Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yüksek modada özgürlüğe mazhar olan bohem stil, zamana meydan okuyan tavrıyla sezonun dengelerini değiştiriyor.
Tepki. TDK’daki anlamına göre bir eylemin yol açtığı, uyandırdığı karşı eylem. Psikoloji bilimindeki tanımıysa dış uyaranların canlıyı etkilediği anda gösterilen yalın davranış. Varoluştan bu yana istemli veya istemsiz dış uyaranlara karşı gösterilen davranışlar insanoğlunun personasının oluşmasına yardımcı oldu. Sevinç, üzüntü, öfke, hayat görüşü tepkilere göre şekillenerek ruh hali, perspektif, isyan, tevazu veya stili şekillendirdi. Giyim tarzı ve kişisel stilin toplumda daha fazla önem kazanmasıyla birlikte, moda da bireylerin zamana, olaylara ve değişen toplumsal normlara tepkisini gösterme aracı haline geldi. İnsanlar hem bireysel ifade hem de toplumsal eleştiri olarak kıyafetleriyle bir duruş sergilemeye başladı. Bu nedenle, moda yalnızca trendlerin takip edildiği bir tavır değil aynı zamanda toplumsal olaylara karşı bir tepki ve başkaldırı aracı olarak da güç kazandı. Örneğin 20’lerdeki kıyafet mücadelesi, İkinci Dünya Savaşı buhranında tasarım yaratmak, 90’lardaki ekonomik krizin insanları yalınlığa yöneltmesi gibi… Lakin 60’lar sonu ve 70’li yılların öyle bir kuşağı var ki toplumsal normlara karşı dik durup, özgürlüğü ve bireyselliği önemseyerek kendi ütopyasını yaşamanın hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Ele avuca sığmayan bu nesil kendi modasını yaratarak yüksek modada bir felsefe yarattı. Özgürlüğü valizine koyarak istediği gibi yaşamayı arzuladı, istediğini giydi ve istediğini taktı. İşte yüksek modada bir görünüp bir kaybolan ama etkisi hep hissedilen bohem stil, zamanın durağanlığına ve normlarına karşı bir ütopya olarak şekillendi.
Rabanne
Bohem estetiğinin kökeni 18. yüzyıl Fransa’sına kadar uzanıyor. Fransız Devrimi’nin ardından Kraliyet ailesi ve elitlerin desteğini kaybederek minimalist ve aza kanaat getiren bir yaşam biçimini benimsemek zorunda kalan sanatçılar günü geçirmek adına ikinci el veya yırtık pırtık kıyafet giydikleri için “Bohèmian” olarak adlandırıldılar. O zamanlar aynı terim Fransa’da benzer hayat süren çingene topluluğunu etiketlemek için de kullanılıyordu -çingenelerin Fransa’ya Çekya’daki antik krallık Bohemia’dan geldiklerine inanıyorlardı. 20. yüzyılın başlarında bohemlik negatif anlamını kaybederek gelenekselden uzak, sanat odaklı, günlük dertleri umursamayıp ruhu önemseyen ve kendilerine has giyim tarzıyla öne çıkanlar için kullanılır oldu. Artık sadece maddi durumla ilişkilendirilmiyor, genel olarak paraya ve burjuvaziye kayıtsız kalan insanlar da bohem sayılıyordu. Örneğin Aimèe Crocker oldukça zengin olmasına rağmen özgür ve aykırı hayatı yüzünden dönemin “Bohem Kraliçesi” ilan edilmişti. Giyim tarzında ise dökümlü ve bol kumaşlar, şalvar, tunik gibi kıyafetler revaçtaydı. Öte yandan dönemin bohem anlayışını müzisyen Charles Aznavour’un La Bohème şarkısındaki sözlerinden de anlayabiliriz: Komşu kafelerde/ birkaç kişi olurduk şöhret bekleyen/ Ve aç olmamıza rağmen/ İnanmaktan vazgeçmedik…
Isabel Marant
Bohem yaşam tarzının bir moda trendine dönüşmesi 60’lar ve 70’lerde kolektif bir özgürlük ütopyası arayan kuşağa dayanıyor. O dönem hippi olarak anılan bu kuşak maddesel hayattan uzaklaşıp aşka, maneviyata ve hazza öncelik veriyordu. Bu yaşam tarzını kıyafetlerine de yansıtarak bohem stilin yeniden tanımlanmasına öncü oldular. Aksesuarla zenginleştirilmiş çiçekli havadar elbiseler, bol kesim siluetler, pançolar, püsküller, kemik aksesuarlar, fırfır detaylar ve canlı renkli işlemeler bohem stilin olmazsa olmaz unsurları arasındaydı. Dönemin bohem stile katkı sunan gözdeleri stil ikonu Talitha Getty, -Marakeş’i yüksek modaya tanıtarak özellikle Yves Saint Laurent’ın ilham perisi oldu- ve yüksek modada bohem rüzgarı estiren Chloè’nin kreatif direktörü Karl Lagerfeld’di.
2000’lerde bohem stil bir kez daha geri döndüğünde hoyrat ve şımarık yüzüyle karşıladı bizleri. Kate Moss’un Glastonburry festivali kombinasyonları grunge bohem stili simgeliyordu örneğin. Mikro mini şortlar, zımbalı kemerler, katman katman ve etnik aksesuarlar stilde ying-yang etkisi uyandırıyordu. The Row’un kreatif direktörleri Mary-Kate ve Ashley Olsen şimdiki yalın stillerinden uzakta “Bohem İkizler” olarak tanınıyordu. Fırfırlı üstler, bol kesim jean, terlik ve Balenciaga’nın City Bag’i ile New York sokaklarında paparazzilerle köşe kapmaca oynuyorlardı. Sienna Miller, Kate Hudson, Paris Hilton, Nicole Richie’nin üniformaları akışkan siluetler ve Chloè’nin Paddington modeliydi.
Zimmermann
Ve bohem stil, 2024-25 Sonbahar/Kış sezonunda ne 70’lerdeki gibi tak takıştır hedonizmiyle ne de 2000’ler gibi şımarık haliyle karşımızda. Mistik ama dengeli, günümüzün trendleriyle kombinasyona girebilecek kadar özgürlükçü siluetler yüksek moda tarafından yüceltiliyor. Püsküllü tasarımlar kovboy stiline selam verirken aynı zamanda havadar bir etki yaşatıyor. Kargo pantolonlar işlemeleri veya eşleştirildiği diğer parçalarla bohem stile genç bir alternatif sunuyor. Chloè’nin çiçeği burnunda kreatif direktörü Chemana Kamali’nin pelerinleri, fırfırlı elbiseleri, platform topuk tahta takunyaları 70’li yıllardan kopup gelmiş gibi görünse de aslında sadece o dönemin ve modaevinin romantizmini taşıyor. Nitekim sezgileri takip etmekten yola çıkarak giyinmeye hafiflik, hareket özlemi ve akışkanlık katmak tasarımcının asıl amacı. Isabel Marant’da sezonun yükselen trendi pelerin ve püsküllü çizmeler fırtınalar estiriyor. Aynı zamanda zengin aksesuarlar oldukça çarpıcı. Zimmermann bohem stile romantizm katarak fırfırları yakada birleştiriyor, aynı zamanda siluetler oversize tasarlanarak rahatlığa ve maksimalizme gönderme yapıyor. Ulla Johnson’ın makrome işlemeleri, Etro’nun jakarlı maksi elbiseleri, zengin aksesuarları ve elbette Rabanne’ın özgürce stilize edilmiş katmanlı Sonbahar/Kış görünümleri sezonun bohem siluetlerinde başı çekiyor. Bohem stil, 2024-25 Sonbahar/Kış sezonunda modern hissiyatla gelse de aslında sıradanlaşan ve birbirine benzeyen Sessiz Lüks trendlerine içten içe tepki gösteriyor diyebiliriz. Ki tasarımcılar böylesine zekice bir moda hamlesini ancak şehvet, arzu, özgürlük ve nostaljik duygular uyandırıp yaşamın özünü anlamlandıran bohem stille yapabilirdi. Kısacası yüksek moda yine şaşırtmıyor; doğru piyona oynayarak alışkanlıkları bir kez daha mat ediyor.