Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Teknolojik gelişmeler ve yapay zeka daha uzun bir ömrün anahtarı olabilir mi?
1950’de bir insanın ortalama yaşama süresi 45,51 iken 2023’te bu süre 72,81’e yükseldi. Teknolojide yaşanan sıçrama, yapay zeka ve hem milyarderlerin hem de şirketlerin sağlık ve “longevity” yatırımları bu sürenin 2100 yılına kadar 130’a uzanabileceğini söylüyor. Peki, burada bahsedilen sadece yaşam süresi mi? Hayır; sağlıklı yaşam süresi ve uzun ömürlülük yani “longevity” kavramı. Peki, bunun için neler yapmak gerekiyor, nasıl teknolojilerden faydalanılabiliyor? Cilt yaşını, kalp yaşını, beden yaşını günümüz teknolojileriyle yavaşlatmak hatta geriye sarmak mümkün mü? Cevap, evet! Bryan Johnson kendi bedenini ve hayatını deneme tahtası olarak kullanıp yaşını geriye sarmayı, yani gençleşmeyi başardı.
“Longevity” her ne kadar son yıllarda trend olan bir konsept olsa da aslında Avrupa’da 1600’lü yıllarda ortaya çıkıyor. Latince “longaevitas” kelimesinden geliyor, bu da “uzun ömürlülük” veya “yaşlılık” demek. Kavram, genellikle insan ömrünü maksimize etme çabası olarak ele alınırken, 1600’lü yıllarda, özellikle Avrupa’da bilimsel ilerleme ile daha da önem kazandı. O dönemde, insan vücudu ve sağlık üzerine bilgilerin artmasıyla birlikte, uzun yaşamın sırlarını çözmek için yapılan çalışmalar da artış gösterdi. Bu çabalar, modern zamanlarda gerontoloji ve biyogerontoloji gibi alanların gelişimine zemin hazırladı.
Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite, vitamin takviyesi, yeteri kadar uyku gibi genel bilgilerin çok daha ötesinde hem tıp ve biyoloji alanlarında hem de genel sağlık ve wellness alanlarında pek çok konuyu içeren ve şimdi de merkezine teknoloji ve yapay zekayı koyan bir konu başlığı. Bu arada bir dipnot bilgi; genetik, uzun ömürlülük üzerinde yüzde 25’lik bir etkiye sahip. Yaşam tarzı ve çevresel faktörler, özellikle yaşamın ilk yıllarındaki koşullar yine sağlıklı ve uzun bir ömür sürme üzerinde oldukça güçlü bir etkiye sahip.
Teknoloji alanında neler olup bittiğini ve insan ömrü üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu konuşmadan önce, çok daha hızlı değişim yaratabileceğimiz konu başlıklarından birkaçını detaylandırmak, hatta hatırlatmak oldukça kıymetli. Pek çok diyet, beslenme ve fiziksel aktivite çeşitliliği içerisinden, doktorların en çok önerdiği Akdeniz diyeti, düzenli egzersiz ve hareketlilik. Ama yaşam tarzı ve sosyallik de yaşamı uzatmada önemli faktörler. “Yalnızlık pandemisi” söylemini duydunuz mu daha önce? Japonya ve İngiltere’de yalnızlık ve sosyal izolasyon bakanlıkları var, Avrupa’da pek çok ülkede bu soruna çözüm arayan ve alternatif yöntemler üzerinde çalışan departmanlar var. ABD’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre yalnızlık insan sağlığı üzerinde günde 15 sigara içmek kadar negatif bir etkiye sahip. Yaşamış olduğumuz COVID-19 pandemisi tabii ki yalnızlık ve sosyal izolasyonu oldukça artırdı. Genç ve orta yaşlı insanların yalnızlaşmasında teknoloji bir etken olarak gösteriliyor, peki ya orta üstü ve yaşlı kişilerde? Pandemi sürecinde artan dijital okur-yazarlık ve adaptasyon sayesinde aslında bu kişilerin yalnızlık oranında ciddi bir düşüş yaşandı. Görüntülü konuşma, sosyal medya grupları hatta “silver surfers” olarak da isimlendirilen aktif internet kullanıcısı bu yaş grubu için yapılan arkadaşlık ve dating uygulamaları da bu oranın azalmasında etkin rol oynadı. Konunun özüne dönecek olursak sosyal olarak aktif bir insan olmak, arkadaş gruplarına katılmak ya da sosyal bir yaşam sürmek, hayatın içerisinde yer almak uzun ömürlülük üzerinde oldukça güçlü bir etkiye sahip. Netflix’te izleyebileceğiniz, insan ömrünün 90-100 arasında değiştiği dünyanın farklı noktalarına dağılmış beş bölge ve bu insanların yaşam sırlarını aktaran 100 Yıl Yaşamak; Mavi Bölgelerin Sırları belgeseli önemli bir referans. Japonya’da Okinawa, Yunanistan’da Ikaria, Kosta Rika’da Nikoya yarımadası, Kaliforniya’da Loma Linda ve Sardunya’nın Barbagia bölgeleri bu bölgeleri oluşturuyor. Genel olarak insanların günlük aktivitelerine ve neyi farklı yaptıklarına baktığımız zaman beslenme ve alışkanlıklar konusunda bazı noktalar öne çıkıyor; fakat esas sosyalleşmeye özen göstermeleri, farklı oyun ya da aktivite kulüplerine dahil olmaları ve yaşamın içerisinde aktif rol oynamaları dikkat çekiyor.
Peki, teknoloji ve yapay zeka alanında yaşanan sıçrama ile insanların sağlıklı ve uzun bir ömür sürmeleri mümkün mü? Ya da zamanı geriye sarmak ve gençleşmek, hatta ölümsüz olmak? Dünyanın farklı yerlerinde binlerce bilim insanı dünyanın önde gelen milyarderleri ve teknoloji şirketleri tarafından sağlanan fonlar ve yatırımlarla bu sorulara cevap arıyor. Genetik ve biyoloji alanındaki şirketler, Google, Amazon, Apple, Microsoft ve Meta gibi teknoloji şirketleri, Novartis gibi biyoteknoloji şirketleri bu çalışmaları oldukça önemsiyor. Wall Street’in en büyük yatırım bankalarından biri 2025 yılına kadar “longevity” pazar büyüklüğünün 600 milyar dolara ulaşacağını ve önemli yatırım fırsatlarından biri olacağını paylaştı.
Büyük veri analizi, yapay zeka ve giyilebilir cihaz teknolojilerinde yaşanan gelişmeler teknoloji şirketleri arasında yaşanan yarışı hızlandırdı. Her ne kadar 2023’ün ikinci yarısı ve 2024’e Apple Air Vision Pro, karma gerçeklik cihazıyla damgasını vursa da şirketin vizyonu sağlık teknolojileri alanında ilerlemek. Apple CEO’su Tim Cook yaptığı bir açıklamada seneler sonra Apple’ın iPhone ile sağlık teknolojilerinde yaptığı devrimle de anılacağının altını sıklıkla çiziyor. Gündelik yaşamda çok farkında olmasak da Apple Store’dan indirilen pek çok sağlık uygulaması üzerinden veri toplanmasına ve Apple Sağlık uygulamasıyla paylaşılmasına izin verebiliyoruz. Bu bir fitness uygulaması da olabilir, meditasyon, uyku ya da mental sağlık da. Bu veri paylaşımıyla aslında hemen her an sağlığımızla ilgili geniş bir veri setinin birikmesine ve analiz edilebilmesine imkan sağlıyoruz. Bu da gelecekte sağlığımızla ilgili bir sanal asistanımız olabilmesi ya da bazı durumlarda erken teşhis, erken uyarı sistemi gibi konu başlıklarıyla eşlenebilmesi anlamına geliyor. En son çıkan Apple Watch ürünlerinde kalp ritmini ölçen EKG özelliği şirketin bu alanda yaptığı en büyük yatırımlardan biri. Tüm bu özelliklerle Apple Watch bir akıllı saatin ötesinde, dünyanın en çok tercih edilen giyilebilir teknoloji cihazı.
Sadece şirketler değil, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Google’ın çatı şirketi olan Alphabet’in kurucu ortağı Larry Page, Oracle’ın kurucu ortağı Larry Ellison, “PayPal Mafia” olarak anılan dokuz efsane isimden biri ve büyük veri analizi üstüne çalışan Palantir’in kurucu ortaklarından Peter Thiel, kişisel servetlerinin bir kısmını tabiri caizse “ölümü kandırmanın” yöntemlerinin araştırılması için sağlık teknolojileri alanındaki startup ve şirketlere aktarıyor. Tüm bu çalışmalarda kullanılan “ölümsüzlük” ya da “ölümü ertelemek, kandırmak” gibi ifadeler aslında “ammortality” hakkında. Ammortality, “ölümsüzlüğe yakın ölüm'ü” ifade ediyor. Bu kavram, insanların yaşlanma sürecini büyük ölçüde yavaşlatarak veya durdurarak, teorik olarak "ölümsüz" bir duruma yaklaşması olarak yorumlanabilir ki, şu an aslında Bryan Johnson, kendi üstünde bunun deneylerini yapıyor. Gençleşme ve zamanı tersine çevirme konusunda deneyimlediği süreç, bu süreçteki radikal denilebilecek yöntem ve metotlarla Johnson kimilerine göre “longevity’nin Kim Kardashian”ı, kimilerine göre ise şimdiye kadar başardıklarıyla bir biohacker.
Bryan Johnson, Silikon Vadisi’nden tanıdık bir sima ve alışıldık bir başarı öyküsüne sahip. Şu anda 46 yaşında olan Johnson, 2013’te kurduğu ödeme altyapı sistemi Braintree’yi eBay’e 800 milyon dolara satıyor. 2014’te erken aşama ve teknoloji girişimcilerine destek verdiği OS Fonu’nu kuruyor. 2016 yılında beyin aktivitelerini gözlemleyen ve kaydeden cihazlar üretmek ve beyni online bir hale getirmek amacıyla Kernel’i kuruyor. Bugün “longevity” başlığında Johnson’ı neden konuşuyoruz? Yıllarca kalitesiz uyku, sağlıksız beslenme, aşırı stres, kahvaltıda alkol tüketimi gibi alışkanlıklara sahip Johnson 2019 yılında boşanmasının ardından radikal bir değişikliğe gidiyor ve bu değişiklikte en büyük yol göstericisi büyük veri ve veri analizi oluyor. Bu değişim süreci ve uyguladığı protokole “Project Blueprint” adını veriyor ve tüm yaptıklarını ve yaşadığı değişimleri paylaşıyor.
Johnson, günde 111 tane vitamin ve mineral alıyor, sabah 5’te kalkıyor, saat 11’e kadar tüm öğünleri tüketip, bir daha yemek yemiyor ve saat 20.30’da uyuyor. Şeker, tuz, kahve, işlenmiş gıda tüketmiyor. Öğleden sonra 4’ten itibaren asla sıvı tüketmiyor, sebebi de gece tuvalet ihtiyacı nedeniyle uykusunun bölünmemesi. Sadece pelvic kaslarını çalıştırmak ve güçlendirmek için elektromanyetik bir cihazın üstünde oturuyor. Tüm bu süreci ve takibini yaklaşık 30 kişilik bir doktor ekibiyle beraber yürütüyor. Bu uzman ekip, kolesterol seviyesinden telomer uzunluğuna hemen her şeyi ölçümlüyor ve analiz ediyor. Sadece bunlarla sınırlı değil tabii ki. 17 yaşındaki oğlunun kanından kendine plazma transferi uygulatıyor fakat veri analizi sonucunda hiçbir değişiklik olmaması nedeniyle bir daha bunu tekrarlamayacağını belirtiyor. 70 yaşındaki babasına kendi kanından transfer yaptıktan sonra gerçekleşen analiz ve ölçümlerde, Johnson’ın süper kanının babasının fiziksel yaşını 25 yaş geriye alabildiğini görüyor. Johnson yaşadığı tüm süreci ve çıktıları şeffaf bir şekilde paylaşıyor ve bu paylaşımları da genellikle sansasyon yaratıyor. X’te paylaştığı, flört öncesi karşı tarafa ilettiği “ilk buluşma beklenti listesi” bunlardan biri.
Johnson, 2019’da başlayan bu sürecin etkilerini görmeye çoktan başladı. Doğum bilgilerine göre 46 yaşında olan Johnson’ın şu an kalp yaşı 37, cilt yaşı 28, fiziksel aktivite yaşı ise 18 olarak ölçümleniyor. Bu “ammortality”, yani yaşlanmayı durdurma ve gençleşme süreci için yılda yaklaşık 2 milyon dolar harcıyor. Project Blueprint ile amacı bu sürecin daha az maliyetli ve geniş kitlelere yayılabilir halini bunu deneyimlemek isteyen kişilere daha uygun fiyatlarla sunabilmek.
Giyilebilir cihaz teknolojileri, tele-sağlık, robotik ve otomasyon alanlarında yaşanan gelişmeler sayesinde hastalıkların tespit edilmesi, erken müdahaleler, artan başarı oranları gibi “longevity” alanında oldukça önemli çıktılar alınıyor. Bunun bir parçası hem de bağımsız olarak yapay zeka ve büyük verinin analizi sayesinde tıp, biyoloji, genetik başlıkları ve mikrobiyom, mitokondriyal sağlık, gelişmiş makrootofaji gibi alt dallarda çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu sayede kanser ve diğer bazı hastalıkların tedavilerinin geliştirilmesi, bazı kalıtsal hastalıkların önüne geçilmesi, kişiselleştirilmiş tıp uygulamaları ve tedaviler, hücre odaklı çalışmalarla yaşlanmanın durdurulması, gençleşme konusunda yeni bir dönem başladı. Özellikle de CRISPR yani gen düzenleme teknolojisi sayesinde. CRISPR, DNA’daki spesifik dizilere kesin ve hızlı müdahaleler yaparak genetik materyali kesmeye, eklemeye veya değiştirmeye olanak tanıyor.
“Hiçbir şey yaşlanmayı durduramaz, ama yaş almayı durdurabiliriz; eğer yaşlılığa, geçmişin ardından ayrılmış bir gençlik yerine, kendine özgü bir yaşam dönemi olarak bakarsak.” Sofokles’in yaşadığı dönemde bir insanın ortalama yaşam süresi kaç yıldı bilinmez ama o dönemde yaşlanmanın durdurulması, yavaşlatılması sanırım mümkün değildi. “Longevity” alanındaki gelişmelerin pek çoğu fiziksel ve fizyolojik konular üstünde yapılan çalışmaların sonucu ama Sofokles’e kulak vererek anlamlı bir yaşama sahip olmak ve sürdürmek, uzun bir ömür sürmenin sırlarından biri.