Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Son yılların en çok konuşulan ismi Suicide Squad filmiyle bir kez daha gündemde.
Çocukken Örümcek Adam olmanın hayalini kuran Cara Delevingne, “Giyinip kuşanmak ve çok güçlü hissetmek istiyordum”diyor, New York’ta buluştuğumuzda. 5 Ağustos’ta (Türkiye’de 12 Ağustos) gösterime girecek Suicide Squad filminin çekimleri için bulunduğu Las Vegas’tan sabahın erken saatlerinde uçup havalimanından direkt fotoğraf çekimine geliyor. DC Comics’in en karanlık çizgi romanından uyarlanan Suicide Squad’da, sosyopatlardan oluşan bir çete oldukça önemli bir devlet görevini yerine getirmek üzere bir araya geliyor. Margot Robbie, Will Smith ve Ben Affleck gibi yıldızların bulunduğu kadroda Joker rolünde ise Jared Leto var. Leto, karakterine hazırlanırken Method Acting yönteminin sınırlarını zorlamış: Tenini pudralamış, saçlarına gölge attırmış ve oyuncu arkadaşlarına kullanılmış kondoma benzeyen şeyler ve Playboy’un yapış yapış nüshalarını göndermiş.
Suicide Squad sırlarla dolu olsa da Delevingne bunları su yüzüne çıkarmayı bilmiş. Tıpkı Örümcek Adam gibi onun hayat verdiği karakterin de iki kimliği var. Gün boyunca, düğmeleri sıkı sıkıya iliklenmiş bir takım elbiseyle dolaşan utangaç bilim insanı Dr. June Moone iken, geceleri çekici büyücü Enchantress’e dönüşüyor. Delevingne’in üstünde hâlâ yolculuk sırasında giydiği mavi eşofmanı vardı ve sarı saçlarını örgü şapkasının içine sıkıştırmıştı. Ama artık kamera için değişim zamanı.
“Çocukken hep başka biri olmak isterdim” diyor, Delevingne. “Farklı yollardan geçtim: Bir ara Spice Girls gibiydim. Önce Baby, sonra Sporty, ardından Ginger oldum. Hiçbir zaman Posh olmadım, çünkü o hep kısacık siyah elbiseler giyerdi ve ben öyle bir kız olmak istemiyordum. Erkek süper kahramanların yerine geçmenin hayalini kurardım. Özellikle de Örümcek Adam’ın kostümü ve oyuncakları harikaydı. Wonder Woman dışında pek kadın süper kahraman yoktu ama ben bikinisiyle ortalıkta koşturan beş yaşında bir çocuk olmak istemiyordum.”
Delevingne modelliğe devam etse de, oyunculuk kariyerine epey odaklanmış durumda. Geçtiğimiz aylarda, 1960’larda oldukça popüler olan bir Fransız çizgi romanından uyarlanan ve yönetmenliğini Luc Besson’un yaptığı Valerian and the City of Thousand Planets lminin çekimlerinde yer aldı. Delevingne bu filmde, galaksilerarası dünyalardaki suçları çözen uzay ajanı Laureline rolünde karşımıza çıkıyor. “Bu da büyük bir sır” diyor, saç ve makyaj koltuğuna yerleşirken. “Oynadığım karakterlerle kıyaslandığında benim hayatıma dair daha çok şey biliniyor. Planım bunu tersine çevirmek.”
Ağustosta yirmi dört yaşına basmaya hazırlanan ve sosyal medyayla içli dışlı olan Delevingne’in Instagram’da yaklaşık otuz milyon takipçisi var. İsmini tescil ettirdi ve bir noktadan sonra kendine özgü kalın kaşları, bacak arası (kasıklarının arasındaki boşluk) ve şaşı gözleri (tercümesi: esnek yüzüne verdiği komik ifade) için ayrı birer hesap da açtı. Alışılageldik model paylaşımlarının aksine, Delevingne’in paylaşımları oldukça eğlenceli. Göz kamaştırıcı bir hayattan kesitler sunmak gibi bir derdi yok. Sosyal medyayı, insanlarla doğrudan ve samimi bir bağlantı kurmak için kullanıyor. Mesela takipçileri onun bir kız arkadaşı olduğundan haberdar (bir seneden fazla bir süredir müzisyen St. Vincent ile romantik bir ilişkisi var), Sünger Bob’u seviyor, yaklaşık on beş dövmesi var ve evet, parti yapmaya bayılıyor. “Cilt sorunlarımı bile biliyorlar”diyor, başının üstündeki yara kabuğunu kaşırken. Yıllardır kronik sedef hastalığından mustarip. Aşırı stresli olduğunda vücudunda öfkeli kırmızı lekeler beliriyor. “Bu benim antenim”diyor kahkaha atıp kafa derisindeki uzun kabuğu çekerken. “Dokunmak ister misin?”İstemiyorum ve konuyu değiştiriyorum.
Lynn Hirschberg: Suicide Squad için seçmelere katıldın mı?
Cara Delevingne: Evet. Karanlık ve fırtınalı bir gecede yönetmen David Ayer ile Londra’da bir otelde buluştum. Bana lmden hiç söz etmeden o muhteşem, bilge,
güçlü ama şeytan kadınların fotoğra arını gösterdi. Bağımlılıktan ve akıl hastalığından bahsetti. Tüm bunlar zaten çok ilgimi çeken konulardı. Daha sonra David ile Los Angeles’daki evinde buluştum. Kim Korkar Hain Kurttan? oyunundan bir sahne okumamı istedi. O lmi çok severim. On yedi yaşındayken okulda bu oyunda oynamıştım. Sahnede kıpkırmızı oldum. Yıllardır hiç
bu denli büyük bir öfke hissetmemiştim. Ve sonra rolü kaptım! Senaryo hâlâ ortada yoktu ama David benden bir orman bulmamı istedi. Dolunayda soyunarak ormandaki çamurun içinde dolaşmamı söyledi ve ben de söyleneni yaptım. Dolunay yoktu ama ben kurt gibi uludum. Biri görseydi çok komik olurdu.
Delevingne’in çıplak dolaştığı orman, kız kardeşi Chloe’nin sahibi olduğu, İngiltere’nin güneydoğusundaki kır evinin bulunduğu arazide. Genç kadının karizmasının bir kısmı, peri masallarını andıracak kadar şaşaalı geçmişinden ve büyürken karşılaştığı zorluklardan kaynaklanıyor. Cara ile kız kardeşleri Poppy ve Chloe, soylu bir İngiliz ailenin çocukları. Bir dönemin it girl’ü annelerinin eroin bağımlılığı nedeniyle rehabilitasyon merkezine yattığı dönemde büyümüşler. O yıllarda bile hırslı bir kız olan Cara, modelliğe on altı yaşında başlamış ve günün birinde oyuncu olmayı kafasına koymuş.
Delevigne, 2013 yılında kırktan fazla de lede ve çeşitli markaların kampanyalarında yer aldı. Bu ani yükseliş, Kate Moss ile kıyaslanmasına neden olsa da Moss oyunculuk yapmıyor. Delevingne ise 2015 yapımı Paper Towns lmindeki rolüyle ergenlik dönemlerinin esrarengiz sembolü haline geldi, Amerikan liselerindeki asilerden biri olduğuna herkesi inandırmayı başardı. İngiliz Delevingne’in bu işin altından kalkmayı nasıl başardığını hep merak ettim.
LH: Hiç Amerika’daki liselerde zaman geçirdin mi?
CD: İngiltere’de yaşarken Amerikan lmlerinde gördüğüm her şeyin sahte olduğuna inanırdım. New York’un gerçek olduğunu bile düşünmüyordum! Liseler için de aynısı geçerli. Filmi çekerken gerçek bir lisede kilitli bir dolabım oldu ve derslere girdim. Geçen sene, CinemaCon’da
Paper Towns’daki rolümle ödül aldım. Bu çok komikti, çünkü lm henüz vizyona girmemişti. “İzlemediniz ama becerebildiğime inandığınız için teşekkür ederim” dedim. LH: Daha önce Las Vegas’a gittin mi?
CD: Evet. Céline Dion’u görmek için. Muhteşemdi.
LH: Céline Dion hayranı olduğun aklımın ucundan bile geçmezdi. Titanik’in lm müziğiyle mi etkiledi seni?
CD: Muhtemelen.
LH: Karaoke yaparken bu şarkıyı söyler misin?
CD: Hayır. Ben karaoke yapmayı gerçekten çok ciddiye alırım. Benimle karaokeye gitmek istemezsin, çünkü
var gücümle söylemeye çalışıyorum. Söylemeyi en çok sevdiğim şarkı da Eve’in “Let Me Blow Your Mind”. Tekdüze çok yeri olsa da içinde bolca rap var, üstelik duygusal. Bu şarkıda ne ararsan var.
Şarkının onda yarattığı çağrışımları anlatırken Delevingne’in sırrını da yakalayabilirsiniz: O, ince bir zevkin ve dürüstlüğün nadir görülen bir sentezi gibi. Stil konusundaki ilahı Eminem olabilir ama Adele dinlerken gözyaşlarına hâkim olamıyor. Cildi hakkında endişeleri olduğu için stres yaratacak durumlardan uzak kalmaya çalışıyor. Yine de sürekli huzursuz ve uçlarda bir macera yaşamaya hazır. “Yoğun şeylerden hoşlanıyorum” diyor.
“Çocukken kan ve ölüm takıntım vardı. Bu, kulağa çok karanlık gelebilir ama çok eskiden kendimi kestiğimi hatırlıyorum. Babamın tıraş olmasını taklit ediyordum. Yüzümü tıraş köpüğüyle kapladım ve bıçağı parmağımın üstünde gezdirdim. Parmağım neredeyse kopacaktı.” Duruyor. “Yara izimi görmek ister misin? Artık pek görünmüyor. Ama orada olduğunu bilmek hoşuma gidiyor.”