büyük önem taşıyor.”
Kitlenizle Bağınız Özgünlükle Başlar
Jacquemus’ün Instagram hesabının son yıllarda büyük ses getirdiği aşikar. Fransız tasarımcı defilelerinden sahne arkası görüntüler ile kendi hayatından enstantaneleri bir araya getirmenin yanı sıra Marsilya’daki çocukluğundan kareler ve çok sayıda selfie’yi de 2.2 milyon takipçisiyle paylaşıyor. Bu, işinin önemli bir parçası haline gelmiş olsa da bunun bilinçli bir karar olmadığının altını çiziyor. “Topluluğuma yakın olmam bir pazarlama stratejisi değildi” diyor. “Yalnızca moda değil, sevdiğim ve beni mutlu eden her şeyi paylaşıyorum. Bu kriz, kitlemle daha güçlü bir ilişki kurmamı sağladı.”
Jean-Raymond, ABD’de ırkçılık ve kapsayıcılık gibi, takipçileri için önem arz eden konulara odaklanan içerik ve filmler yaratmaya yöneldiğinden bahsetti. Wale’in yeni şarkısı Sue Me için yönettiği klip, beyaz üstünlüğü ve siyahilere yapılan zulmün tersi yaşansa dünyanın nasıl bir yer olacağını hayal ediyor. Klipteki bir sahne, Afrikalı-Amerikalı iki erkeğin 2018 yılında Philadelphia Starbucks’ta tutuklanmasını, onların yerine iki beyaz erkek yerleştirerek canlandırıyor. “Bu benim ilk klibim ama yöneteceğim son şey olmayacak” dedi Jean-Raymond. “Birbirimize empatiyle yaklaşma fikrini anlatıyor ve bence bu, şu günlerde oldukça önemli.”
Risso, Marni’deki kitlesinden ve karantina süresince ekibinin yaratıcılığının ona ne kadar ilham verdiğinden bahsetti ve diğer toplulukları da kendi markasına katılmaya davet etmenin önemini vurguladı. Risso’nun Güney Çin’deki Miao nakış grubuyla yaptığı işbirliği önümüzdeki birkaç ay içinde sunulacak ve grubun geleneksel teknikleri, aksi halde bundan asla haberdar olmayacak birçok Batılıya tanıtılacak. Nakış işleri ayrıca zamanın önemini de bizlere hatırlatıyor. “Onların kültürlerinde zaman çok farklı bir konsept. Bizim için zaman sonucu olan, ileriye doğru giden bir çizgiyken onlar için tıpkı bir senfoni gibi katmanlara sahip” dedi Risso. “Tarihlerini, nakış işleme biçimlerini ve zanaatlarını nasıl koruduklarını yansıtıyor. Nakışlı ceketler yapan kadınlarla tanıştım ve yalnızca birini bitirmek yaklaşık altı yıl sürüyor. Projemiz askıya alınmıştı ama zamanın değerini anladık. Zamanın gelecekte ne anlam taşıyacağını görmek ve bu felsefeyi markaya uygulamak için sabırsızlanıyorum.”
Moda Yavaşlamalı ki Tasarımcılar Yol Gösterebilsin
Risso’nun Marni’deki ilk günlerinden bu yana zamana ve zanaate duyduğu ilgi, 2020 Sonbahar koleksiyonu için geleneksel Venedik dokumacılarıyla yaptığı işlerde kendini tekrar gösterdi. Koleksiyondaki parçalarda görülen yaldızlı gergef işlerini yapmak hem az görülen hem de çok zaman isteyen bir süreçti. “Bunları üretmek saatler sürüyor ve moda üretiminin normal akışına tamamen ters” dedi Risso ve şöyle devam etti: “Ancak bu tür zanaatleri, özellikle kaybolmak üzere oldukları ülkelerde korumak oldukça önemli.” Tabii bu yöntem, moda defileleri ve koleksiyon teslimatlarının bırakın kadim zanaatları, yaratıcılık için bile zaman bırakmadığı mevcut temposunda pek de mümkün değil. “Takvimleri gözden geçirmeliyiz. Şu anki program çok yoğun; bu yoğunluğu azaltmak akıllıca olacaktır” dedi. “Bir anlamda, moda haftası çok donuklaştı; insanlar defileyi izlemektense telefonlarına bakıyor. Bu deneyimi tekrar güncel, duygusal ve samimi kılmalıyız.”
Jean-Raymond, her yıl iki (hatta bazı moda evleri için yaklaşık altı) defile yerine bir defile yapmayı seçerek moda haftaları çılgınlığından kendini çoktan kurtarmıştı. “Moda haftalarının temposu çok hızlı. Yeni fikirler bulmak için resmen kendi kuyruğunuzu yakalamaya çalışıyorsunuz” diyor. “İnsanlar daha birincisine yetişmeye çalışırken dört ya da altı koleksiyon sunmaktansa anlamlı birkaç iş yaratıp bunu tüm yıla yaymayı çok daha faydalı bulduk. Sonuçta böylesine panik halinde kıyafet satın almıyoruz. Koleksiyona bir kuluçka zamanı vermeniz gerekiyor. Müzik veya film gibi düşünebilirsiniz. Bir müzisyen albüm çıkardığında, o albümün kamu gözünde olgunlaşması için ona zaman tanımanız gerek. Modada zaman lüksüne hiç sahip olmadık.” Bu kararı karşısında gördüğü ‘ters tepkiler’ konusunda da samimi davrandı. Perakende listesinin 100’ün üzerindeyken 10’un altına düştüğünü; çünkü perakendecilerin tek seferde büyük bir sipariş vermek istemediklerini söyledi. Fakat bu karar markasını işbirliklerine, pop-up’lara ve doğrudan tüketiciye ulaşmaya daha elverişli hale getirdi.
Yakın zamana dek yılda altı koleksiyon üreten Jacquemus de son dönemde bu sayıyı ikiye indirdi. “Bir yıl önce şirketimin temposunu yavaşlatmaya karar verdim. Yaz ve kış için birer koleksiyon, bu kadar” dedi. “Ellerinde daha fazla zaman olması ekibime çok iyi geldi. Bizim için önemli bir hamleydi ve şimdi, bu kriz döneminde, yaptığımız iş konusunda daha iyi hissediyoruz.” Lüks endüstrisinin, modadaki aşırı tempo ve abartıdan kısmen sorumlu olduğunu kabul etmesi gerektiğini de ekledi. “Gördüğümüz her şeyin hızlı moda yüzünden olduğunu söylemek çok kolay fakat benim için hızlı moda olan bir şey, başkası için ‘iyi moda’ olabilir” dedi. “İnsanların modayı hızlı tüketmeleri bir sorun; bizim modamızı da aynı şekilde tüketiyorlar. Bir şeylerin değişmesini istiyorsak herkesi yeniden eğitmeliyiz.”
Defilelere Hâlâ İhtiyacımız Var Fakat Dijital Deneyimlere de Yatırım Yapmalıyız
Bu tartışmanın ve Vogue Global Conversations’ın büyük bir bölümü boyunca havada asılı kalan soruysa, eylül ayında gerçekleşecek 2021 İlkbahar koleksiyon sunumlarına ne olacağıydı. Tasarımcılar defile düzenleyebilecek mi? Yoksa her şey sanal mı gerçekleşecek? Stüdyoların ve fabrikaların hâlâ kapalı olduğu düşünülürse markaların ilkbahar koleksiyonu hazırlaması ne kadar gerçekçi? Risso, New York, Londra, Milano ve Paris’te gerçekleşecek dört dijital ‘etkinlik’ konseptinden bahsederek, “İnsanların seyahat edemediği düşünülürse, bu karmaşık bir konu” dedi. “Ama kıyafetleri bizzat görmek, engelleyebileceğimiz bir şey değil. Sanal defile anlatımına inanmıyorum. Defileleri korumamız lazım ama belki ölçeklerini tekrar gözden geçirebiliriz.”
“Podyum defilelerine bayılıyorum” diye ekledi Jacquemus. “Defile bir dans gösterisi gibidir, duygusu vardır. Sadece bir katalog değildir. Sahilde, tarlada atlarla, çok farklı defileler düzenledim. Kendini ifade etmenin bir yolu bu. Defilelerimden bazıları hayatımdaki en özel anlardı; aldığım alkış veya Instagram’daki başarıları sebebiyle değil, tamamen duygusal anlamda. Sahne arkasında ailemle ve ekibimle ağlıyor ve o defilelerle ilgili çok güzel şeyler hissediyordum. Defilelere ve sundukları duygusallığa inanıyorum.”
Jean-Raymond’ın New York’taki yıllık defileleri hep son derece dokunaklı ve duygusal oldu; özellikle Kings Theatre’da canlı koroyla düzenlediği 2020 İlkbahar defilesi. 2021’e dek defile sunmak gibi bir planı henüz olmasa da Covid-19 için aşı geliştirilene dek defilelerin nasıl olabileceği üzerine düşünüyor. “Makyaj sanatçıları modellere dokunmaktan korkarken podyumda nasıl kıyafet sergileyebilirsiniz? Ateşimizi ölçmek için moda etkinliklerinin girişinde ısı sensörleri mi olacak? Bence geçici gerçekliğimiz bu” dedi. “Bir diğer yandan 2020’nin en büyük nimeti teknoloji. Gerçek defile gibi olmayacak belki ama internetteki fırsatlar sayesinde daha küçük gruplarla gerçek zamanlı etkinlikler ve daha geniş kitlelere yönelik dijital etkinliklerin birleşimiyle bir şeyler üretebiliriz. Eskiden, defilelerimizi canlı olarak yayınladığımızda, bu deneyim çok pasif kalıyordu ama bence artık odak o dijital içeriği yaratmak ve dijital tarafa daha çok para harcamak olacak. Empati sahibi insanlar olarak bu virüsün yayılmasını engellemek için üzerimize düşeni yapmalıyız.”