Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Türkiye’yi triatlonda kürsüyle buluşturan isimler arasında Sera Sayar Yakimoviç. “Türk kadınının isterse her şeyi başarabileceğini göstermek beni en mutlu eden şey” diyen Yakimoviç, başarılarını ve triatlon hayatını Vogue Türkiye ile paylaştı.
Derecelerle dolu kariyere sahip olan başarılı bir sporcusun. Triatlona nasıl başladın? Bu spor sana neler öğretti? Hayatına dair nasıl yansımaları var?
Spora yüzme ile altı yaşındayken başladım. Yüzdüğüm on yıl içerisinde milli takıma girdim ve 100 m sırtüstünde Türkiye rekoru kırdım. Maalesef üniversite sınavlarına hazırlık için yüzmeyi bırakmak durumunda kaldım. Hedeflediğim üniversite olan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü kazanınca yine sporu hayatıma sokmak istedim. Annem ve babam maraton koşucusuydu. Onlara özenerek koşmaya başladım. Koşu gruplarına girerek koşmaya devam ettim ve yarışlara katıldım. Birçok yarışta kürsü aldım. Koşuda da kendimi geliştirdiğimi görünce o sıralarda çevremde triatlon branşını yapanları görmeye başladım. Türkiye’de çok bilinmeyen ama bana çok uyan bir branştı çünkü yüzme ve koşum çok iyiydi. Geriye sadece bisiklet kalıyordu. Babam bu hevesimi görünce kendisine ve bana doğum günü hediyesi olarak yol bisikleti aldı. Ben de triatlona ilk adımımı atmış oldum. İlk iş bir triatlon takımına dahil olduk babamla. Bu takımla birlikte bisiklet antrenmanlarına çıktık, yüzdük, koştuk. İlk yarışımıza babamla birlikte girdik ve ikimiz de yaş grubu birincisi olduk. Aileyle bu anları paylaşabilmek inanılmaz bir duygu.
Triatlon yüzme, bisiklet ve koşu branşından oluşuyor. Sadece birinde iyi olmak yetmiyor. Bu spor bana umudu her zaman korumayı, sabırlı ve planlı olmayı, mental gücü korumayı öğretiyor. Yarışta kimin hangi branşının iyi olduğunu bilemiyorsun. Mesela bir yarışta bisikletten sekizinci olarak indim. O an zaten ilk 3 şansım yok kendimi yormayayım de diyebilirdim; elimde ne varsa vereceğim de diyebilirdim. İkinci seçeneği seçtim ve tüm o farkı koşuda kapatarak birinci oldum. Sabırlı olmak dedim; çünkü kendini bisiklette çok fazla yorarsan koşuda enerjin kalmaz. O dengeyi bilip sabırlı hareket etmelisin. Planlı olmak dedim; çünkü triatlon bir plan sporu. Hangi kilometrede nasıl besleneceğinden tut, hangi nabız aralığı ile kaç dakika koşacağına kadar her şey planlı. Mental güç dedim çünkü yapacağına inanmıyorsan asla yapamazsın. Yarış boyunca başına bir sürü aksilik gelebilir. Bu aksiliklere rağmen pes etmeyip sakince buna bir çözüm bulabilmen gerekir. İşte bu yüzden triatlon branşının günlük hayatımda beni çok daha mücadeleci, pes etmeyen, planlı ve sabırlı biri yaptığını düşünüyorum.
Antrenman ve yarış hazırlıklarında mental dayanıklılığını nasıl geliştiriyorsun?
İnsanın ruh hali çok değişken olabiliyor ama ben bu sporu gerçekten kafamda iş olarak kodladığım için duygularımın işin önüne geçmesine hiçbir zaman izin vermedim. Kendime rutinler oluşturdum. Antrenman saatim iş saatim gibi bellidir ve o saatte onu yapmazsam bir şeyleri kaçırdığım hissine kapılırım. Ya da o gün zor bir antrenman vardır ve yapmak istemezsin ama o antrenmanı yapmazsan, yapanların senden 1 adım daha öne geçeceğini düşünürsen kendini anında antrenmana ikna edersin. Mental dayanıklılık için en başta hedef seçmek gerekir. Bu 10 km durmadan koşmak da olabilir, kilo vermek de olabilir, yarış kazanmak veya dünya şampiyonasına gitmek de olabilir. O hedef uğruna ne yapman gerektiğini bilirsen ve yaptıklarını bir iş gibi ciddiye alırsan, mental olarak çok güçlü hale gelirsin. Gelişimi gördüğünde ise buna hep devam edersin. Bunun yanında seninle aynı hedefi benimseyen bir arkadaşın varsa bu da çok etkili oluyor. Benim eşim ve arkadaşlarım da aynı bilinçte oldukları için bir şeyden vazgeçme duygusu ortadan kalkıyor. Biz yaparız bakış açısıyla birbirimizi hep destekliyoruz.
Yarışlara katılırken zorlu hava koşulları ve diğer engellerle nasıl başa çıkıyorsun?
Eğer antrenmanda her koşul ile yüzleşmişsen, yarışta bu koşullar gözünü asla korkutmuyor. Zor olduğunu biliyorsun ama aşılamaz bir engel olmadığını da biliyorsun. O yüzden en zorlu şartları antrenmanda da bulmaya çalışıyorum ki ilk defa yarışta karşılaşmış olmayayım. Mesela Ironman Dünya Şampiyonası volkanik bir ada olan Hawaii Kona’da yapılıyor. Hava 35-36 derece iken, hissedilen derece nem ile birlikte 40’a varıyor. Bu koşullara hazırlık için önemli koşu antrenmanlarımı ağustos ve eylül aylarında Belek ve Alanya’da öğlen yaptım. İnsanlar gölgede otururken şaşkın bakışlarla izliyorlar, belki de acıyorlardı ama hepsi bir amaç uğrunaydı. Nitekim Kona’da soğuk iklime alışık Avrupalıların çoğu yarışı tamamlayamıyor.
Beslenme ve dinlenme konuları triatlonda oldukça önemli. Bu konularda neler yapıyorsun?
Her spor branşında aslında bu iki konu çok önemli. Spor demek sadece antrenman yapmaktan ibaret olmuyor asıl gelişim kasları dinlendirerek, esneterek, mobilizasyonunu artırarak, güçlendirerek oluyor. Yoğun dönemde haftada 20 saatin üzerinde antrenman yapıyorum. Çoğu gün çift antrenman oluyor ama mutlaka 1 gün ‘rest day’ dediğimiz çok hafif bir yüzme antrenmanıyla geçen aktif dinlenme günü oluyor. Bununla birlikte haftada 1 gün sporcu masajı yapamıyorsam evdeki masaj aletleriyle vücudumu rahatlatıyorum. Uykuya çok dikkat ediyorum. Saatimle yatıp uyku evrelerini bile inceliyorum. Derin ve REM uykusunun yeterli olabilmesi için en az 7 saat uyumaya dikkat ediyorum.
Beslenme konusu antrenmanıma göre değişkenlik gösteriyor. Sabah antrenman için karbonhidrat ağırlıklı ufak bir öğün tüketiyorum. Mesela 1 muz ya da granola gibi. Gün içinde protein ve lif tüketmeye çalışıyorum, ızgara tavuk ve sebze gibi. Bir gün sonra uzun ya da yoğun tempolu antrenmanım varsa akşam mutlaka kaliteli karbonhidrat tüketiyorum. Bu bir gün sonrası için depoları dolduruyor. Basmati pirinç, tam buğday makarna olabilir vb. Vitamin ve mineralleri de ekstra takviye olarak almaya gayret ediyorum.
Birkaç gün önce Ironman Kona Dünya Şampiyonası’nda dördüncülük elde ettin. Finish’e yaklaşırken ne kadar zor adımlar attığın görüntülere yansıdı. Buna neden olan sebepler nedir?
Dediğim gibi yarış boyunca birçok engelle karşılaşabiliyoruz. Bunların üstesinden gelebilen Ironman oluyor. O yarışta ben çok engelle savaştım ama bir tanesine yenik düşmemek için çok mücadele verdim. O da yetersiz kafein alımıydı. Devam edilmeyen kafein seni bir anda betona çakıyor. Ne kadar iyi antrenmanlı olsan da ne kadar iyi beslenmiş, karbonhidrat almış olsan da hiçbir etkisi olmuyor iyi hissetmen için. Gözler kararıyor, bacaklarına sanki tuğla bağlanmış gibi ağırlaşıyor ve kısacık kalan mesafeler geçmiyor. İşte beni yarışın sonuna neredeyse emekleyecek halde getiren o hata buydu… Bunda kırık dirseğimle vücudu o haldeyken ekstra zorlamamın da etkisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü daha önce 4 kez bu mesafeyi yaptım, hiçbirinin sonunu hatırlamayacak gibi bitirmemiştim.
Triatlon kariyerinde en büyük başarıların neler? Unutulmaz bir yarış deneyimin var mı?
Birçok triatlon, koşu, yüzme, bisiklet ve Ironman yarışında birinciliklerim var ama benim için en değerlisi bu sene katıldığım Kona’daki Ironman Dünya Şampiyonası 4.’lüğü oldu. Bu yarışa katılabilmek için dünyanın herhangi bir ülkesinde yapılan Ironman yarışında ilk 3’te olmanı gerekiyor. Katılabilmenin bile zor olduğu bu yarışın şartları da oldukça zor. Volkanik bir ada olduğu için 40 dereceye varan bir sıcakla mücadele ediyorsunuz. Ada olduğu için sürekli bir iniş çıkış ve kuvvetli bir rüzgarı var. Dünyanın en iyi atletleriyle en zorlu şartlarda yarışmak bile başlı başına gurur verici.
Geçen sene de bu parkurda yarışıp dünya 5.’si olmuştum ama bu seneki yarış bambaşka oldu. O kadar çok engelle mücadele ettim ki anlatamam. Yarıştan 1 gün önce karın ağrılı bir şekilde ağrı kesicilerle ayaktaydım. Ağrı kesici biraz işe yaramış, yarış benim için güzel başlamış ve yüzme etabı bitmişti. Bisiklet etabına geçmiş ve hedeflediğim hızda giderken 85. km’de geçirdiğim bir kazayla kendimi yerde buldum. O esnada kırık olduğunu bilmiyordum ama o adrenalinle epey ağrılı bir şekilde de olsa yoluma devam ettim. Düşüp vakit kaybettiğim daha da hızlı gidip beni o esnada geçenleri yakalamaya çalışıyordum. Bisikletten indiğimde 8.’ydim. Koşu benim en güçlü alanımdı. Sıcağa çok antrenmanlı olduğum için hiç korkum yoktu. Nitekim 4.’lüğe tırmandım. Zaferi daha güzel kılan her zaman aşılan engellerin büyüklüğü oluyor… Dünya şampiyonalarında ilk 5’e ödül verilir. Ülkemizin adını dünyanın öbür ucunda duyurabilmek büyük gururdu.
Eşin ve antrenörün Ruso Yakimoviç ile düzenli olarak dünyanın pek çok yerinde sıklıkla yarışlara katılıyorsunuz. Hem spor hem iş hayatı düzenini nasıl sağlıyorsunuz?
Normalde geçen seneye kadar ikimiz de beyaz yakalıydık. Benim ofis hayatım vardı. O zamanlar sabah erkenden kalkıp sporumu yapar ofise giderdim. Ofisten çıktığımda da akşam 20:00 gibi ikinci antrenmanımı yapardım. Yoğun bir tempo olsa da insan alışıyor. Boş zaman olunca boşa harcıyormuşum gibi geliyordu. İş yaşamının yanında spor mental olarak da beni çok rahatlattığı için iş verimliliğimi artırıyordu. Bu sene ise Ruso ile birlikte kendi kulübümüzü kurduk. Sıfırdan koşuya, bisiklete, triatlona başlamak isteyenlere koçluk ve danışmanlık veriyoruz ve onları yarışlara hazırlıyoruz. Antrenman kampları düzenliyoruz. Kısacası hobimizi işimize dönüştürdük diyebilirim.
Yaptığın spor aynı zamanda maliyetli de. Kullandığın malzemelerden seyahat masraflarına uzanan bu yolun üstesinden nasıl geliyorsun?
Eşimle bu spordan çok keyif alıyoruz. Bu futbol gibi bir branş olmadığı için maddi açıdan ne kadar başarılı olursak olalım bize pek bir getirisi olmuyor. Aksine kazandığımız her şeyi neredeyse bu spora yatırıyoruz. Bazı kullandığımız ürünler için Türkiye’de destek olan markalar bulabiliyoruz ama yarış masrafları, konaklama, ulaşım gibi kalemleri genelde biz karşılıyoruz. Türkiye’de amatör branşlara destek bulmak pek mümkün olmuyor. Herkes tatile bütçe harcarken biz yarışlara harcıyoruz, yorulup dönüyoruz. Ama manevi tatmini bambaşka oluyor.
Önümüzdeki dönem hedeflerin neler?
Türk kadınının isterse her şeyi başarabileceğini göstermek, biraz olsun motivasyon olabilmek, ilham verebilmek, sınırları aşabilmeyi öğretebilmek, bu yoldan gelmek isteyenlere yol gösterebilmek beni en mutlu eden şey. O yüzden önümüzdeki dönemde performansın yanı sıra beni manevi olarak da çok tatmin edecek işler yapmak istiyorum. Daha çok kişiye sporu sevdirecek ve başlatacak projeler yapmayı hedefliyorum. Bunun yanında yine dünyanın birçok yerinde yarışlara katılarak ülkemin adını kürsüde duyurmak istiyorum.