Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Siz de güneşli bir günde, en sevdiğiniz müzenin bahçesinde, dev bir hasır şapkanın altında birkaç dakika kestirebilmeyi ya da Paris sokaklarında süzülen rengarenk Le Bambino çantalardan birine atlayıp Saint-Germain-des-Près’de inmeyi düşündünüz mü? Markaların son zamanlarda sürrealist perspektiften hazırladığı kampanyalar sayesinde, bugünlerde modada her şey mümkün!
Nisan ayında bir sabah, son derece şık ve gerçeküstü bir dünyaya uyandığımızı söyleyebiliriz. Güney Fransa kırsalını parizyen bir tavırla gardıroplarımıza taşıyan marka Jacquemus’ün Instagram hesabındaki bir videoda, markanın Le Bambino isimli çantasının rengarenk dev versiyonları, adeta bir tramvay gibi Paris sokaklarında dolaşıyordu. İçimden, bu dev çantalardan birine atlayıp Paris sokaklarında dolaşmayı ve mümkünse bir Jacquemus butiğine uğramayı geçirmiştim. Tabii, bunun harika bir pazarlama kampanyası olduğunu da. Bu dev çantaları, Capri’nin masmavi sularında yelken açan Tod’s The Bubble Ballerina babetler, Toskana kırsalında tozu dumana katan tekerlekli süet bir loafer ve Londra Tower Bridge üzerinden kayan Victoria Beckham marka Chain Pouch’lar izledi. Isabel Marant’ın Paris’teki erkek giyim butiğinin önüne gökten sıkılan dev diş macununu gördüğümdeyse artık Salvador Dalí’nin yeniden hayata döndüğünü ve havalı bir reklam ajansında kreatif direktör olarak işe başladığını düşünüyordum. Dalí’nin Belleğin Azmi eserindeki eriyen cep saatlerinden birini taktığımı hayal ederken (tabii ki bir Cartier Crash da fena olmazdı) aklıma şu soru takılıyor: Ne oldu da moda markaları bir anda sürrealizme kendini bu kadar kaptırdı ve pazarlama kampanyalarını sürrealist bir perspektiften tasarlamaya başladı?
Tüm bu sürrealist pazarlama kampanyalarının önünü bir avangard açtı diyebiliriz. Ocak ayında Japon sanatçı Yayoi Kusama ve Fransız modaevi Louis Vuitton arasında ikinci kez gerçekleşen işbirliğine ait mağaza aktivasyonları, moda pazarlamasında yaklaşan gerçeküstücü akımın sinyallerini veriyordu. Paris mağazasının dış cephesini Kusama’nın renkli puantiyeleriyle kaplamakla kalmayıp binaya bir de sanatçının dev heykelini yerleştiren marka, New York mağazasının vitrinine de puantiyelerini resmeden sanatçının neredeyse gerçek zannedilebilecek bir robotunu koydu. Eh, koleksiyondan daha çok bu aktivasyonların dikkat çektiğini söylememe gerek var mı?
Tasarımlarında olduğu kadar kampanyalarında da her zaman en yeninin ve en çok konuşulanın peşinde olan moda markalarının gelişen teknolojiyi de marka stratejilerine adapte etmesi gecikmedi. Post-Instagram çağında artık CGI (Computer generated imagery) yani bilgisayar tabanlı görüntü teknolojisini kullanan markalar, takipçilerini sosyal medya akışlarında durduracak bir görüntü ihtiyacı duyuyor ve bunu yapmak için de DALL-E ve Midjourney gibi yapay zeka programlarına başvuruyor. Ortaya ise gerçeklik algımızı altüst eden, yeni ve tuhaf bir estetiği empoze eden sürrealist görüntüler çıkıyor.
Bu akıma sadece gelişen teknolojinin sebep olmayacağını geçiriyorum içimden. Paris sokaklarında trafiğe karışan dev çantaların 47,7 milyon görüntüleme ve 2 milyon beğeni almasının ardında, yaşadığımız çağın üzerimizde yarattığı haletiruhiyenin de bir etkisi olmalı. Tribal Worldwide İstanbul stratejik planlama direktörü Ceren Şehitoğlu Behen bu durumu şöyle açıklıyor: “Sürrealizmin doğuşunda, hayatın gerçeği olarak kanıksadığımız şeylerden duyulan bir memnuniyetsizlik, bir sıkıntı var. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ya da bugünün pandemi sonrası, ekonomik kriz ve savaşların ortasındaki dünyasında oluşan bunalım; ruhumuzda hayal gücüne, canlılığa, eğlenceye ve fanteziye daha fazla yer açıyor.” Sonuçta kim artan enflasyonu ve döviz kurunu düşünmek yerine dev bir hasır şapkanın içinde ve Çaykovski’nin Şeker Perisi müziği eşliğinde muzip rüyalar göreceği bir uykuya dalmak istemez ki? Berlin merkezli sanatçı ve şapka tasarımcısı Maryam Keyhani kesinlikle ister! Keyhani’nin aslında bir sanat performansında kullanmak için üç hafta boyunca elleriyle yaptığı dev şapkasıyla bir müze bahçesinde dolaştığı videosu, 2 milyon görüntüleme almasının yanı sıra tasarımlarını almak isteyen sürrealist bir takipçi kitlesini de yaratmış. Bilgisayarda yaratılan görüntülerin aksine son derece “gerçek” olan bu performans ve gelen tepkiler, gerçeklerden kaçmaya dair olan gizli arzumuzu dışa vuruyor.
“Şaşırtıcı boyutlarda, fantastik kurgularda, beklenmedik anlarda karşımıza çıkan ürün iletişimleri öncelikle bu markaların dikkat çekiciliklerini artırıyor. Belki de bir moda markası için en önemli şey olan akılda kalıcı bir imaj, bir görsel oluşturuyor. İş ne kadar beklenmedik olursa sosyal medya etkileşimi de o denli yükseliyor ve markanın popülerliği güçleniyor” diye sözlerine devam eden Ceren Şehitoğlu Behen, bu tuhaf ve çarpıcı gerçekliğe sahip kampanyalara dair son sözü de söylemiş oluyor aslında.
Aklıma yakın zaman önce moda sektörünü kelimenin tam anlamıyla sallayan o Instagram post’u düşüyor. Gucci’nin yeni kreatif direktörü Sabato de Sarno’nun aynı zamanda ilk kampanyası olan, markanın high jewelry çekimine ait bir kare. Efsanevi model Daria Werbowy’i David Sims’in kadrajından gördüğümüz, akıllara “old Celine” estetiğini getiren fotoğraf, müthiş bir geri dönüşü müjdeliyor. Modanın minimalist cephesinin başkomutanı Phoebe Philo’nun da yakında tanıtacağı koleksiyonu, tüm bu gerçeküstü perspektife ve fantastik kampanya görsellerine bir son verebilir mi dersiniz?