Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bizi önemli tasarımcıların hayatına bir adım daha yakınlaştıran, belki de ünlü bir elbisenin ardındaki hikâyeyi anlatan moda filmlerini aslında bu kadar sevmemizin başka sebepleri de olabilir mi?
Işıltılı hayatın sembollerinden biri olan moda dünyası sadece kendi alanında değil sinema dünyasına giriş yaptığı zamanda aynı şekilde ilgimizi çekmişti. Tasarımcılar, kıyafetler, gösterişli bir hayat, bunların hepsini bir de sinemanın görsel vuruculuğuyla birleştirdiğimiz zaman önümüze bıkmadan izleyeceğimiz bir filmler listesi uzanıyordu. Ancak bu filmleri bu kadar değerli yapan, madalyonun diğer yüzünü de görmemizi sağlamasıydı. Herkesin bir başlangıç noktası olduğunu, pes etmeyi, yola çıkmayı, yenilmeyi, yeniden umut etmeyi gördüğü bir yüz. Özellikle de moda dünyasına ilgiliyseniz, hatta bu sektörde bir gelecek planlıyorsanız bu filmler sizin için ilham kaynağı niteliğinde olabilir. Peki perdenin arkasında aslında moda filmlerini bu kadar etkileyici yapan nedir?
Coco Chanel, moda filmleri yolculuğuna belki de bizi ilk başlatan isimlerden biridir. Defalarca çekilmesine ve Gabrielle Chanel’i farklı yüzlerde görmemize rağmen hala aynı merakla yenilerini izleyeceğimize eminim. Bunun en büyük sebeplerinden biri belki de hayatına dair en fazla bilgiye sahip olduğumuz isimlerden biri olması. Trajik başlayan hayatı, babasına duyduğu özlem, yalnızlığı, hayalleri, gibi herkesin hayatına farklı bir şekilde dokunan hikayesi bize onun da herkes gibi insan olduğunu hatırlatıyor.
Yves Saint Laurent’ın hayatını anlatan ve tasarımcıyla aynı ismi taşıyan filminde onun kırılgan ve endişeli yanına şahit olduk. Genç yaşta en büyük moda markalarından biri olan Dior’un başına getirildiği zaman yaşadığı duygular ve bu duyguları yansıtamamaktan duyduğu baskı, aldığı sorumluluğun yarattığı stres bize her şeyin kolay olmadığını bir kere daha gösterdi.
Başlama cesaretini göstermek, sayısız kere yenilmek ama her defasında yeniden başlamak. Moda filmlerinin belki de en büyük özelliklerinden biri içinde barındırdığı motivasyon gücü. Çünkü hepimizin kendi hayatında bu yüksek enerjiye ihtiyacı olabiliyor. İzlediğiniz hangi tasarımcının hayatı olursa olsun günün sonunda o filmi içinde oluşan motivasyon tohumlarıyla bitirmeniz mümkün.
Burada konu, tamamen yapılan işe, mesleğe duyulan aşk. Çünkü bahsettiğimiz motivasyonun da ana kaynağı o. Bir şeyi gerçekten sevdiğiniz zaman onu hayatınızda tutmak ya da hayatınızı onun etrafında şekillendirmek için inanılmaz bir istek duyarsınız. Güne bu duygularla başlar kapanışı da aynı duygularla bitirirsiniz. Sizi yataktan kaldıran, yaratıcılığınızı tetikleyen aşk, hiç şüphesiz hayatlarını izleme fırsatı bulduğumuz tasarımcıların da en değerli ortak özelliklerinden biriydi.
Bütün bu maddelerin tamamına baktığımızda da moda filmlerini neden bu kadar sevdiğimizi daha iyi anlıyoruz. Çünkü bazen sadece fil dişi kuleler gibi gördüğümüz moda dünyasının ardında hepimize dokunan bir bağlantı var.