Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Müzikte üstün yeteneğiyle fark yaratan Bade Daştan, Curtis Institute of Music’i birincilikle kazandı ve Türkiye’den bu okula giren ilk kemancı oldu.
ÇEV Sanat’ın genç keman sanatçısı Bade Daştan, yolunda emin adımlarla hız kesmeden ilerliyor. Brüksel-Musica Mundi Okulu’nda eğitim alan Daştan, girdiği sınavın ardından dünyanın en önemli müzik okullarından Amerika’daki Curtis Institute of Music’i birincilikle kazandı. Daştan, “Curtis’te sağlanan yüksek kaliteli eğitimde, en üst düzeyde fayda görmek ve Türkiye’yi en güzel şekilde temsil etmek için elimden gelen her şeyi yapmak konusunda motivasyonum çok yüksek.” diyor. Ülkemizin klasik müziğe olan ilgisini ise “Umuyorum bir gün sanatın bir lüks değil, gelişmenin bir gereği olduğu anlaşılır.” diyerek değerlendiriyor. Daştan, Vogue Türkiye ile tüm duygularını paylaştı.
Müziğe olan tutkun nasıl başladı? Keman sanatçısı olmaya ne zaman karar verdin ve bu süreç nasıl gelişti?
Keman çalmaya 5 yaşında başladım. Küçük yaşlarda bir enstrümana özel bir ilgi geliştirmek ve benim karar vermem mümkün değildi, annemin yeteneğimi fark etmesi ve bunu teyit etmek için beni Bilkent Müzik Hazırlık Okulu’nun sınavlarına kaydettirmesi ile müzik hayatım başlıyor. Annem, Bilkent’in sınavından, buz pateni dersinde beni izlerken o gün tanıştığı bir veliden tesadüfen, son başvuru tarihinden 1 gün önce haberdar oluyor. Bebekliğimden itibaren, şarkıları doğru enstalasyonla ve ritimle söylemem annemin dikkatini çekiyor.
Bu arada kreşte piyano dersleri alıyordum, evde oyuncak orgumla saatlerce oynuyor ve çalıyordum, annem de bunları kamerayla görüntülüyordu. Hala annem bu kayıtları saklıyor. Bilkent’in sınavındaki seçmelere piyano ana dalından girdim. Sınavda bildiğim basit birkaç parça çaldım ama sınav daha çok solfej ağırlıklıydı. Hiç hazırlanmadığım halde içgüdüsel bir şekilde istenenleri yapabilmişim ki sonrasında yaylı sazlar komisyonunun beni görmek istediği haberi geldi. Tekrar sınava alındım ve keman ana dalına seçildim.
Eğitim aldığın süreçte hangi deneyimlerden çok etkilendin? Öğretmenlerinin ve mentorlarının rolü hakkında neler söylemek istersin?
Müzik alanında öğretmenlerin rolü kesinlikle çok büyük. Ben bu açıdan her zaman şanslı oldum. Şimdiye kadar Vseslava Kudinova, Muhammedjan Turdiev ve Leonid Kerbel ile çalıştım. Hepsindeki ortak özellik, kendi kişisel başarılarından çok birlikte çalıştıkları yetenekleri en doğru şekilde yetiştirmek felsefesiyle hareket etmeleriydi. Her zaman başarılı olmam için kazanmamdan veya kaybetmemden daha çok benim bunu nasıl ele aldığımı, buradan nasıl ders çıkardığımı önemsediler. Bu da müzisyenlik serüvenime çok önemli bir katkı oldu. Curtis’te birlikte çalışacağım hocam Schumel Ashkenazi’nin de ilk söylediği şeydi bu: “Bade seninle bu yeteneğinle, müziğe neler katabileceğini konuşacağız, bu da müzik hayatının sana katacağı bir ayrıntı olacak.”
Genç bir kemancı olarak sahne deneyimlerinden bahseder misin? İlk önemli performansını hatırlıyor musun?
Kemana olan tutkumu bana kanıtlayan ilk konserlerimden; 9 yaşındayken verdiğim 90 dakikalık resital ve sonrasında Eskişehir Büyükşehir Belediye Orkestrası eşliğinde, Ender Sakpınar yönetiminde solist olarak Mendelssohn Keman Konçertosunun tamamını seslendirdiğim bu İki performans daha fazla çalışıp, daha büyük konserler verme konusunda beni motive etti. Bu sayede daha çok çalışmak, başarmak ve yeni hedefler belirlemekten oluşan bir döngüyü kendi kendime yarattım. Hedeflerim her defasında daha da büyüttü ve Curtis’i kazanmamı sağladı.
Sence çaldığın enstrümanı değerli kılan nedir?
Keman insan sesine en yakın seslerden birine sahip olması ve hisleri anlatırken çok fazla olanak verebilmesi açısından avantajlı enstrümanların başında geliyor. Keman, ses üzerinden, entonasyon, vibrato, arşe hızı, parmağın tele uyguladığı basınç vb. gibi seçeneklerle sanatçıya duygularını aktarabilmek için onlarca farklı yol tanıyor. Bunun haricinde kemanın yapıldığı tarih, yapımcısı ve sesinin kalitesi kemanın değerini belirleyen faktörlerdir. Bu da kemancının performansını direk olarak etkileyen ve çaldığınız enstrümanın kalitesi bu nedenle çok çok önemli.
Yüksek kaliteli bir kemanla çalmak konserde performans açısından çok büyük avantaj. Şu an çaldığım enstrüman 17. yy Gagliano yapımı İtalyan bir keman. Bu kemanı şu anda okuduğum Musica Mundi Okulu sağladı ve 1 yıl daha bu kemanla çalışmalara devam edeceğim. Sonrasında çalacağım bir enstrümana ihtiyacım olacak.
2018 yılında ÇEV Sanat Genç Yetenekler Projesi kapsamında burs aldın ve bugün ise Curtis Institute of Music’in elemelerini geçen 3 sanatçı arasındasın. Bugün ulaştığın nokta sana neler hissettiriyor? Heyecan verici olmalı…
Evet ÇEV Sanat sayesinde 10 yaşımda Belçika’ya Musica Mundi’ye gittim. Küçüklüğümden beri girilmesi en zor okul olarak Curtis Institute of Music’in ismini biliyordum. Curtis’i kendime bir başarı kriteri olarak belirlemiştim ve en büyük hedeflerimden biriydi. Bu okulun statüsü ve girilmesinin çok zor olduğu için o kadar çok şey duyuyordum ki canlı sınav için davet almam benim için inanılmaz büyük bir sürpriz oldu. Kabul mesajını aldığım ilk gün, duygusal açıdan çok etkilendim, çalışmalarımın sonuçlarını almak ve kendime bunu kanıtlamış olmanın vermiş olduğu gurur duygusu en ön plandaydı. 17 yaşımda ben bir insanın en büyük hayaline kavuşmasının zevkini yaşadım. Bunun nasıl bir his olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez, çok sevinçliyim ve bunu belki bir gün kemanımla anlatırım.
ABD’ye taşınmaya hazır mısın? Sence bu kariyerine nasıl yön verecek?
ABD’ye taşınmak konusunda çok heyecanlıyım. Bunun çok kolay bir tecrübe olmayacağının farkındayım. Şimdiye kadar içinde büyüdüğüm kültürlerden çok farklı bir yer Amerika. Ayrıca çok uzak, dolayısıyla Avrupa ve Türkiye ile iletişimi taze tutmak zor olacak benim için. Ama yine de Curtis’te sağlanan yüksek kaliteli eğitimde, en üst düzeyde fayda görmek ve Türkiye’yi en güzel şekilde temsil etmek için elimden gelen her şeyi yapmak konusunda motivasyonum çok yüksek. Çünkü bunu büyük bir şans olarak görüyorum. Bunun haricinde Avrupa ve Türkiye ile bağlarımı en üst düzeyde canlı tutmak da istiyorum. Mümkün olduğu kadar konserlerime ara vermeden devam etmek istiyorum ve bunu hedefliyorum.
Değerli kuruluşların genç yetenekleri desteklemesini nasıl değerlendiriyorsun?
Bu olmazsa olmaz bir şey bence. Aksi takdirde hayaller aile imkânlarıyla sınırlı kalır. Oysa bu çok uzun ve çok geniş bir yol. Sınırları dar bir alanda kalırsanız, dünyada yer edinemezsiniz. Benim yolum ÇEV Sanat’la 2017’de kesişti ve bu sayede Brüksel’e gidebildim; müzik eğitimime ÇEV Sanat sayesinde yurt dışında devam edebildim. Bunun dışında ÇEV Sanat kariyerimin her noktasında yanımda oldu ve sonraki adımlarımı birlikte değerlendiriyor, birlikte karar veriyoruz. Zaten bu destek sayesinde hayallerimi büyük tutabiliyorum ve gerçekleştirebiliyorum.
Sosyal medya ve dijital dünya ile daha geniş kitlelere ulaşmak ve klasik müzik camiasında iyi bir yer edinmek için önemli bir unsur. ÇEV Sanat’ın bu konuda katkısı, kitlelere profesyonel bir kanaldan ulaşıp onları genç yeteneklerden haberdar etmek açısından bu destek bizim için çok önemli.
Uluslararası alanda pek çok yarışmaya katılarak önemli dereceler elde ettin. Başarı senin için sadece bir yetenek mi yoksa ardında bir destek barındırıyor mu?
Her ikisi de çok önemli. Yetenekli olmak başlangıç için önemli ama ilk hareketi veren, yönü belirleyen, imkan sağlayan mekanizmalar olmadan bu dereceleri kazanmak imkânsız.
Öncelikle annemin keman yeteneğimi hissetmesi ve onun inisiyatifiyle 5 yaşında keman çalarak başladı hikayem. Bunun dışında 2018 senesinde 10 yaşında Musica Mundi’ye gidebilmem ve annem ile Brüksel’e taşınmak ÇEV Sanat’ın desteği olmadan mümkün değildi. Bu destek olmasa annemin bu kararı tek başına verebilmesi çok zordu. Bunlar benim müzik hayatımın ve başarılarımın dönüm noktalarıdır. Destek ve güvence olmadan, kendi başınıza bu radikal kararları almak ve hayata geçirmek çok zor.
Geniş bir repertuara sahipsin ve genç yaşında birçok orkestra ile çaldın ve dünyaca ünlü şeflerle sahne aldın. Değerli isimler senden övgüyle bahsediyor. Sanat alanında sence yaşın önemi var mı?
Sanatta, insanın iç dünyasıyla olan bağı çok önemli, yaş tabii bir noktaya kadar iç dünyanın derinliğini ve kişisel tecrübeyi etkiler, ancak belli bir noktadan sonra, iç dünyanın kalitesi ve karakter, tüm faktörleri geride bırakır, müziği çok daha anlamlı kılar. Öncelikle enstrümanı çalmayı öğrenmeniz gerekiyor. Yapamadığınız bir şeyi sevemezsiniz. Yüzmeyi öğrenmeden yüzmeyi sevip sevmediğinizi bilemeyeceğiniz gibi. Ayrıca yetenek öyle bir şey ki, neyi nasıl yapabildiğinizi kendiniz bile bilmiyorsunuz, açıklayamıyorsunuz, içgüdüsel olarak yapıyorsunuz. Konuyu bilen ve anlayan birisinin sizde standart üstü, değerli bir şey olduğunu size söylemesi gerek.
Belli bir teknik seviyeye ulaştıktan sonra ise insanlara anlatacak bir hikayenizin, derin bir iç dünyanızın olması gerekiyor. Bunun ardından içinizde bunu ifade edecek müzikal bir dil olması gerekiyor. İnsanın bilincinin dışında kalan, bildiği ama anlamadığı bir alanda gerçekleşiyor müzik. Müzik yaparken insanın içindeki bu kısım ile ne kadar bağlantıda ise, yaptığı müzik o kadar anlamlı geliyor kulağımıza. Örneğin şimdi yapay zeka geliyor, her şeyi çok büyük kolaylıkla yapabiliyor; yakında keman da çalmaya başlayacak muhtemelen. Ama yapay zekânın insana has en değerli hisleri olmayacak hiçbir zaman. İşte bu hisleri anlatacak empati ve iç dünya zenginliği çok gerekli olacak ve bana göre bunlar yastan bağımsız, içten gelen özellikler.
Bir performanstan önce rutinin nedir?
Eğer aksam bir performansım varsa, sabahtan itibaren konser mantalitesine girerim ve konsantre olurum. Bir performanstan öncelik olarak mental açıdan sağlıklı kalmaya, kendi iç dünyama dönüp duygularımı heyecanlı ve pozitif tutmaya özen gösterilirim. Baskı altında hissediyor isem temiz hava almak ya da meditasyon yapmak beni çok zinde tutuyor. Çünkü baskının tam zıttı bir alanda, olabildiği kadar özgür ve açık olmak önemli iyi bir performans için.
Teknik olarak parmaklarımı açıp, o gün çalacağım repertuvarı çalarım sakin bir kafayla, kendimi yormadan, hislerimi esas performansa saklayarak. Hatta çoğu zaman, konser repertuvarına hiç dokunmadan, sadece alıştırmalar yapmak performans kalitemi artırıyor. Çünkü böylece içimdeki hislerin hepsi konsere kalıyor.
En çok hangi keman sanatçılarına hayransın?
İlham aldığım pek çok kemancı var. Her birinde beğendiğim özellik bambaşka. Örneğin Janine Jansen hem müzikal açıdan ve hem de tutku açışından favorim olmakla birlikte, Hilary Hahn’in teknik mükemmelliğe ağırlık vermesi teknik açıdan beni çok tatmin ediyor. Maxim Vengerov’un artistik enerjisi beni çok etkiliyor. Midori ve Augustin Hadelich’in performanslarının teknik parlaklığına da oldukça hayranım. Bu sanatçıların yanında takdir ettiğim, eski nesilden birçok artist var tabi: Başlarda Jasha Heifetz, Leonid Kogan, Yehudi Menuhin, David Oistrakh, Isaac Stern olmakta.
Dünya ve Türkiye karşılaştırmasını yapsan klasik müziğe olan ilgiyi nasıl değerlendirirsin?
Yaşım çok büyük olmasa da bugüne kadar konserler, yarışmalar, ustalık sınıfları, okuduğum okullar sebebiyle pek çok ülkede bulundum. Türkiye tabii ki içlerinde en sıcak hissettiğim, kendi ülkem. Türkiye’de klasik müziğe olan ilgi daha çok olmalı. Keşke daha çok insan klasik müzik ten keyif almayı öğrenebilse ve rağbet gösterse. Böyle söylüyorum çünkü iyi bir dinleyici olmak da bir eğitim gerektiriyor. Ama maalesef Türkiye’nin bundan önce ilgilenmesi gereken daha yaşamsal ihtiyaçları var. Bunu da anlıyorum, çok genç bir Cumhuriyet bizim cumhuriyetimiz. Umuyorum bir gün sanatın bir lüks değil, gelişmenin bir gereği olduğu anlaşılır.
Müzikal kariyerinde gelecekte neler yapmayı planlıyorsun?
Curtis’teki eğitimim süresince sunulan geniş imkanlardan en üst düzeyde faydalanıp, kendimi olabildiği kadar çok geliştirip, dünyada aranan bir solist olmak istiyorum. Büyük orkestralarla, büyük şefler yönetiminde, dünyanın önemli konser salonlarında çalmak istiyorum. Olabildiği kadar çok insana müziğimle ulaşıp ve onlarla müziğim aracılığıyla bağlantı kurabilmek istiyorum. Bunun haricinde oda müziği de çok keyif aldığım ve önemsediğim bir başka alan. Bu konuda da kendimi geliştirmek istiyorum. Üst düzey müzisyenlerle, üst düzey oda müziği icra etmek bir başka hayalim. Kısacası klasik müziği en büyük kitlelere, en yüksek kalite ile ulaştırmak istiyorum.Bunlardan sonrasında ise hayalim, ülkemize benim gibi pek çok kemancı kazandırmaya katkı sağlamak. Ama tüm bunlar için önümde aşmam gereken uzun bir yol var, en az şimdiye kadarki kadar çalışmaya devam etmem gerekiyor. Benim için kemancı kariyeri sınavı henüz başlıyor. Bakalım zaman neler gösterecek.