Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Uçsuz bucaksız bir bilgi havuzuna dönen internetle başımız dertte. Kendimizle ilgili istemediğimiz bilgileri, fotoğrafları kontrol altına almak, nette gezinip izimizi belli etmemek istiyoruz. Nasıl, derseniz cevabı bu yazıda.
Facebook’un hayatımıza girdiği ilk günler. Beş sene sonra yüz milyonlarca kullanıcısı olacağını, Google’dan daha fazla ziyaret edileceğini, bir nevi online kütük kaydına dönüşeceğini bilmiyoruz henüz. Aklımıza gelen her konuyla ilgili bir Facebook grubu kuruyoruz: Dahi anlamındaki –de’leri ayrı yazalım, eski okul arkadaşları toplaşalım... Şakacı mizaçlarımızın şaheseri ise, avukat arkadaşımız Bora’ya kurduğumuz hayran sayfası oldu. En komik ve absürd fotoğraflarını topladık, en olmayacak yorumlarla süsledik, yıllarca bakıp bakıp güldük, eğlendik. Kendisinin de haberi vardı tabii. O da en az bizim kadar memnundu bu minik, eğlenceli oluşumdan. Ta ki çalıştığı yerden ayrılıp yeniden bir iş aramaya başlayıncaya kadar. İlk görüşmesine giderken, isminin internette aranması durumunda müstakbel işverenlerinin karşısına neler çıkacağını düşünmeye başladı. Adına kurduğumuz hayran sayfasını silmek için artık çok geçti. Sonuç? Harika bir özgeçmişe rağmen tabii ki işe alınmadı. Sebebini söylememişlerdi ama tahmin etmek zor değildi. Çünkü artık Google ve sosyal medya sitesi aramaları, insan kaynakları birimlerinin sıradan operasyonlarındandı. Arkadaşımızın işine mal olan şey bize göre masum bir online eğlenceydi belki ama iş dünyası; özellikle de hukuk camiası için yenilir yutulur cinsten değildi. Saygınlık artık internete düşmüştü. Devir, online itibar devriydi.
Ya olacağız ya da olacağız
İnternet itibarı yalnızca avukat arkadaşımızın değil, bütün insanlığın yeni, ortak problemi. Çünkü artık internette var olmamak diye bir şey söz konusu değil. Siz fiziken var olmamayı seçseniz bile birileri gıyabınızda sizinle ilgili bilgiler girebiliyor. Arkadaşınız değilse okulunuz, işyeriniz, üye olduğunuz dernek... Şahsen 2012 senesinde, internette hakkında bilgi çıkandan değil, çıkmayandan çekiniyorum ben. Kendileri içerik oluşturmadığı halde annem ve babam hakkında bile sayfalarca bilgi var. O halde google’ladığımda hakkında bilgiye ulaşmadığım kişiye sorarım: “Herkes bir şekilde burada. Sen neden yoksun? Neyi, neden, kimden saklıyorsun?” İnternet ve bilişim yazarı Serdar Kuzuloğlu, internette bulunup bulunmama tercihiyle ilgili şu yorumu yapıyor: “Kendi isminizle internette yer almak bu dönemde gereken bir şey. Bir nevi kayıt gibi. Hem kariyer anlamında, hem de sosyal çevre için önemli. Çünkü artık kimsenin oturup birbiriyle uzun uzun sohbet edecek zamanı yok. Ayrıca siz internette olmasanız bile hakkınızda içerik üretilebilir. Bunları kontrol etmek için online dünyada olmanızda fayda var. Sahte hesaplara karşı savaşabilmek ve isim benzerlikleri nedeniyle yaşayabileceğiniz sıkıntılara karşı, aktif olmasanız bile kendi isminizle internette olmalısınız. Kullanmayın isterseniz ama web siteniz, blogunuz, sosyal medya profilleriniz bulunsun.” Yani artık olmak ya da olmamak gibi bir ikilem söz konusu değil. Önemli olan online kimliğimize ve internetteki hareketlerimize dikkat etmek, tüm dirençlere ve zorluklara karşın güvenliğimizi sağlamak, itibarımızı korumak.
İçerik silen itibar şirketleri
İnternet, zor ve karmaşık bir ortam. Kendi isminizi aramak anlamına gelen “egogoogle” yaptığınızda karşınıza ne geleceğini hiç bilmiyorsunuz. Günlük hayatta birbirimizle ilgili fikirlerimizi son yaşadıklarımız şekillendiriyor. Ama internetin üst sıralarına yıllar öncesinden neler çıkarabileceğinden haberimiz yok. Öncelikli olarak bilmemiz gereken, Google’ın internetin sahibi değil, bir arama motoru olduğu. Bot denen yazılımlarla interneti tek tek arıyor, kelime kelime endeksleyip belleğine atıyor. Ama en yaygın ve bilinen arama motoru olduğu için itibar denince akla doğal olarak Google arama sonuçları geliyor. O nedenle ilk amacımız, istemediğimiz bilgilerin arama sonuçlarının ilk sayfalarında ve üst sıralarda çıkmasını engellemek. Bir sayfa ne kadar çok ziyaret ediliyorsa ve güvenilirse, sıralamada o kadar yukarıda çıkar. Aynı zamanda isminizi aradığınızda sizinle ilgili en çok link veren sayfa da ilk sıralarda gelir. Eğer bu sayfalarda bulunanlardan memnun değilseniz, ilk yapmanız gereken, kaynağına giderek içeriği kaldırmalarını rica etmek. İçerik hakaret veya yanlış bilgi içeriyorsa ve site Türkiye’deyse, şansınız yüksek. Çünkü internette işlenen suçlarla ilgili 5651 no’lu yasa, bunu zorunlu kılıyor. Kuzuloğlu, “Ortada gerçek bir suç varsa avukat aracılığıyla başvurabilirsiniz. Çünkü bu içerikten, bunu yayınlayan ve link veren site sorumlu.” Yalnız çok önemli bir nokta var. İçeriğin siteden kaldırılması, arama sonuçlarından da hemen silineceği anlamına gelmiyor. Çünkü bunun için Google’ın yeni bir tarama yapması ve siteyi o bilgi olmadan yeniden belleğine kaydetmesi gerekiyor. Bu tarama birkaç gün içinde de olabilir, bir yıl içinde de. O nedenle en doğru şey, Google’a başvurup bilginin kaldırıldığını haber vermek ve arama motorundan da silinmesini talep etmek.
Sildirme işlemi aşağı yukarı böyle çalışıyor. Tabii bunlarla tek tek uğraşmak istemeyenler için artık profesyonel servisler var. Trend uzmanları, 2012’de internet güvenliğiyle ilgilenen işlerin sayısında artış öngörüyor. Özellikle ABD’de çok yaygınlaşan itibar kontrol şirketlerinin örnekleri Türkiye’de de kuruluyor. Netitibar. com, bunlardan en çok bilineni. Kişi ve kurumların talepleri üzerine rahatsız edici içerikleri kaldırıyor, verileri sildiriyor, yalan haber ve sanal iftiraları bertaraf etmeye çalışıyorlar. Sahte profillerin kapatılması, forumlardaki karalamaların engellenmesi de Net İtibar şirketinin görevleri arasında. Ancak işi almaları için içeriğin gerçek dışı olması şart. Bilişim avukatlarıyla çalışan şirket, yayını yapan siteye ulaşabildiğinde uyarı yolunu tercih ediyor. Ulaşamadıklarında ise IP numarasından yayını durdurmaya kadar gidebiliyorlar.
Bir de suç teşkil etmeyen ama yine de görülmesini istemediğiniz içerikler var. Kötü bir fotoğraf, duyulmasını istemediğiniz bir bilgi gibi. Site sahibine ulaşamadığınızda veya kaldırma talebiniz kabul edilmediğinde, olumlu içerik oluşturma yoluna başvuruluyor. Bunu Net İtibar gibi şirketler de sizin adınıza yapabiliyor. Vaktiniz ve sabrınız varsa, siz kendiniz de yapabiliyorsunuz. Blogunuzu sık güncellemek, forumlara hakkınızda olumlu şeylerin yazılmasını rica etmek, beğendiğiniz fotoğrafları yüklemek gibi yöntemlerle olumsuz içerik alt sıralara, arka sayfalara düşüyor. Görünürlüğü azalıyor.
Şeffaf bir geleceğe hazır mıyız?
İnternetle ve özellikle de sosyal medya ağlarıyla haşır neşir olurken, yazdığımız, yüklediğimiz her şeyin o sitenin malı haline geldiğini aklımızdan çıkarmamamız lazım. Bu bilgilerin gelecekte nasıl kullanılacağını henüz bilmiyoruz. Buna en iyi örnek, Google’ın geçtiğimiz günlerde aramalarında yaptığı değişiklik. Yeni arama sistemi, birkaç ay önce Google Plus uygulamasını kullanmaya başlayanların canını sıktı. Çünkü arama sonuçları genel ve kişisel diye ikiye ayrılıyor ve kişisel sonuçlarda, Google Plus kullanıcılarının yaptığı paylaşımlar, yorumlar görülüyor. Oysa Plus uygulaması ilk çıktığında, kendi seçtiğimiz arkadaşlarımızla haber, içerik paylaştığımızı sanıyorduk. İşin rengi bir anda değişti. Aynısı diğer sitelerde de pekala olabilir. Serdar Kuzuloğlu, henüz nispeten huzurlu bir dönemde olduğumuzu söylüyor: “Sosyal medya sitelerinin elinde inanılmaz veri var. Şimdilik o bilgi hacminden habersiz olduğumuz için rahatız. Kendimize dair ne kadar bilgi biriktirdiğimizin farkında değiliz. Yarın bir gün bu bilgileri arayabilecek duruma gelirsek veya bunları açarlarsa bilginin çokluğu yüzünden korkabiliriz. Bu durumda da ya rıza gösterip tamamen şeffaf bir hayata geçeceğiz ya da ciddi bir içe kapanma olacak.”
İnternette gezinip iz bırakmamak
* İnternetteki hareketlerinizi takip eden ve bilgilerinizi kaydeden casus programlarına karşı programlar kullandığınıza emin olun.
* Güvenliğinden emin olmadığınız sitelerden alışveriş yapmayın.
* Güvenmediğiniz sitelere kişisel bilgilerinizi vermeyin.
* Kayıt/üye olduğunuz site ve sosyal medya ağlarının gizlilik anlaşmalarını iyi okuyun.
* Sosyal medya sitelerinde, tartışma platformlarında (gruplar, forumlar) yazdıklarınıza dikkat edin. İnternete yazılanların kaybolmadığını unutmayın. Şu anda mantıklı gelse bile bir zaman sonra aleyhinize kullanılabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
* Sosyal medya sitelerindeki güvenlik ayarlarınızı sağlamlaştırın.
* Twitter hesabınız kilitli değilse, her yazdığınızın endekslendiğini; yazdıklarınızın aramalarda çıkacağını unutmayın.
* Lokasyon bazlı sosyal ağlar ve uygulamaları (Foursquare, Facebook Places) kullanırken dikkat edin. Evinizin adresini belli etmeyin.
* Üçüncü partilerin sosyal medya siteleri için yaptığı uygulamalardan uzak durun. Bu uygulamalar, bilgilerinize ulaşabiliyor.
Fotoğraf: Steven Puetzer / Getty Images Turkey
Şubat 2012