Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Global moda sahnesinde dikkatleri üzerine çeken Manu Atelier’nin yaratıcılarından Merve Manastır, karakterini yansıtan stiliyle yakın markajımızda.
Ablası Beste ile 2014 yılında kurdukları Manu Atelier, deri zanaatkârı babaları Adnan Manastır’ın 60’lara dek uzanan yeteneği ve vizyonunun bir uzantısı: “Kendimi bildim bileli deri, çanta ve atölye üçgenindeydim” diyor Merve. “Babamıza ve zanaatine duyduğumuz hayranlık, bunun global platformda olması gerektiğine inandırdı bizi. Çok uzun bir süreçten bahsediyorum, her zaman aklımızda ve kalbimizdeydi bu fikir.” Kısa sürede Net-a-Porter’den Selfridges’e global perakende devlerinin dikkatini çekmeyi başaran Manu Atelier’nin her biri el yapımı çantaları, son olarak Resort 2018 sunumu için Paris’in yolunu tuttu. Böylesine yoğun bir tempoda Merve’nin stilinin fonksiyonel olması epey önemli; tabii tek kriteri bu değil. “Vücut proporsiyonlarına takıntılıyım. Beni olduğumdan farklı ya da kötü gösterecek bir parçayı asla giymem” diyor Merve. Ve ekliyor: “Kendini bilmek, tanımak belki de dünyanın en zor işi ama kim olduğunuzu çözmeden stil sahibi olamazsınız. Sadece fiziksel değil, ruhsal olarak da kendinizi keşfetmekten bahsediyorum.”
Stilini klasik, ayrıntılı ve retro etkili olarak tanımlıyor ama gelecekte dönüp baktığında giydiklerinin zamansız olduğunu görmeyi isteyeceğini de ekliyor. Bu başkaları için başlı başına bir meydan okuma olarak görülebilecek olsa da, yirmi yedi yaşındaki Merve için tutarlılık neredeyse içgüdüsel: “Ben küçükken de takım halinde giymeyi severdim, hâlâ aynı yolda ilerliyorum.” Merve’nin stil ikonu Nan Kempner; nedeniyse çok açık: “Ruhuyla bir yaşayan ve konuşan bir stili var. Giydikleri her parçası ile ona ait; bu hissin baskınlığını ve karşı tarafa geçişini seviyorum.” Ayrıntılara ve bireyselliğe önem veren biri olarak aksesuarlar da stilinde önemli bir yere sahip. Üzerinden hiç çıkarmadığı takılarını, o günkü görünümlerine uyum sağlayan farklı parçalarla eşleştiriyor. “Tutku duyulan parçalar için her yer gezilmeli, girilmedik delik, karıştırılmadık yer kalmamalı diye düşünüyorum. Aldıklarımı genelde ben aramam, onlar beni bulurlar onca kalabalığın arasından” diyor Merve. Ancak mesele sadece bir şeyi görmek ve almak değil, en azından ona göre: “Sadece alışveriş yapmak değil, tezgahlarına veya dükkanlarına bakarken bile hikayesi olan insanlarla tanışmak, geçmiş dönemlerin ruhuna dokunmak, yeni şeyler keşfetmek beni besliyor sanırım.” Merve’nin hikayelere ve ayrıntılara duyduğu bu büyük tutku, yalnızca stilinde değil, ilham veren karakterinde de kendini gösteriyor. Her şeyin çıkış noktasının kendi özü olması, bunun en büyük nedeni.