Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Baby Reindeer’i izlediniz mi? İlginç bir duruma tanıklık ediyoruz, özetlemek istiyorum.
Baby Reindeer, 11 Nisan’da Netflix’te yayına girdiğinden beri bir fırtınanın içinde gibiyiz. İlk tanıtım mailinin geldiği günü hatırlıyorum, true crime türünde bir şey herhalde diye düşündüğümü de. Aradan bir iki gün geçmeden fısıltılar başladı, “BR izledin mi, izle, çok ilginç, tetikleyici, aman Tanrım,” türü bu fısıltıların sesi gittikçe yükselirken, bir gece yarısı arka arkaya üç bölümünü birden izleyince anladım ne demek istediklerini, ki o meşhur dördüncü bölüme gelmemiştim bile daha!
Baby Reindeer, başrol oyuncusu ve senaristi Richard Gadd’in kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yarattığı yedi bölümlük bir mini dizi. Dizide kendine Donny Dunn ismini veren Gadd, bir gün çalıştığı bara gelen Martha’ya çay ikram etmesiyle tepetaklak olan hayatının beş yıllık bir kısmını anlatıyor izleyiciye. Ya da ilk bakışta biz öyle yaptığını sanıyoruz. Martha bu naif ilgi ve samimiyeti aşkla karıştırıyor ve Dunn’ın peşine takılıyor. Yaklaşık iki sene boyunca ona toplam 41.000 tane e-mail atıyor, yüzlerce sesli mesaj bırakıyor, evinin kapısı önünde nöbet tutuyor, ailesi ve arkadaşlarını tehdit ediyor, çalıştığı barda, stand-up yaptığı gece kulübünde onu rezil ediyor, kız arkadaşına fiziksel saldırıda bulunuyor. Olaylar önlemez şekilde büyüyor ve en sonunda polisin de konuyu ciddiye almasıyla mahkemeye çıkartılan Martha suçunu itiraf ediyor ve 9 ay hapis cezasına çarptırılıyor. En azından dizide biz bunu izliyoruz.
Fotoğraf: Netflix
Baby Reindeer’ı izler izlemez pek çok kişi, “Gerçek Hikaye” ibaresiyle açılan dizinin gerçek karakterlerini araştırmaya koyuldu ve bulmaları hiç de zor olmadı. Gerçek Martha olduğu iddia edilen Fiona Harvey derhal ortaya çıktı mesela. Yapımcı Darrien’ın Sean Foley olduğu düşünülse de bu iddia Richard Gadd’in kendisi tarafından yalanlandı, hatta Instagram hesabından, “Bu insanların peşini lütfen bırakın, evvelde birlikte çalıştığım, sevdiğim insanlar, arkadaşlarım, haksız yere bu polemiğin bir parçası oluyor,” türünde bir açıklama yayınladı.
Baby Reindeer, nadiren yaşanan fenomenlerden. Onun kadar iyi pek çok dizi var belki ama Netflix’in bizlerden tam da istediği o başından kalkamama, hemen bir sonraki bölüme geçme hipnotizasyonunu ve en önemlisi de kendinden bahsettirme, makalelere konu olma, bir tartışma yaratmayı çok iyi başarıyor. Süresi, kurgusu, izleyen herkesin kendinden bir şey bulabildiği hikayesiyle bir sihri olan ender dizilerden.
Sonuçta da bu gerçeklik durumu ünlü İngiliz gazeteci Piers Morgan’ın ellerinde yeni bir boyut kazandı. Grileri pek bilmeyen, her şeyi siyah ve beyaz gibi görebilen insanlardan Piers Morgan ve açıkçası pek sevdiğim biri de değil. Fakat tam da ondan beklenecek şekilde dizi yayınlandıktan tam iki hafta sonra programına Fiona’yı konuk etti. Evet, gerçek Martha olduğuna inandığımız Fiona Harvey’yi. Röportaj boyunca özellikle Gadd’e kaç e-mail attığı ya da üniversiteden hangi notlarla mezun olduğu gibi konularda Harvey’nin net cevaplarını bir türlü duyamıyoruz, köpekbalığı Morgan da tabii ki bu fırsatları asla kaçırmıyor ve her defasında onu köşeye sıkıştırıyor. Gadd’le ne zaman ve nasıl tanıştıkları, ne kadar yakın arkadaş oldukları, ne sıklıkta görüştükleri gibi konuların hepsi birer muamma olarak kalıyor. Harvey olayların asla Gadd’in dizisinde aktardığı gibi cereyan etmediğini, kendisinin daha önceden ne bir hüküm giymişliği ne de bu olayların ardından dokuz ay hapis yatmış olduğunu belirtiyor. Morgan her fırsatta bunların kolayca kanıtlanabilir bilgiler olduğunu tekrar ediyor. Harvey hem Netflix hem de Gadd aleyhinde dava açacağını yine birkaç kez dile getiriyor ve yayın sona eriyor. Bunun ardından Morgan konunun uzmanı kişileri bir araya getirdiği birkaç yayın daha yaptı ve tartışmalar gittikçe kızıştı.
Baby Reindeer’de Martha hakkında suç duyurusunda bulunmaya karar veren Dunn, daha önce sağır bir çocuğun ebeveynine de musallat olduğunu öğreniyordu. Geçtiğimiz günlerde ise işte bu olayın maktulü, İskoç avukat Laura Wray de, yine Piers Morgan’ın Uncensored programının konuğu oldu ve şunları anlattı: 1997 yılında Fiona Harvey, defalarca iş başvurusunda bulunduktan sonra bir şekilde Wray’in dikkatini çekmeyi başarıp büroda stajyerlik benzeri bir iş elde ediyor. Oysa Harvey, Morgan’a konuk olduğunda, iş hukuku konusunda uzman bir avukat olmasından dolayı Wray’in head hunter’lar aracılığıyla peşine düştüğünü anlatmıştı. Wray’in konudaki yorumları ise bambaşka: Çalışma arkadaşlarından birine kitap fırlatıp yaralayan, erkek bir iş arkadaşını taciz eden, kaba, etrafına sürekli tehditler savuran, işten ayrılması gerektiği söylendiğinde, “Buraları size zindan ederim,” türü açıklamalar yapıp gerçekten de zindan eden bir portre. Wray’in anlattıkları o kadar tanıdık, tedirginliği o kadar bariz ki, Fiona Harvey’nin Gadd’e de o 41.000 e-mail’i attığına emin oluyorsunuz. Zaten Wray’in ofis hatlarına da benzer şekilde telefonların mesaj kutularını dolduracak şekilde sesli mesajlar bırakmış yıllar boyunca.
Ve şimdi Fiona Harvey, Netflix aleyhinde, hakaret, ihmal ve manevi zarardan 170 milyon Dolar değerindeki o davayı açtı.
Akıllardaki en önemli soru şu: Bu bir gerçek hikaye mi, yoksa pek çok dizi ve filmde gördüğümüz gibi, “Gerçek bir olaydan esinlenen, karakter ve olayların dramatize edildiği bir kurgu” mu? Eğer bu kadar gerçekse neden belgesel değil? “This is a true story” ibaresi hakkında biraz düşündüm, televizyonlarımızda da çok görüyoruz, “Gerçek olaylardan esinlenilmiştir, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmıştır”ları. Belki o izlediğimiz karakterlerden yalnızca birinin hikayesi üzerine inşa edilmişi her biri iki buçuk saatlik bölümler izliyoruz malum her hafta. Bazı boşlukları kafamızda tamamlayabilsek de, söz uçar, yazı kalır demişler. Bir beyanı beyan yapan, hukuksal süreci başlatan o şey nedir, dava sürecinde anlayacağız sanırım.
Bir de şöyle bir durum var, Richard Gadd Martha karakterinin yaptıklarını anlatırken çuvaldızı sürekli kendine batırıyor. Son saniyeye kadar, onun da haklı tarafları, sebepleri olabileceğini düşünen bir karakter tasvir ediyor. O yüzden koltuklarımızda oturup tek bir kişiyi suçlayamıyoruz, kendimizi sürekli Gadd’in (ya da Donny’nin) yerine koyuyor, “Bizim başımıza gelse, biz nasıl davranırdık?” diye düşünürken buluyoruz.
Bu esnada Baby Reindeer, geçtiğimiz günlerde düzenlenen Gotham Ödülleri’nde En İyi Yeni Mini Dizi ödülünün sahibi oldu. Önümüzdeki ödül sezonu boyunca da başta Martha karakterini canlandıran Jessica Gunning olmak üzere dizinin de oyucuların da ismini sık sık duyacağımıza şüphe yok. 1 Mayıs itibariyle 22 milyon izleyiciye ve 87.4 milyon saatlik izlenme süresine ulaşan dizinin yapımcısı Netflix Harvey’nin dava haberiyle birlikte, bu işin ve Richard Gadd’in sonuna kadar arkasında duracaklarını duyurdu. Hukuk sisteminin o minik puntoları arasından kendilerini aklayacak bir yol bulmaları kadar, Harvey’nin istediği parayı ona hemen ödemeleri de şaşırtmazdı. Fakat görünen o ki, mahkeme sürecini izleyeceğimiz yeni bir dizi senaryosu yükleniyor; belki belgesel, belki de gerçek olaylardan esinlenir, bekleyip göreceğiz.