Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Emily in Paris’in 3. sezonu 22 Aralık’ta izleyenleri ile buluşacak. Bu sezon kadroya yeni katılan Paul Forman dizide dünyanın en büyük lüks moda evlerinden birinin veliahtını oynuyor. Forman ile New York’ta, dizinin prömiyeri öncesinde buluştuk.
Paul, hepimiz biliyoruz ki Entertainment dünyası sadece dışarıdan görünen parıltı ve sahnelerden ibaret değil, bir de işin sahne arkası var, mesela bir oyuncu olarak girilen ve olumlu sonuçlanmayan seçmeler, ne düşünüyorsun bu konuda?
Bu çok önemli bir konu. Bir oyuncu olarak yeni bir iş için seçmelere girdiğinde her seferinde oraya kendinden ve zamanından bir şeyler koyuyorsun, sonuç olumlu olmadığında bu sadece bir reddedilme meselesi de değil aslında. Bir gün Bryan Cranston bana çok önemli bir şey söyledi: “Sen bir işi almak için seçmelere girmiyorsun, seçmelere girmek işinin, oyunculuğun temel prensiplerinden biri”. Onun bu söylediği benim konuya bakış açımı tamamen değiştirdi. Bu bir iş yaparken sonuca odaklanmamak için de bir hatırlatma. Sonuçtan bağımsız olarak içinde olduğun süreçten keyif alabilmek ve öğrenebilmek için bir fırsat. Seçmeye girmek mesleği yapmak aslında veya konu bir başka meslekse, denemeye cesaret etmek. Başarısızlık başarının zıt anlamı değil bunu artık kabul etmemiz gerekiyor. Başarısızlık dediğimiz konudan öğrenecek çok şeyimiz var.
Fotoğraf: Hippolyte Petit
Yeni sezonunda yer aldığın Emily in Paris bugün eğlence sektörünün en çok konuşulan işlerinden biri oldu, peki senin için “Entertainment” ne demek?
Benim için Entertainment bir kaçış nosyonunu içeriyor. Başka bir dünyaya doğru bir yolculuğa çıkmak. Elindeki her şeyi bırakabilmeyi başarmak ve yeni bir dünyaya doğru yelken açmak.
Peki seni ne eğlendiriyor?
Ben çok meraklı bir insanım. En çok basit şeyler beni heyecanlandırıyor ve eğlendiriyor. Bunun dışında her gün satranç oynarım, satranç benim için eğlence demek.
Paul, Paris’e düzenli gittiğimi söyleyebilirim ve elimde resmi veriler olmasa da Emily in Paris yayınlanmaya başladığından beri sokaklarda kesinlikle daha çok Amerikalı turist var. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Öncelikle şunu söylemeliyim, çekim sırasında Paris’te ekiple yemek yemek bile mümkün değildi! Dışarıda olduğumuz her ama her saniye durdurulduğunuzu düşün. Tabii benim için bu konunun ilginç bir yanı vardı zira insanlar benim dizinin yeni sezonunda oynadığımı bilmedikleri için yaşananlara dışarıdan bakabiliyordum. İnsanlar bu işe bayıldı. Dizi Paris’in en güzel noktalarını ve en güzel hallerini göstermekte bir usta bence. Dizi kesinlikle daha çok turisti bu şehre getirmekte de bir rol oynadı. Bunda hem Paris’in kendisini gördüğümüz sahnelerin hem de bu ekibin bir rolü var. Ben yarı Fransız yarı İngilizim ve Paris’te de çok zaman geçirmedim ama Paris’teki favori yerim Paris sokakları oldu, Paris’te yürümek bence Paris’in en güzel kısmı, bu izleyicileri de etkildi bana kalırsa.
Fotoğraf: Hippolyte Petit
Nasıl bir set deneyimi yaşadın?
Çok eğlenen bir ekiple çalıştım. Sette çok eğlendik ve sürekli güldük; günün sonunda bu ekrana yansıdı. Bütün ekip böyle yüksek ve pozitif bir enerjide olunca izleyenlerin ekran başında yaşadığı deneyim de bu şekilde dönüşüyor her zaman.
Bir önceki konuşmamızda her şeyin senin için çok hızlı geliştiğini söylemiştin bu iş özelinde, biraz detay verir misin?
Doğru, her şey benim için çok hızlı gelişti. Karaktere hazırlanmak için kısıtlı bir vaktim vardı ama bunu bir avantaj olarak gördüm zira kısa sürede maksimum derecede bir konsantrasyon sağlamak zorunda kaldım. Emily in Paris’in seçmeleri için gönderdiğim video kaydını da çok yoğun bir haftada gönderdim dolayısıyla da hiçbir şeyin üzerine çok fazla düşünmeye fırsatım olmadı. Aynı hafta içinde rolü aldığımın haberi geldi. Çok sevindim ama bu sevinci yaşamaya bile çok vaktim olmadı, iş hemen başladı. Ben diziye üçüncü sezon dahil oldum ve ekip beni çok sıcak bir şekilde içine aldı, bunu beklemiyordum açıkcası ve bunu hissetmek çok güzeldi.
Peki ya rolün hakkında biraz bilgi verir misin?
Dünyanın en büyük lüks moda evinin sahibi aileyi düşünün, ben ise o ailenin oğlunu oynuyorum. Bu karakter kendini hayata kanıtlamaya çalışıyor. Nepotizmin insanlar üzerindeki etkisini bir kenara bırakmaya uğraşıyor. Emily onunla çalışmak istiyor ama aralarında bir etkileşim olacak, çok fazla detay vermeyelim (Gülüyor) Oynadığım karakterin de uluslararası bir hikayesi var. Ben de öyle olduğum için karakter ile çok yakın bir ilişki kurdum, rüya gibi bir roldü. Emily in Paris’i ilk defa pandemi zamanında izledim. Bu dizi bir kaçış sağlıyor. Hepimiz hemfikiriz ki kışın ortasında yazdan sahneler izlemek de ayrı bir güzellik getiriyor, iyi hissettiriyor. Bu iş global bir fenomene dönüştü. Yeni sezonda her şey daha şık ve gösterişli olacak eğer biraz ipucu vermem gerekirse.
Kapak Fotoğrafı: Netflix