Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Eller x Makineler. Aralarında bir çekişme mi var, dayanışma mı? Metropolitan Sanat Müzesi’nde bu ay gösterime giren El X Makine: Teknoloji Çağında Moda sergisi, 150’nin üzerinde couture ve avangard hazır giyim tasarımıyla bu soruya yanıt veriyor.
Altta gördüğünüz Chanel gelinliğin kuyruğundaki motif elde çizildi. Motif, pikselleşmiş barok deseni görünümünü elde etmek için bilgisayarda manipüle edildi. Altın rengi metalik pigmentlerle elde boyandı. Ardından transfer baskı yapıldı; tasarım, inci ve değerli taşlarla elde işlenerek tamamlandı. Kuyruğun bu gördüğünüz son haline gelmesi tam 450 saat aldı. Tamamı makinede dikilen gelinlik, sentetik bir materyal olan scuba örgü yani neoprinden yapıldı. Karl Lagerfeld, tasarladığı bu parçayı “couture olmadan haute couture” olarak tanımladı; zira elbise dikilmekten çok, kalıba döküldü.
Chanel 2014 Sonbahar haute couture koleksiyonundan gelinlik.
Chanel 2014 Sonbahar haute couture koleksiyonundan bu tasarım, 5 Mayıs’ta New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde (MET) gösterime giren El X Makine: Teknoloji Çağında Moda sergisine ilham verdi.
“Moda ve teknoloji arasında kopmaz bir bağ var; üstelik bugün bu bağ, geçmişte olduğundan çok daha sağlam.” MET’in CEO’su ve direktörü Thomas P. Campbell, “Ellerin ve makinelerin yaratıcı süreçteki rollerini incelemek için doğru bir zamanlama,” diyor: “Bu sergi, sıklıkla birbirinin karşıtı olarak gösterilen el işi ve makine işine yeni, muhalif bir açıdan yaklaşıyor; onlara eşit ve müşterek kahramanlar olarak bakıyor.”
Charles Frederick Worth’un 1858’de Paris’te ilk haute couture evini açmasından yedi yıl önceydi. Isaac Singer, Barthélemy Thimonnier’nin bulduğu, Elias Howe’un geliştirdiği dikiş makinesini kusursuz forma getirdi. Moda endüstrisini el yapımından makine yapımına geçişe, sanayileşme ve seri üretime hazırlayan bu teknik gelişme, paradoksal olarak couture’ün gelişimini de hızlandırdı.
Zira kreatif süreçte birbirine karşı olarak gösterilen ikili, o zamandan bu yana tasarım problemlerini birlikte çözdü, tasarım uygulamalarını birlikte geliştirdi; modanın geleceğini birlikte göğüsledi. Kostüm Enstitüsü Baş Küratörü Andrew Bolton, “Geleneksel olarak haute couture ve hazır giyim arasındaki ayrım, kreatif sürecin el yapımı yahut makine yapımını temel alışına dayanıyordu” diyor. “Son zamanlarda bu ayrımın giderek buharlaştığına tanık oluyoruz. Zira her iki disiplin de, bir ötekinin tekniği ve uygulamasını benimsemiş durumda.”
Alttaki Iris van Herpen tasarımına bir bakın: Ten rengi koton saten ve naylon ağ, makinede dikildi. Lazerle kesilen şeffaf plastik şeritler tasarıma elde işlendi. Tıpkı Lagerfeld’in gelinliğinde olduğu gibi tasarımı kusursuzluğa eriştiren, el ve makine birlikteliği. Bugün couture teknolojiden güç alıyor; hazır giyim tasarımları da couture tekniklerinden faydalanarak daha rafine, daha sofistike hale geliyor. “Onları tasarımcıların eline bırakın” diyor, Andrew Bolton. “ Bırakın, moda sisteminin gerekliliklerine göre değil, yaratıcı dürtülerin bir ifadesi olarak hizmet etsinler.” Ve 1927 yapımı Metropolis filminin epigramıyla bitiriyor: “Eller ve makineler arasındaki arabulucu kalp olmalıdır.”
Iris Van Herpen 2012 İlkbahar haute couture koleksiyonundan.
Apple’ın sponsorluğunda, Condé Nast’in desteğiyle organize edilen Manus x Machina: Fashion in an Age of Technology sergisi 5 Mayıs - 5 Eylül tarihleri arasında Metropolitan Sanat Müzesi Kostüm Enstitüsü’nde görülebilir.