Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
1977 yapımı Eraserhead, Lynch’in ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi. Usta yönetmenin tuhaf ve harika hayal dünyasıyla tanıştığımız ilk film, Henry Spencer’ın hikayesini siyah-beyaz çekimle anlatıyor. Lynch sinemasının bu başlangıç eseri, yarattığı yoğun sessel ve görsel deneyim yüzünden ilk çıktığı dönemde izleyiciler arasında tuhaf söylentilere neden oldu. David Lynch efsanesi tam olarak böyle başladı diyebiliriz!
David Lynch sinemasına başlamak için en iyi tercihlerden biri Mulholland Drive. Lost Highway ve Inland Empire trilojisinin ikinci filmi olan Mulholland Drive, rüya ve gerçek arasındaki sınırları grileştiren bir şaheser. Naomi Watts ve Laura Harring’in başrolleri paylaştığı film, Hollywood’un meşhur Mulholland Dr yolunda gerçekleşen bir kazayla başlıyor. Rüya şehrinde bir aşk hikayesi olarak filmi özetleyen David Lynch, rüya ve gerçek, tutku ve korku arasındaki tekil ilişkiye meydan okuyor ve sinemada sonsuz gerçeklik diyebileceğimiz kristal imgeyle seyirciye tek bir final değil, gerçeğin kendi versiyonunu seçme özgürlüğü sunuyor. 2020 Akademi Ödülleri’nde ilk Oscar’ını almaya hazırlanan Lynch, bu filmle de en iyi yönetmen adaylığını koymuştu. Ayrıca neo-noir gizem filminin, 2001 Cannes Film Festivali’nde büyük sükse yaptığını ve David Lynch’e Mise en Scène (En İyi Yönetmen) ödülü kazandırdığını da not düşelim.
Bir David Lynch klasiği olan Blue Velvet, yönetmenin en rahatsız edici filmleri arasında anılmasına rağmen başlangıç filmi olarak gösterilmesi tezatlığıyla bir şaheser olduğunu kanıtlıyor. 1986 yapımı gerilim filminde, Kyle MacLachlan, Isabella Rossellini, Dennis Hopper ve Laura Dern’i başrolde izliyoruz. Sıradan bir hayatın arkasındaki gizli dünyayı anlatan Blue Velvet ile yönetmen David Lynch, Amerika banliyösündeki düzenli sıkıcı hayatın ters yüzündeki tuhaf ve korkutucu bilinçaltını postmodern suretle sinemaya taşıyor.
Televizyon efsanesi Twin Peaks, bilinen adıyla İkiz Tepeler, 2017’de tarihindeki ikonik dönüşüyle konuşuluyor olsa da aslında meşhur seri kaldırıldıktan bir yıl sonra beyazperdeye Fire Walk with Me ismindeki devam filmiyle geri döndü. Laura Palmer cinayetini çözmek için karakterin son haftasını izlediğimiz filmde, yönetmen cinayeti netleştirmek yerine tabiki de daha çok kafa karışıklığı ekliyor. Kült televizyon dizisinin beyazperdede devam eden fantazmagorik trajedisi kesinlikle görülmesi gereken David Lynch filmleri arasında.
Genç aşıklar Sailor ve Lula’nın hikayesini anlatan Wild at Heart filminin başrollerinde Nicolas Cage ve Laura Dern’i bundan önce hiç görmediğimiz gibi görüyoruz. 1990 yapımı olmasına rağmen 80’lerin dinamik stil enerjisinin fışkırdığı renkli Wild at Heart, gerçek bir çılgınlık! 1990 yılında Cannes Film Festivali’nde Palme d’Or ödülüne layık görülen film, yönetmenin en iyi filmleri arasında yer alıyor. Wizard of Oz’dan ilham alan Lynch, peri masallarını postmodern gerçeklik ve gerçeküstücülükle buluşturuyor.
Lynch’in en kompleks filmlerinden biri olan 1997 yapımı Lost Highway, içinden çıkılmaz bir kimlik illüzyonunu işliyor. Hollywood tepelerindeki gizemli bir cinayeti konu alan filmde, kabusunu yaşayan jazz müzisyeni rolünde Bill Pullman’ı ve Lynch’in femme fatale karakterleri arasında en sarsıcı etkiye sahip olan, müzisyenin eşi rolündeki Patricia Arquette ile beraber izliyoruz. "Sanki Lynch bize şunu anlatmaya çalışıyor: işte yaşamınız sonuçta bu, onun üzerine sahte bir hale örten o fantazmik ekranın içinden geçerseniz görürsünüz" ifadesiyle David Lynch sinemasını özetleyen Slavoj Žižek’in üzerine inceleme yaptığı Lost Highway yönetmenin kesinlikle izlenmesi gerekenler işleri arasında yer alıyor.
Listemize bonus olarak; usta yönetmen David Lynch hakkında daha çok bilgi edinmek isteyenler için David Lynch: The Art Life filmini ekliyoruz. Yönetmen koltuğunu ilk kez terk ederek kamera önüne geçen David Lynch, başrolde olduğu biyografik belgeselinde sanatçı kimliğiyle ön planda. Sinemayı keşfetmeden çok önce ressamlık kariyerini takip eden David Lynch’i Hollywood’taki stüdyosunda, bazen küçük kızı Lula’nın eşliğinde, sanatı ve sanat hayatı hakkında konuşurken izleme fırsatını kaçırmayın.