Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Zeynep Mursaloğlu Şekeralp’in markası Projebir, hatıralardan beslenen, hızlı tüketim döngüsüne kafa tutan zamansız takılar sunuyor.
Günlük giysilerinize ya da gittiğiniz yere göre parmağınızdan, boynunuzdan çıkarmayacağınız, stilinizle bütünleşen, size daima eşlik eden takılar onlar. Projebir’in tasarımları, markanın kurucusu Zeynep Mursaloğlu Şekeralp’in hızlı modaya karşı aldığı tavrın “altın” meyveleri.
Aldığım tekstil ve moda eğitiminin ardından bu alanda çalışırken, bir diğer yandan İstanbul Bilgi Üniversitesi Tasarım Kültürü ve Yönetimi sertifika programına devam ettim. Bu dönemde kendimi tekstilden farklı alanlarda da görebilmeye başladım, zira çok hızlı üretilip tüketilen, sonu gelmeyen moda döngüsü, yaptığım işi sorgulamama yol açmıştı. Altına imzamı attığım tasarımların kalıcı olması, kıymetini bir sonraki sezon yitirmemesi düşüncesi, bende değerli malzeme kullanma isteği yarattı. Hep kullandığım, asla eskimeyen ne var diye düşündüğümde, babamdan bana kalan altın saatin taktığım tek takı olduğunu fark ettim. Çocukluğumda babam bahçeyle uğraşırken, yemek yaparken kolunda hep bu saat vardı. Üstü çiziklerle dolu ama bu çizikler benim gözümde saate değer katıyor; tüm deneyimlerimizi, anılarımızı o parçaya mühürlüyor.
Bu hatıralar eşliğinde altın ile çalışmaya karar verdim. O dönem sevimli, minik, nahif tasarımlar yapan birçok başarılı marka vardı ama bunlar benim stilime uymuyordu ve babamın saatinden başka takı kullanamıyordum. Böylece her gün kullanılacak, güncel bir yaklaşımla yorumlanmış klasik parçaları kapsayan bir koleksiyon üzerinde çalışmaya başladım. Bir sene boyunca sadece tasarladım, taktım, denedim. “Tamam, bu oldu” dediklerimle markamı kurup yola çıktım. Meğer benim kriterlerimde tasarımlar arayan birçok insan varmış.
Modern, klasik, günlük takı markası Projebir. Minimal değil ama rafine bir çizgisi var. Sezon gelsin, yeni ürün çıksın diye bir endişem yok; gerçekten iyi olduğuna inandığım, eksikliğini hissettiğim parçalarla tamamlıyorum koleksiyonlarımı. Tasarlarken genellikle kişisel hikayelerden ve anılardan etkileniyorum. Tasarım dilimi romantik addetmesem de, uzakta durup bakınca görüyorum ki beni bu parçaları yapmaya iten duygular genelde böyle.
Beni bu işe başlamaya iten şeyler sorguladığım döngü, üretim baskısı ve hızlı tüketim olduğu için, yola çıkarken hızlı bir büyüme hedefi koymadık. Önceliğim, sevdiğim ve gurur duyacağım tasarımlar yapmak, mümkünse bu işi ileriye taşıyabilecek güce erişmekti. Hedefim, sevdiğim işi yapabilecek kaynağı yaratmaya devam edebilmekti. Bugün dahi, Projebir’den alışveriş yapan herkes bana içime sinen ürünler yapmam için “devam et” diyor gibi geliyor. Bu bağlamda müşteri kitlemle aramda çok basit, yalın ama araya başka kanal ya da kaynakların girip samimiyeti zedelemediği bir ilişkimiz var. İnsanlar Projebir takılarını anlık bir hevesle değil; içine sinerek, severek alsın istiyorum.
Aslında yeni bir bebeğimiz olduğu için bu süreci normalde yaşayacağımdan çok farklı yaşamıyorum. Bir süre evden çalışmaya devam edecektim. Tabii ki geniş aileden ve arkadaşlardan uzak kalmak zor ama benim için vicdanen rahat şekilde sakinliğin tadını çocuklarla çıkarabilmek büyük şans. Anne olan tüm kadınların yaşadığı bir ikilem var: Çalışıp üretmeye devam mı etmeli, yoksa yalnızca çocuğunla olup anneliğin tadını mı çıkarmalı? Hangisini daha çok yapsan diğeri eksik kalıyor, dengelemek hem güç hem de yetişememe hissi yaratıyor. Şimdiyse evde kaldığımızdan ve etrafımdaki herkes mecburi olarak yavaşladığından bir şeyleri kaçırıyor gibi hissetmiyorum. Büyük oğlumun da evde olması üretkenliğimin alanını epey değiştirdi. Onunla her gün yeni bir projeye başlıyoruz; dinozorları için orman kurmak ya da mercimek yetiştirmek gibi… Bu yoğunluğun içinde Projebir için üretmek kolay olmuyor ama geçirdiğim bu anların, sonunda bambaşka birikimler olarak sonuç vereceğini düşünüyorum. Tüm koleksiyonlara bazı kişisel deneyimlerin yarattığı hislerle başlıyorum, eminim ki bu süreç de üretme ihtiyacı doğuracak.
Atölyemiz şu an için kapalı. Sadece sınırlı sayıda siparişleri, gerekli önlemleri alarak ulaştırıyoruz. Hayatımız yavaşladı, sakinleşti. Her şeyi sorgulama fırsatı doğdu bizler için. Standart düzenimizden uzaklaşıp, nasıl yenilikçi bir şeyler yapabiliriz diye düşünmeye her zaman fırsat bulamıyoruz. İçinde olduğumuz zamanı bu anlamda değerli bulsam da, bir yandan da ekonominin derinden sarsılmamasını umut ediyorum.
Evde bir çocuk, bir bebek, bir de köpek olunca insanın hayatı tamamen rutinlerden oluşuyor. Normalde de tam bir rutin insanıyım. Kişisel bakım, iyi bir uyku, sağlıklı beslenme gibi alışkanlıklarıma bu süreçte de çok önem veriyorum. Yirmi dört saati küçük zaman dilimlerine bölerek planlıyorum. Bu planlar benden ziyade çocuklarla ilgili yapılması gereken işler ve onların aktiviteleriyle şekilleniyor. Güne sabah erken başlayıp akşam erken bitiyoruz. Çocuklar uyuduğunda kendime vakit ayırıyor, ardından erken uyumaya gayret ediyorum. Bu süreçte kendimizden büyük beklentiler içinde olmamamız, hatta hem kendimize hem de çevremize mümkün olduğunca kibar ve hassasiyetle davranmamız gerektiğini düşünüyorum.