Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İç mimar Enis Karavil ile içinde olduğu kuzu arayışını, aday gösterildiği Andrew Martin tasarım ödüllerini ve de Bebek’te açılan Sanayi 313 Bebek'i konuştuk.
Kalıcılık hakkında düşünüyordum. Yaşadıklarımızdan bize kalan şeyler ile ilgili. Mesela yediğimiz bir şeyin sadece tadı, hissi ve aklımızda yer eden haliyle görüntüsü bizimle kalırken -uzun veya kısa vadede vücudumuza yaptığı etkiden bahsetmiyorum- satın aldığımız bir obje ile daha farklı bir ilişkimiz oluyor. Görülen ve görülmeyen arasındaki fark ve fiziksellik yaşadığımız deneyimi ne ölçüde etkiliyor acaba?
Sanayi 313'ün yaratıcısı Enis Karavil, Fotoğraf: Mel Yates
Bu konuyu çok iyi irdeleyebilmek için Enis Karavil ile yaptığım 55 dakikalık söyleşinin ve söyleşi öncesi ve de sonrası aldığım bütün notların bulunduğu telefonumun çalınmasına bence gerek yoktu. Ama bazı şeyler söyleşi anından itibaren benimle kaldı. Bazı insanların sizde bıraktığı o kendi içinde tamamlanmışlık hissini bilirsiniz. Bunun için o insanı tanıyor olmak, yaptıklarını bilmek veya hayata gerçirdikleri işler ile artık tamamlanmış olmaları gerekmez (diğer yandan herhangi bir insan için tamamlanmak gibi bir seçenek var mıdır acaba), bunu o insanın sadece jest ve konuşmasından hissedersiniz. Sanki jest ve mimikleri o insanın inandığı şeyin arkasından gider.
Enis söyleşinin ilk dakikalarında ''Ben kendim denemediğim bir şeyin Sanayi 313'te satılmasını istemem'' dediğinde bu tez güçleniyor.
Enis Karavil'in Londra Notting Hill'deki evinden bir kare. Fotoğraf : Mel Yates
Enis ve inandığı şeyler ile olan ilişkisi onu tanımlayan önemli bir nokta: Bebek Sanayi 313’ün lavabosundaki aynalardan oluşan yerleştirme, Fornasetti koleksiyonları ve koleksiyonlarından bir diğeri olan çaydanlıklar; sanırım 58 çaydanlık demişti. Ses kaydımla giden bilgiler arasında olan çaydanlıkları bu resimden tek tek saydım, 11 tanesinin Sanayi 313 Maslak’ta 11 tanesinin Sanayi313 Bebek'te olduğunu iyi hatırlıyorum.
Enis sabırsız olduğunu söylüyor ama üniversitedeyken topladığı Fornasetti’ler ve dünyanın dört bir yerinden topladığı çaydanlıklar onu haksız çıkarıyor; o sadece inandığı şeylerin hızlı bir şekilde olmasını istiyor. Diğer yandan Sanayi313’ü başka ülkelere açmak için gelen teklifler için de ''Emin adımlarla gitmek istiyorum''diye ekliyor.
Karavil'in tasarımda kontrasta dikkat çeken "one of a kind" (benzersiz) objeleri
Londra yaşadığı sırada Victoria and Albert Museum'da çalışmış olan Enis Karavil ''Arkadaşlarımın evlerini düzenliyordum, bazıları onlara aldırdığım şeyler yüzündeden parasız kaldıklarını bile söylediler'' diyor gülerek. Enis, ''Ailem için de mimarlık okumam iyi oldu'' diyor. Bu plan herkes için karlı olmuş ama en çok Enis için, iç mimarinin en prestijli ödüllerinden Andrew Martin Design Review'un sayfalarında yer alması ise tutkusunun ona hediyesi.
Enis Karavil'in Londra'daki evindeki mutfak. Fotoğraf: Mel Yates
Enis detaylar üzerine çalışıyor ve ayrıntılar onun için önemli bir motivasyon: eğer öyle olmasaydı söyleşiye başlamadan önce ''sana burada en sevdiğim yeri göstereceğim''deyip lavaboda kendi elleriyle yaptığı musluğu ve de topladığı aynaları büyük bir heyecanla göstermezdi. Onun için en değer verdiği sanat eserlerinin sahibi kuzularıyla meşhur Xavier Lalanne’a bir soru soracak olsaydın ne sorardın dediğimde ise ''bana iki tane kuzu verir misin?'' diyor. Çaydanlıklar, Fornasetti’ler ve aynalara ek olarak.
Sanayi 313 Bebek haftanın her günü saat 7.30'dan 21.30’a kadar açık
Sanayi 313’ün adını uzun süredir duyuyoruz, henüz tanışmamış olanlar Atatürk Oto Sanayi’nin içinde bir yer düşünsün, ilk anda baktığınızda çevresini saran oto tamircilerden çok başka gözüküyor ama bulunduğu yer ile büyük bir ortak yanı var: sanayi de Sanayi 313 de yaratımı esas aılyor. Abisi Amir Karavil ile beraber açtığı oluşum açıldığı günden beri içinde satılan tasarım ürünlerden yemeklerine kadar adını dünyaya duyurdu. Ticari olmayanın sakinliğini sardığı bir yerdeyiz. Ama bunun yanında oluşuma ait tasarımlar dünyanın farklı ülkelerinden alıcılar ile buluştu. Geçtiğimiz ay ise Maslak Sanayi313’e bir yenisi eklendi. Sanayi 313 Bebek.
İçeride tek bir masanın olduğu Sanayi 313 Bebek şu dizeleri mırıldanıyor:
Vitrinde gözünün takıldığı o tatlı için dur; mutluluğun yükselsin.
Yemekte tanımadıklarınla aynı masayı paylaş; duydukların değişsin.
O espresso molası için yavaşla; nefesin çoğalsın.
İşten eve giderken uğruna yolunu değiştireceğin, ‘paket’ alabileceğin tatlar bul; rahatlığın artsın.
Her gün farklı bir tabak dene; damak tadın gelişsin.
Lokal ye/mevsiminde tüket; doğayla bağın kuvvetlensin.
Sanayi 313 Bebek’in duvarlarından birinde PG Art Gallery ile birlikte çalışan sanatçıların işleri sergileniyor. Siyah-beyaz fotoğraflarıyla tanınan Maura Sullivan ise bu kapsamda ağırlanan ilk isim.
Başta kalıcılıktan bahsederken aslında Sanayi 313’ün aynı anda sunduğu farklı deneyimler üzerine düşünüyordum, bir yanda Müge Ergül’ün leziz mutfağı -orada yediğiniz bütün yemeklere ek olarak Brownie'nin bitmemesi için dua edeceksiniz- bir yandan Enis’in yarattığı yaşam alanları veya Serana Uziyel’in dünya moda sahnesinde yerini alan ayakkabı tasarımları.
Hepsi farklı deneyimler ama ortak bir yanları var, kendi içlerindeki en büyük amaçları birer deneyim yaratmak ve bir şeyler söylemek. Yoksa kalıcılıktan bahsederken amaç fizikselden öte bir değer yargısı değil, zira bir işin ne kadar kalıcı olduğu tamamen başka bir konu değil midir, veya diğer yandan kalıcı olması için gerekli kriteri kim belirleyebilir ki? Andy Warhol The Factory’de kalıcılıktan çok yaratım sürecini esas almıştı. Sanayi 313 de bana göre aynı esasta, sonrasından çok işin kendisini önemsiyor.
Sanayi 313 misafirlerinin deneyimlerini doldurdukarı Dot dot dot'ları www.sanayi313.com adresinden okuyabilirsiniz
Dot Dot Dot’u Enis ve ekibi Sanayi 313’e gelen misafirlere doldurtuyorlarmış, ben de Enis’e doldurtmuştum. İyi ki doldurtmuşum da kağıt benimle kaldı. Ve umarım Enis’in bana söylediği şeyleri doğru şekilde aktardım. Enis’in bir saat boyunca söylediği çoğu şey burada yok ama en azından bende bıraktığı ve yarattıkları markanın ruhunu yansıtan özellikler benimle kaldı, yaratıcı ve üretime dayalı.
Hızlı bir ruh, aynı yaratma cesaretinin gerektirdiği gibi. Belki bu da yeniden başlayabilmek ve yeniden yaratabilmek için yeterli bir sebeptir. Ve Enis ile Andrew Martin Tasarım Ödülünü kazandığında onunla tekrar buluşacağım.
Merak edenler için Icloud ses kayıtlarını depolamıyor ve de notları depolama sıklığını sizin belirlemeniz gerekiyor.