Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dün gece de önümüzdeki Ocak ayında dördüncü yaşını dolduracak olan minik restoranımızda, aynı zamanda ithal biralarımızdan biri olan Schneider ile bir yemek düzenledik. Hep şarap-yemek eşleşmesi yemeklerine şahit olduğunuzu ve size biranın farklı geldiğini bilsem de, dünyada değişmeye devam eden yemek kültüründe bu aralar en popüler şeylerden bir tanesinin de bira-yemek eşleşmeleri olduğunu söylemeliyim.
Biz de bu getirdiğimiz buğday biralarını dört tane yemekle eşleştirip, biranın da şarapta olduğu kadar yemeklere karakter kattığını göstermek istedik. Ben ne kadar aktif olarak çalışmaya devam eden dokuz aylık hamile bir şef olsam da, biraları istediğim kadar içemediğim için yemeğin keyfini çok çıkartmadım. Zaten yemek sırasında mutfakta olmamdan ötürü çok fazla tadamazdım.
Başta Scheider'in Pazarlama Müdürü ve Bira Somelyesi Bay Günther Kanzian, sevgili yeme-içme yazarı babam Teoman Hünal ve daha birbirinden değerli gazeteciler ve biraseverler Mehmet Yaşin, Mehmet Yalçın, Figen Batur, Ali Sirmen, Ahmet Örs, Artun Ünsal, Güngor Uras ve birçoğunun değerli eşleri de yemeğe katılarak bana çok büyük mutluluk verdiler.
Sizi de daha fazla bekletmeden birazcık biralardan ve onlarla uyumlu olduğuna inandığım yemeklerden bahsetmek istiyorum:
Menümüz de başlangıç olarak klasik bir buğday birası olan Schneider Weisse'yi tereyağına batırarak ızgara edilmiş baget ekmek, üzerine yerleştirilmiş karamelize soğan, poşe yumurta ve füme somon ile dereotlu ve limonlu Hollandaise sos ile servis ettik. Buğday birası; balık, limon ve karamelize soğanın tatlılığı ile gerçekten muhteşem bir uyum sağladı.
İkinci yemek olarak hafif balsamik ve bal ile aromalandırılmış tavşanlı ravioliyi Dijon hardal ve tarhunlu krema sosuyla servis ettik. Schneider Weisse, beyaz et ve aromaların tatlı ekişiliğiyle çok iyi uydu.
Bu sırada her ne kadar diğer günlerden sakin geçmesini beklediğimiz Pazartesi gününün bize beklenmedik bir sürprizi oldu ve dükkan tıklım tıklım doldu. Bu da bu işin en enteresan taraflarından biri tabii. Elinizde az bulunan yemek, şansa o gün çok sipariş edilir ya da mutfakta rahat olacağınızı düşündüğünüz gün en kalabalık gün olur. Mesela benim işe gitmeyip “Nasılsa bugün sakin olur,” dediğim günler hep beni şaşırtır ve tıklım tıklım dolar dükkan.
Neyse şikayet etmiyorum, dükkan dolsun taşsın. :)
Gelelim ana yemeğe... Koyu renkte bir buğday birası olan ve hafif karamelize tatları içinde bulunduran Schneider Aventinus ile sote edilmiş kırmızı lahanalı ve kekikli rösti patatesle servis edilen ördek konfi sunduk. Diğer bir seçenek olarak da -av hayvanı yemeyi sevmeyenleri de düşünmek zorundayım- ızgara dilimlenmiş bonfileyi şarapta poşe edilmiş armut ve kekikli rösti patates ile servis ettik. Çoğunluk ördek yemeği seçti ve Aventinus av hayvanlarıyla ne kadar uyumlu olduğunu bir kere daha kanıtlamış oldu.
Ve tatlı... Bütün bu yemek hazırlıkları ile uğraştığım öğle saatlerinde sevgili babam çok sakin bir şekilde mutfağa gelip "Günther bir bira daha getiriyor ve çikolatalı tatlılarla çok uyumlu olduğunu söyledi. Ha bu arada, 12 değil 18 kişiyiz!" deyince mesajı alıyorum. Şöyle arkamı dönüp mutfağa bakınca bir tezgahta ravioli, diğer bir tezgahta karamelize soğan, ocakta poşe yumurta ve fırında ördek konfi piştiği gerçeğini görüyorum. Kısacık bir sürede diğer yemeklerin pişim sürelerini etkilemeden çikolatalı bir tatlı yaratmamız gerektiğini fark ediyorum.
Sonuç tabii ki çok güzel oluyor. Dışı çikolatalı hamurdan yapılmış ve pişmiş tart kasesinin içini krema, bitter çikolata, fındık, tereyağı ve rom karışımını eriterek dolduruyorum ve dolaba atıyorum. Böylece pişirme zahmetinden kurtulup çikolatanın o direk tadının damaklara yerleşmesini istiyorum. Üzerine de bol dilimlenmiş çilek ve vanilyalı kremayı şöyle hafifçe gezdiriyorum.
Çikolatalı tartı Eisbock ile servis ediyoruz. Bu biranın alkol derecesi 12. Büyük miktarlarda dondurulan biranın ortasında kalan ve donmayan beşte birlik kısmının şişelendirilmesiyle elde ediliyor. Bira ve çikolatalı tart uyumuna gelirsek... Masada tatlıyı ağızlarına atıp arkasından birayı yudumlayanların gözlerinin kapanması ve suratlarında bir tebessüm yaratması bana bu gecenin de başarıyla bittiğini hissettiriyor. Bunun nedeni gördüklerim mi, yoksa aynı anda benim de onlarla yediğim tatlılın bendeki mutluluk hormonuna tavan yaptırmasından mı bilmiyorum. Ama eve gelip ayaklarımı uzattığımda “Bu yorgunluğa değdi!” diyebiliyorsam demek ki gecem gerçekten güzel geçmiş.
Geldik Vogue.com'daki ilk menümüzün sonuna... Aralık ayı boyunca sizlerle farklı konularda farklı yazılarla (elbette hepsi yeme-içme üzerine olacak) Vogue.com'da görüşmek üzere.
Hepinize afiyet olsun!
- Esen Blake Hünal (La Brise)