Podyumlardan Beyaz Perdeye: Camila Morrone

“Al Pacino’nun üvey kızı”, “Leonardo DiCaprio’nun sevgilisi” unvanlarından çok daha fazlası, Camila Morrone. Podyumlardan sonra beyaz perdede de kendini kanıtlayan, bu yıl Amazon Prime’ın Daisy Jones and The Six yapımında izlemeyi merakla beklediğimiz 24 yaşındaki Arjantinli yıldız, Instagram’daki samimi paylaşımlarıyla ve sade güzellik ritüelleriyle ilham panomuzda.

Kahve içmediğim için sabahları güne matcha ile başlıyorum. Eğer bir filmde rol alıyorsam, örneğin New York’a gidiyorsam, yönetmenlerle toplantılar ve seçme seanslarının da yer aldığı yoğun programımın arasına mutlaka bir açık hava egzersizi sığdırıyorum. Bu dönemlerde çok sağlıklı beslendiğim söylenemez. Spordan sonra salata veya sebze yiyenlerden olmak isterdim ama işin gerçeği, kendimi makarna, pizza veya sandviç gibi karbonhidratlarla ödüllendirmeyi seviyorum. Kendime çok sert davranmaktan hoşlanmıyorum, çünkü yapabileceğim en sağlıksız şey bu.

Los Angeles’ta herkesin neden yürüyüş meraklısı olduğunu sonradan keşfettim. Engebesiz bir patikası olan Runyon Kanyonu’nun muhteşem manzarasına karşı yürümek harika bir spor aktivitesi. Franklin Kanyonu ve Malibu’daki Temescal Kanyonu rotaları da, özellikle kış aylarında, yürüyüşün sonlarına doğru göl ve şelaleyle karşılaştığınız, sizi spor yaptığınız için ödüllendirenlerden.

Keşke daha iyi güzellik sırlarım olsaydı ama aksine, alabildiğine basit bir ritüelim var. Özellikle akşamları yüzümü yıkamaya, cildimi bir serum veya kremle nemlendirmeye özen gösteriyorum. Halen muhteşem görünen annemin sırrıysa, her gece göz kremi kullanmak. Güzellik ritüelime yeni eklediğim bir aşama. Tavsiyem, cildinizin bu en ince, hassas ve yıpranmaya müsait dokusunu asla göz ardı etmeyin.

Favori saç stilim, denizden çıkmışçasına dalgalı ve seksi saçlar. Bunun için ilk etapta Bumble and Bumble’a ait Surf Spray’den yardım alıyorum. Islak saça uyguladıktan sonra saçlarımı fırçayla tarayarak hafifçe kurutuyorum. Denizden çıkmış havası yaratmak için kalın bir maşayla saçlarımı şekillendiriyorum. En büyük sırrım, L’Oreal’in saç spreyi Elnett Satin! Güçlü bir tutuş sağlasa da saçları sertleştirmiyor, yapışkan bir doku bırakmıyor. Son etapta, saçlarımın uçlarını parmak uçlarımla hafifçe ovuşturuyor, daha dağınık, hafif elektriklenmiş bir görünüm yaratıyorum. İşte bu kadar!

Tüylerini bırakıp onları benimseyenleri alkışlasam da öyle biri olmadım hiçbir zaman. Öte yandan, her seansında kendime “Bu acıyı çekmeye değer mi?” diye sorduğum bir şey var ki o da lazer epilasyon. Bunun acılı bir uygulama olduğunu her kadın bilir. Ama inanın ki, buna değer! Tüysüz olmak için mücadele ediyorsak, bu kadar iyi görünmek için kendimizi aşırı durumlara maruz bırakıyorsak, bunu rahatça, daha sıkça konuşabilmeliyiz.