Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Orta Çağ'ın modern seramik sanatçısı Lucie Rie farklı estetiğe, yaşa ve hatta kültüre sahip olan iki tasarımcıyı bir araya getiriyor
Lucie Rie Londra'daki stüdyosunda (Fotoğraf: Lord Snowdon, 1989)
Luncheon dergisi için dünyaca ünlü seramik sanatçısı Lucie Rie üzerine uzun bir yazı yazdığımda, sanat ve kültürün ne kadar müthiş bir birliktelik yarattığını ve bu hikayenin Snowdon'un fotoğraflarıyla tekrardan canlanacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Genel yayın yönetmenleri Frances Von Hofmannsthal ve Thomas Persson'un olduğu Luncheon dergisinden size, moda hakkında kimsenin beklemediği bir birliktelik hikayesi:
Jonathan Anderson avuçlarını o kadar zariflikle bir araya getirdi ki, ellerinin bir Lucie Rie çömleğini anlatmaya çalıştığını anladım. "Bu dokusal bir şey" diye anlatıyor; hayatı boyunca seramik koleksiyoncusu olmuş tasarımcı. Lucie Rie hakkında obsesif olduğuma inanıyorum. "Benim için 20. yüzyılın en önemli moda tasarımcısı Miyake ile olan ortak çalışmalarına bayılmıştım." Saçlarını sertçe çekiştiriyor." Aldığım ilk Lucie parçasını hatırlıyorum, 1950'lerde yaptığı bir salata kasesiydi ve bende bağımlılık yaratmaya başlamıştı."
Neden Issey Miyake ve Jonathan Anderson gibi farklı dönemlerden, ülkelerden ve kültürlerden gelen iki tasarımcı, Viyana’da doğup İngiltere'ye kaçmış olan bir kadının ellerinden çıkmış beyaz cilalı bir çömlek kase sayesinde, ortak nokta buluyorlar?
Issey Miyake seramikçiyle olan duygusal etkileşimi anlatan "Issey Miyake Lucie Rie Buluşması" adlı sergisini 1989'da Tokyo ve Osaka yaptığı zamanda Jonathan Kuzey İrlanda'da daha beş yaşında olan bir çocuktu. "O zamanlar çok az tanınmasına rağmen insanların Lucie'nin çalışmalarını çok beğenmelerine şaşırmıştım. Bu başarının Tadao Ando tarafından tasarlanmış salona olan borcu büyük" diye anlatıyor Miyake sergiyi.
Lucie Rie ile tanışmak için dünya yolculuğuna çıkmış olan Issey Miyake. Sonunda çok yakın arkadaşlar olmuşlar
Miyak, Lucie Rie'nin işleri ile olan ilk tanışma anını "güzellikle canlanmak" olarak anlatıyor. Londra'da bir kitap mağazasındaki seramik kitabıyla ile başlayan bu tanışma sonra seramikçinin Londra'daki mütevazi evine ziyarete dönüşüyor.
"Yaptığı işleri görünce birden yaratmanın bu olduğunu anladım ve birden enerji ve ilham dolduğumu hatırlıyorum" diyor Miyake tanışmalarını ve bu tanışmanın onu nasıl Tokyo'da sergi organize etmek için heyecanlandırdığını anlatırken.
"Güzellik, sadelik, asillik ve Lucie'nin işlerinin kendi öz karakteri ana sahneyi ele geçirdi ne kadar güzel olsa da içerisi. Çalışmalarındaki çekicilik el yapımı olmasının verdiği sıcaklık ve nostaljiden kaynaklanıyor ve kalbinize dokunuyor. Ben her zaman konuşma konusunda başarısız olmuşumdur ve benim için çalışmaları söze olan ihtiyacımın yerine içimde hissetmek için bir tutku uyandırdı. Lucie'nin her parçası yaradılışının kökeni hakkında bir his sunuyor. Ne Batı ne de Doğu, her parça kendi dünyasına ait."
Miyake'nin tersine, Jonathan Anderson, İrlanda kökeninden gelen çene çalmasıyla, Lucie Rie'nin sadeliği ve hafifliğine neden ve nasıl bu kadar güçlü bir bağ hissettiğini açıklamak için çok heyecanlı. Bana çömlek kasenin üzerindeki kazıma sanatını anlatırken kaseyi tekrardan hayata getirdi.
"Şekli şöyle ve şurasından çizgiler geçiyor" dudakları ve elleriyle anlatıyor Jonathan. "Lucie'nin işlerinde ve nasıl dokunmanız hakkında bir büyü var. Elinize aldığınızda ağırlığının çok farklı bir dinamiği var: sandığınızdan daha hafif ya da daha ağır olabilir. Bir de 1970 ve 1980 zamanlarında her dönemde nasıl kendini geliştirdiği var."
"Yapmayı bilmediğim birşeye her zaman hayranlıkla bakmışımdır, çünkü çok aydınlatıcı bir duygu! Bu size ölümsüz olmadığınızı gösterir, birşeye saygı gösterip bakıp "VAY" diyebilirsiniz. Bu benim sahip olmadığım bir yetenek fakat onun erdemini anlıyorum."
Lucie Rie'nin killi elleri, Lord Snowdon tarafından çekilmiş (1989)
O sırada 1995'de 93 yaşında ölmüş olan ve 20. yüzyılın zanaatının ustası sayılan bu sanatçı üzerine daha çok şey öğrenmem gerektiğini anladım. Seramik üzerine çok bilgim olmamasına rağmen kocaman çömlekleri ile kırılgan porselenlerinin arasındaki çekimi hissettim. Vazonun ince boynuna ve şişkin göbeğine dokunma isteği geldi, parmaklarımla çömleği gezmek istedim.
Emmanuel Cooper tarafından yazılmış Lucie Rie biyografisini okudum ve Fritz Lampl gibi ,cam üflemesinin onunkinden çok farklı olduğu, ya da Hans Coper'la göçmen empatisinin olduğu yakın arkadaşlıklarını öğrendim.
1940'larda bombalar altında kalmış İngiltere zamanlarında cam düğme işi yapan Lampl Lucie'yi seramik düğme yapması için teşvik etmiş. Bu kenar kariyer ona dekoratif ve renkli parçalar kazandırmış; düğme şeklinde deniz kabukları, metalik çiçekler veya kare mercanlar krem, beyaz ya da mürekkep mavisi renklerinden beyaz üzerine kanarken.
Miyake bir koleksiyonunda (Sonbahar/Kış 1989/90) Lucie Rie'nin düğmelerini büyük yumuşak ceketlerin yakalarında kullanmıştı. O zaman bu iki sanatçının birbirlerine bağlı sanatçı olduklarını bilmiyordum.
Lucie Rie çömlek düğmeleri (solda) ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra askeri düğmelerin yerini almış. Issey Miyake'ye birkaç seçme parçalar vermiş 1989/90 Sonbahar/Kış koleksiyonu için. 1995'deki ölümünden önce bütün kişisel düğme koleksiyonunu Miyake'ye miras bırakmıştır.
Miyake ve Jonathan Anderson'un ortak noktasını Mark Holborn'un "Irving Penn Issey Miyake'nin çalışmasını gözetliyor" (Jonathan Cape 1999) adlı denemesinden sonra anladım. Irving Penn ile 20 yıla yakın ortak çalışmalarında Miyake'nin en sanatsal anlatımı ortaya çıkıyor. Bu güçlü sanatsal ortaklık Japon tasarımcının şekiller ve dokulardan oluşan çalışmasına daha derin bir anlam katmıştır. Şekiller ve kumaşlar birbirinden farklı hareket ederler, vücut hem kıyafetle hem de ona karşı hareket eder Miyake'nin tasarımlarında. Holborn Miyake için "Tasarımlarında şehvet bulamazsınız, onun yerine şeklin saf hali vardır. Haz şehvetin yerini almıştır." demiştir.
Bu cümle Lucie Rie'nin işi içinde geçerli değil midir? Edmund de Waal tarafından Lucie Rie üzerine yazılmış bir yazıyı hatırlıyorum, kendisi de tutkulu bir çömlekçi. Emmanuel Cooper ve de Waal tarafından yazılmış yazının adı Modernist Çömlekçi'ydi ve Lucie'yi "hafif, beyazda kusursuz" ve kişi olarak "korkusuzca kaba" olarak tanımlamışlar. De Waal "Lucie Rie'nin çömlekleri içgüdüsel bir güç özetliyor; şekil, doku ve işlevden esasa eşliyor. Hayatı bu noktaya gelecek kişiyi açığa vuruyor." diye yazıyor.
Aynı eleştiriyi Miyake için yapabilirim, onun sakin, sessiz ve nazik olması dışında. Fakat Jonathan Anderson Irving Penn'in saf ve şehvetin eksik olduğu vizyonuna sığabilecek mi?
Jonathan kadın ve erkek koleksiyonlarında ile cinsiyet akıcılığı hakkında değişik yollara başvurmuş, özellikle kadınlara özel yapılmış parçaları erkek koleksiyonunda da kullanmıştır. Fakat bunları cinsiyet kavramıyla tahrik etmek için değil bir heykeltıraş gibi şekillendirmek için yapıyor.
Tasarımcı Jonathan Anderson
Jonathan'a tasarımları için Lucie Rie'den mi yoksa Bernard Leach, Hans Cooper ya da Jennifer Lee gibi başka İngiliz seramikçilerden mi ilham aldığını sordum. "İki projenin de Lucie Rie üzerine olduğunu düşünüyorum." diyor tasarımcı İspanyol deri şirketi, 2013'den beri tasarım müdürü olduğu, Loewe'deki işlerini göz önünden geçirirken.
"Derinin şekil aldığı bir parça yapmıştım ve İngiliz seramiğine benzemesini istemiştim Paul Cardew ve Jennifer Lee gibi. Deriği onlar gibi tekrardan yorumlamıştım. Öğreniyorsunuz ki seramik toplumu modaya uyarlayınca çok destekleyici olmuyor. Fakat bir sonraki kuşağın Lucie'yi tanıması ve çağdaş tutması çok önemli. Tüm Japon tasarımcılar için olan saygım sonsuzdur çünkü her zaman zanaata karşı saygı ve tutarlılık vardır."
Onun en çok etkileyen Rie çalışması ise düğmeleri. "Düğmelerin plastik versiyonlarını yaptım çünkü zaraat ve tasarım için çok önemli bir dönem noktasıydı Miyake'yle çalışmaları: bir tür saygı göstergesiydi... Heykel gibi olması hoşuma gitmişti. Düğmeler benim için çok heykelimsi bir şey çünkü çok mükemmeller." Jonathan düğmeleri o kadar kafaya takmış ki çok önceden Rie ile çalışmış olan birinden düğmelerin çoğunu satın almıştır. "İlginç olan birkaçının feminen olmasıydı. Bazıları çok basit bir cam üstünde baş parmağı izi varken, bazıları küçük ama çok heykelimsi, içeriye dönmeleri ise inanılmaz bir fikir. Miyake ile inanılmaz şeyler yapmışlar. Büyük hayranıyım."
Düğmeleri ve 20. yüzyıl Modernist seramiği daha iyi tanımak için Robin Cawdron-Stewart'ı görmeye gittim, Modern ve Post Savaş İngiliz Sanat uzmanı Sotheby's Londra'da. Bana Lucie Rie'nin ve sanatının zamanın öbür sanatçılardan farkının önemini anlattı.
"Lucie Rie, öbür seramikçilerin aksine, özel bir duruşu vardı; şekil ve işlev arasında çok ince bir çizgi işler, böylece bazı parçaları işlevseldir fakat aynı anda da estetik yönden inanılmazlardır. Bence bu yüzden Jonathan Anderson ve Miyake gibi birçok sanatçının, tasarımcının ya da fotoğrafçının Rie'nin işine hayranlık duymaları 1940'larda düğme yaparak moda ile bir bağ yaratmasından kaynaklanmaktadır."
Robin bana birçok işini gösterdi ve beni birçok eserinin bulunduğu Norwich'deki Sainsbury Centre'a gitmeye teşvik etti. "İngiltere'ye geldiğinde çoktan başarılı bir seramikçiymiş Avusturya'da. Fakat Londra'ya geldiğinde ne cebinde parası ne de bir ismi varmış. Bu yüzden bir imalatçı için seramik baskı ve kalıp yapmaya başlamış."
Cam düğmeleri görmüştüm, onun ilk "moda" parçalarıydı ve de seramikler, ikiside kıyafet satıcılarına satılmış. "Düğmeler, broşlar ve şemsiye sapları yaptı, hepsi birbirinden güzel ve elde mükemmeller duruyorlar." diyor Robin. "Tabi ki savaş zamanı güzel düğme bulmak çok zor olmalıydı böylece kendine bir çıkış noktası buldu. Albion Mews'daki stüdyosunda yanına altı kişi işe aldı ve sonra Hans Coper da geldi. Öldüğünde, bütün düğmelerini Issey Miyake'ye bıraktı. Ayrıca bütün not kitaplarını saklamış ve bütün düğmeleri detaylı olarak not almış. Her detayı düşündüğünü görebiliryorsunuz; şekli, rengi, cila, doku... Zamanında düğmeleri çok ünlüydü fakat hiçbir zaman bu ünü Londra dışına çıkaramadı, bence savaş yüzünden oldu."
Zümrüt Yeşil Kase Lucie Rie tarafından (1987) ünlü cila tekniği ile
Robin'e seramiğin hangi özelliği iki farklı tasarımcıyı bir araya getirebileceğini sorduğumda bana:"Bence işinde inanılmaz bir zariflik var, hepsi düşünülmüş...Bir kase yapıp sonra ortadan sıkarak denge noktası verir. Bernard Leach ya da Michael Cardew'nın kullanışlı olması için kızıl kil parçaları atmasıyla aynı şey değil. Lucie şekli işlevden önce koyuyordu...Kahve bardakları çok iyi bir örnek. Uzun ve zarifler ve narin kupları ile inanılmaz duruyorlar. Hem şeklin hem de detayların, cilası ve dokusu gibi, farkındalığındaydı."
Farklı stillere baktığımda, kendi kişisel sonucum olarak neden Issey Miyake ve Jonathan Anderson'un Lucie Rie'ya hayran olduklarını buldum. 1950'lerde kazıma tekniği ile bir rengi cilalayıp üstüne öbür rengi cilalayıp sonra kazıyarak renk şöleni yarattığı parçalar. Acaba bir moda tasarımcısı da aynı tekniği uyguluyor mudur diye merak ettim. Ayrıcs Lucie'nin bir renk anlayışı var. Ne kadar onun için kullandığı doğal taş renklerinden dolayı nötr renkçi dense de, 1980'lerde farklı renklerde cilalar görüyoruz: yeşil, sarı, pembe, mavi... Bir Issey Miyake koleksiyonunda görebileceğiniz renkler.
"Amerikan sarısı adlı cila için deliriyordu." diyor Robin. "Önceden, daha hardalımsı, daha İngiliz bir sarı kullanıyordu. Fakat bu Amerikan sarısı inanılmaz parlak ve çok Pop Art duruyordu. Ayrıca oksitleri de çok güzeldi. Altınımsı bir oksitti. Üretim açısından çok başarılıydı, bir parçayı sadece bir kez ateşe atar ve sonra işlenmemişken cilalardı, böylece daha parlak ve çekici renkler elde ederdi.
Issey Miyake Lucie Rie'yle tanışmıştı. Fakat Jonathan Anderson neden ona bu kadar bağlıydı? "Bence her iyi tasarımcı ya da zanaatkar aynı şeyi yapardı." dedi Robin. "Yaptığı işte çok başarılıydı. Kendi öz güveni ve farklı stili vardı. Bir Lucie Rie kasesini odanın öbür tarafından ayırabilirsiniz."
J.W. Anderson çocukluğundan beri Lucie Rie'ın işine hayran. Seneye sergisi Disobedient Bodies: J.W Anderson at The Hepworth Wakefield (18 March-18 June 2017) ile sanat, moda ve tasarımı bir araya getiriyor.
Böylece Lucie Rie iki farklı tasarımcıyı birbirine bağlar. Biri İrlandalı, öbürü ise Japon. Bu iki tasarımcı birbirleriyle hiç tanışmamışlar ne kadar Jonathan denemiş olsa da. Yine de Jonathan hala Miyake'ye olan hayranlığını sürdürüyor.
"Miyake'nin zanaata olan bağı, seramike bile, göz kamaştıran bir şey çünkü şekil yaratıyor. Bir tane Miyake atkım var, ipek ama iki ucunda da plastik parçalar var. Bazen dalgalanıyor bazen de dolanıyor. Miyake'nin işinde her zaman bir mimari var. Garip bir şekilde seramik ile de mükemmel gidiyor."
Bu yazı Luncheon dergisinin ikinci sayısında (Ekim 2916) yayınlanmıştır.
Çeviren: Beril Şahin